Fenerbahçe bu turu geçebilir miydi? Hiç şüphe duymuyorum, çünkü takımımızın Braga’dan çok daha kaliteli ve güçlü olduğunu biliyorum.
Ancak siz ne kadar iyi olursanız olun bazı etkiler vardır bunun önüne geçemezsiniz.
Manchester United çok iyi oynadığı bir maçta Cüneyt Çakır’ın Nani’ye çıkardığı haksız bir kırmızı kart sonrasında Real Madrid beklemediği şekilde turu geçmişti. Haksız bir kırmızı karttı çünkü aynı Cüneyt Çakır benzer pozisyonların birinde sarı diğerinde kart bile gösteremedi, kendisini tekzip etmeyi başardı.
Dün gecenin hakemi böyle bir tip miydi?
Çıkardığı kartlarla, verdiği veremediği çelişkili kararlarla maçın önüne geçmekle kalmadı turu eline takımımızın futbolcularına göstermesi için FIFA’nın tutuşturduğu kartlarla Fenerbahçe’den alıp Braga’ya teslim etti.
Kuşkusuz sadece hakemi konuşmak, hataların üzerini örtmek olur.
Fenerbahçe bize bu maça hiç de iyi hazırlanmadığını gösterdi.
Kayserispor maçı sonrasında çok detaylı bir Pereira eleştirisi yazmıştım; Portekizli Hoca kendisinin kurduğu ve çok da iyi işleyen sistemi kelimenin tam anlamıyla elleriyle bozdu.
Sezon başından bu yana Nani-Diego ikilisinin aynı anda sahada bulunmasının Fenerbahçe’nin futboluna hiçbir katkı sağlamadığını konuşuyoruz. Hangisinin oynayacağının çok önemi yok ancak biri mutlaka kenarda oturacak; çünkü aynı anda sahaya çıktıklarında takımın tüm düzeni bozulmakla kalmıyor, eksiliyor da.
Nani ve Diego ile Fenerbahçe’nin hızlı hücum geliştirmesi mümkün değil, zaten Diego topla buluştuğunda önce bir kere kendi etrafında dönmeden dengesini bulamıyor. Nani de topu alacak, rakibini bekleyecek, karşılıklı öyle duracak, sonra ne yapacağına karar verecek, falan… Şimdi birine tahammül edebiliyorsun, ikisi birden olunca her atak daha başlamadan rakibin sahaya yerleşmesiyle etkinliğini yitiriyor.
Rakibin öyle oynamayıp, üç pasta rakip kaleye gelebiliyorsa o zaman hem Türkiye’de hem de Avrupa’da istediğin sonuca ulaşamıyorsun.
Braga Fenerbahçe’yi hızlı hücumlarla köşeye sıkıştırdı ve hakemin de etkisiyle yendi ve çeyrek finali cebine koydu.
Karşılaşmanın kader anı, Fenerbahçe’nin Nani ile dörde üç yaptığı hücumdu ve Nani bu topu sol ayağıyla laubali bir şekilde değerlendirmeyi seçti. O atak peşinden gidip, hakemin hesabı keseceği penaltı pozisyonuna dönüştü ve sonun da başlangıcı oldu.
Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Çünkü Fenerbahçe’yi psikolojik olarak yok etmeye kararlı hakem eline geçen fırsatları hiç kaçırmadı.
İlk maçın ardından yazdığım yazıda Josue’yi mercek altına alıp, futbolculuk özelliklerinden söz etmiştim. Bu adamın sadece sportif eğitim almadığı, psikolojik savaş eğitiminden de geçtiği net bir şekilde ortadadır. Bizim teknik direktörümüze de futbolcularımıza da her iki maçta çok iyi bir ders verdi.
Maalesef Fenerbahçe bu psikolojik eşikleri geçmeyi başaramıyor. Duygularını belli eden bir yapısı var.
Pereira o tuzağa en başta düştü.
Basketbolda Euroleague’de de benzer hakem operasyonlarıyla karşılaşıyoruz hatta Final Four’da yaşadık, ancak hem Obradovic bu durumu yönetmeyi çok iyi beceriyor hem de oyuncular bu tuzağa düşmüyorlar.
Evet, maçı izlerken hepimiz şu hakemin suratına bir tane koymayı çok istedik ancak ne teknik adamın ne de sporcunun böyle bir şansı yok. Çünkü zaten adam bunun için çıkmış sahaya, sen bu oyuna geldiğinde zaten baştan kaybediyorsun.
Profesyonel futbolcu olmanın modern anlayışı biraz da bu artık.
Volkan Şen çok iyi bir topçu olabilir ancak bir sezon boyunca birlikte top oynadığı Josue’den hiçbir şey öğrenemediği ortadadır. Gördüğü kart acemilik ötesi ve bu seviyelerde olmayacak türdendir.
Hakemin etkisi tartışılmaz ancak Fenerbahçe'nin oyun kurgusu ve düzeni konusunda yeterince düünmezse bu peşi sıra eldeki tüm kazanımların kaybedilmesine dönüşür.
http://twitter.com/uzaygokerman