Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Örgüt kavramı Türkiye’nin refleksle tepki verdiği bir olgudur.

Özellikle 12 Eylül örgütlü insana yönelik gerçekleştirildi.

Örgütlü insan, politikleşmiştir; bilinç sahibidir. Bir arada hareket etmeyi öğrenmiştir. En azından güvenlik altındadır; çünkü bilir ki en ufak bir sıkıntısında birileri onun yardımına koşacaktır. Bu kişinin gelecek kaygısı daha düşük seviyeler olduğundan kimliğini daha net bir şekilde ortaya koyabilme cesaretine sahip olur.

Öne atılmaktan çekinmez.

Aktivisttir.

Türkiye tam bu gerçeği öğrenirken darbe ile yıkıldı.

Haberin Devamı

Çünkü örgütlenme bilinci ve yapısı tek taraflı gerçekleşiyordu. Daha çok işçi sınıfı ölçeğinde şekilleniyordu.

Oysa burjuvazi henüz o derece güçlü ve bir arada değildi.

12 Eylül işçi sınıfının örgütlenmesini engelleyen bir hamle yaparken diğer taraftan örgütsüz veya güçsüz burjuvazinin eksiklerini kapatması için alan yarattı.

Dünyanın her tarafında çeşitli sınıflardan insanlar ortak amaç uğruna bir araya gelirler.

Bunun en eski biçimi dini yapıdır; cemaatler, tarikatlardır.

Görkemli Osmanlı’nın çöküşünün gerisinde modern bilimden, akıldan uzaklaşma olduğunu biliyoruz. Bir dönem o görkemi yaratan Osmanlı’nın çeşitli örgütlü yapılarının zaman içinde yozlaşması Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu sırasında eleştirilen ve mücadele edilen ideolojik aygıtlardan olmuştur.

Ancak unutulmaması gereken bir şey vardır.

Dünyanın her tarafında cemaatler ve tarikatlar vardır. Hatta modern bilimin öncüleri sayılacak birçok bilim adamının zamanında çeşitli örgütlerin çatısı altında gizliden veya açıktan toplandığını biliyoruz.

Zamanının en önemli bu kişileri birbirlerinden haberdar olmakla kalmayıp; karşılıklı olarak ilişki halindeydi.

Aralarında büyük çatışma olduğunu gördüğümüz ya da okuduğumuz bu adamların “hedef” konusunda şaşmaz derecede aynı noktada buluşabildiklerini de biliyoruz.

Örgütlü olmak her şekilde tek hareket etmekten daha insanidir; sosyalleşmektir. Bu birey oluşumuzu asla engellememelidir.

Birey o yapının içine bir şeyler katabilme becerisini gösterebilmelidir.

Haberin Devamı

Tersi körü körüne bağlılıkla içi küflenen ve Osmanlı’yı yıkan şeye dönüşür.

12 Mayıs’ta Şükrü Saraçoğlu’nda Fenerbahçe taraftarının Cemaat’e karşı yükselen tepkisi yine Cemaate yayın medya oluşumunun içinden popüler bir yazarın Amerika’ya göndermede bulunması bir anda ülkemizde cemaat tartışmasını alevlendirdi.

Bütün tartışmalar bir tarafa bir gerçekle yüzleşmek gerekiyor ki Türkiye’nin çok başarılı bir Cemaat organizasyonu var.

Bu model bize bir şeyler gösterebilmelidir.

Ona karşı olabilir, nefret edebilirsiniz.

Ancak bir şeye sadece karşıt olmak doğanın en irrasyonel oluşumlarından biridir. Eninde sonunda akılcı olan kazanır.

Akıl, birleştirici, sentezci, yeniden kurandır; insanı örgütlendirir.

Cemaat aklını kullanıp, ortaya güçlü, hareket edebilen, birbiriyle ilişki halinde, her anlamda her şeye hâkim büyük bir yapı kurmuştur.

Bu yapı kendi içinde gelişimini, büyümesini sürdürdüğü ve egemen olduğu sürece onun doğruluğunu veya yanlışlığını tartışmak gereksizdir.

Ortada çalışan bir model varken; sadece ona karşı çıkarak kendi duruşunu belirlerseniz o sizi her seferinde yıkar geçer.

Haberin Devamı

Ayırt edilmesi gereken şey o örgütlü yapının ne kadar doğru ve "gerçek" bir şekil olduğudur.

Türkiye’nin tabusu olan örgütlenme bilincinin çelişkisidir bu aynı zamanda.

Devam edeceğiz...

http://twitter.com/uzaygokerman