Dünkü maç önü yazımda Fenerbahçe-Beşiktaş rekabetinin özellik ve detaylarına yönelik imalarda bulunmuştum; sanırım tam da üzerine basmışım. Karakter olarak adına uygun bir karşılaşma izledik.
Sezon boyunca takımlar birbirlerini yenecek, berabere kalacaklar sonuçta da ortalama başarıyı yakalayan takım şampiyon olacak.
Bu maçın sonunda kimin ne türden dersler çıkarması gerektiğine dair önemli ipuçları var.
Önce deplasman takımından başlayalım.
Beşiktaş'ın etkili olduğu çok önemli özellik ; hızlı hücumlarla rakibini eksik yakalayarak sonuca gitmek. Yapabildi mi? Bir değil, iki değil, üç kere bunu başardı ve Fenerbahçe'yi bu sezon Arsenal'den sonra en çok zorlayan takım oldu.
Maç öncesinde Beşiktaş'ın bu maçı kazanabilmesi için en az üç gol atması gerektiğini söylemiştik; bu da gerçekleşti ancak sonuç galibiyete dönüşemedi.
Neden?
Beşiktaş devamlılığı olan bir takım görüntüsü vermiyor. Ligin ilk dört haftası ile sonraki sekiz haftasının özetini doksan dakikada izledik. İlk yarı bambaşka bir Beşiktaş varken, ikinci yarı on kişi kalmış bir takım karşısında tamamen teslim olmuş bir takım görüntüsüne bürünüverdi.
Oysa ilk yarıdaki oyunu oynayabilse, bütün maça yayabilse belki de Fenerbahçe için fazlasıyla sıkıntılı bir derbi sonrası sürecini başlatabilirdi.
Yapamadı. Yapamıyor, belki de bu sezon için hiçbir zaman yapamayacak!
Fernandes yine bir derbide yokları oynadı. Biraz zorlasa aslında önce o atılabilirdi. Konu sertlik ve atılmalara gelmişken; Almeida'yı bir kenara koyarsak Portekizlilerin sahadaki disiplinsizliği, sertliği ve laubaliliği neydi öyle?
Meireles kendisinin arkasında duran bir çok kişiyi haksız çıkarak profesyonellik dışı bir hareketle atıldı. Alves ve Fernandes de sık sık sertlik seviyesini yükselttiler.Anlaşılır ve kabul edilir gibi değildi.
Olcay ikinci yarı maçın içinde kayboldu. Oğuzhan orta alanda Fenerbahçe'nin üstünlüğünü kabul ederek savunma tarzına geçti. Orta sahası düşen bir Beşiktaş'ın Almeida'sı ne yapabilirdi ki?
Geriye biraz Sivok, azıcık Atiba ve bolca Tolga kaldı.
Tolga'nın top bedeninde değmedik yer kalmadı. Her tarafıyla kurtarış yaptı. İkinci yarı Fenerbahçe'nin kaleyi bulan bütün toplarında Tolga vardı sahada.
Peki soru şu; bir kaleci takımını nereye kadar taşıyabilir?
Ve Beşiktaş gördük ki sadece derbi motivasyonuyla ilk yarıyı oynamış, sonucu elde etmişti, ikinci yarıyı idare etmeye çalıştı.
Böylesi mahkumiyet en azından ikinci yarı Beşiktaş'a yakışmadı.
Fenerbahçe...
İkinci yarı Beşiktaş için söylediklerimizin aynısı ilk yarı Fenerbahçe için geçerlidir. Meireles'i konuştuk ya Gökhan Gönül ve Volkan? Böylesi kritik bir maçtaki futbolları yakıştı mı? İlk golde Olcay'ın önünde acemice kayması affedilecek türden değildi. Bu gol Fenerbahçe'nin bütün takım konsantrasyonunu dağıttı.
Volkan bir golde ters köşeye yattı!
Alves'in kafasında başka şeyler vardı ancak bu savunma değildi.
Fenerbahçe için biraz Alper, azıcık Emenike, Sow, Caner ve fazlasıyla da Egemen diyebileceğimiz bir karşılaşmaydı.
Kuşkusuz ikinci yarı takım halinde gösterdikleri üst düzey mücadeleyi ayrıca alkışlamak gerekiyor; on kişi sanki on iki kişi gibi sahada mücadele ettiler.
Bu oyun ancak bu kadar oynanırdı ve Fenerbahçe bunu yapabileceğini gösterdi.
Maçın son on beş dakikasında sahada Beşiktaş adına ayakta duracak adam sayısı bir elin parmakları kadarken, Fenerbahçe'nin kondisyonu takım halinde üst düzeydeydi.
İşte ligin kaderini belirleyecek olan şey de bu; yarın Fenerbahçe ligin daha sıradan maçlarında oyunun bu bölümlerinde işi çözecek ve bitirecek.
Formsuz oyuncuları için söylenecek şey olsa olsa bu maç için sınırlı kalabilir, çünkü bir sonraki karşılaşmada öyle olmadığını izleyebiliyoruz.
Cüneyt Çakır!
Maskesi Avrupa'da da düştü. Kimse ona güvenmiyor. Yönetimini belirleyen şeyin sahada oynanan değil, onun kafasındaki başka hesaplar olduğunu herkes çok iyi biliyor.
Mesele hatalı karar vermesi değil; kararlarında standardı bulamaması; dengeleyememesi...
Oturup pozisyon pozisyon tartışmak o kadar gereksiz ki bu seviyedeki bir hakemin yapmaması gereken hataları yapıyor. O zaman niye hakemlik yapıyorsun sorusu anlamlı hale geliyor.
Beşiktaş'tan bir oyuncu atmak için her türlü fırsatı değerlendirdiğini net olarak gördük. Atması gerekeni değil hiç olmadık pozisyonda ikili mücadeledeki oyuncuya kırmızı kart gösterdi.
Dün maçı yöneten Avrupalı bir hakem olsaydı karşılaşmanın bütün niteliği değişirdi. Pozisyonları üst üste koymadan, peş peşe oluştuğunu ayırt etmeden hepsini tek başına ele aldığınızda anlamsız bir terazide tartmaya dönüşüyor oysa öyle değil; bir yerde verilen yanıl karar bir sonrakini belirliyor etkiliyor.
Verdikleri ve veremediği kararlarıyla... Sonuca net ve etkin olarak katkıda bulundu.
Herkesi memnun etmesi gereken bir maç oynandı ve sonuçlandı.
Beşiktaş biraz kendine gelmiş olmalıdır. Fenerbahçe kendisini biraz çeki düzen verecektir. Lig kopmadı; yayıncı kuruluş için heyecanı devam eden bir ürün sahada satış değerini koruyor...
Güzel, keyifli çok heyecanlı bir maç izledik. Derbi dediğin böyle bir şey oluyor zaten.
http://twitter.com/uzaygokerman