Maç öncesi çıkış koridorunda futbolcuların birbirleriyle dostluk görüntüleri vardı. İki hafta önce de aynı samimi yaklaşımların maç içinde ve sonrasında nasıl çirkinleştiği ve kontrolden çıktığına şahit olduğumuz için açıkçası bu görüntüler hiç de inandırıcı gelmemişti.
Ancak hem karşılama oynanırken sertlik bir normal mücadele ölçüsünde kalırken, futbolcuların birbirlerine yaklaşımı da rekabete yakışan seviyedeydi.
Sahalarımızda yine ender görülecek bir pozisyonda hakem atışı sonrasında Dany’nin oyun kuralları dışında kalan hamlesine Halis Özkahya’nın çift vuruş vermesiyle yaşanan karmaşada ne olduğunu anlayan Caner Erkin’in bütün bunlara neden olan hakem atışı öncesindeki oyun sırasının kimde olduğunu kısa sürede hatırlamasıyla topu dışarı atması derbinin centilmenlik ve rakibe saygı duyma duygusunu zirveye taşıdı ve tribünlerden de karşılığı alkış olarak aldı.
Caner’i yaptığından ötürü ben de kutluyorum.
Futbol aslında bu kadar kolay olabiliyormuş; ancak sürekli ilk taşı kim attı tartışması çerçevesinde döndüğümüzden sonu gelmeyecek kısır çekişmelerle sporu cehenneme çeviriyoruz.
Dün oynanan derbinin en önemli vurgusu ve konuşulması gereken konusu bu olmalıdır.
Süper Ligi’in şampiyonu bundan üç dört hafta önce Fenerbahçe’nin ezeli rakiplerine 12-13 puanlık farklar yapmaya başlamasıyla belli olmuştu.
Bunu kolaylaştıran aradaki puan farkından çok elbette Galatasaray ve Beşiktaş’ın istikrarsızlığı şampiyonluk için yeteri kadar iyi olmamalarıydı.
Galatasaray zaten sezona çok kötü başlamıştı. Beşiktaş için de benzer şeyler vardı ve aslına bakılırsa bugünkü pozisyonu bile büyük başarıdır.
Böyle bir ortamda Fenerbahçe 3 puanı alıp uzatmalara bırakmadan sezonu tamamlamak istiyor, Beşiktaş ise sahasında Fenerbahçe ile oynamanın verdiği ekstra motivasyon ile aslında çok da yeterli olamayan potansiyelini sahaya yansıtmaya çalışıyordu.
Fenerbahçe uzun zamandır pas yapmadan oynamaya alıştı. Bu nedenle orta alanda sadece ayakta durmaya ve kalmaya çalışıyor.
Beşiktaş ise giderek daha fazla pas yapan, hızlı oynayan bir takım görünümünde.
Üstelik 10 kişi kalarak da nasıl oynanması gerektiğini çok güzel gösterdi. Öyle maç da 58. Dakikada Beşiktaş için bitmiş olmadı; hatta son on dakikada kazanabilecek noktaya bile geldi.
Fenerbahçe’nin attığı golde Kuyt’un Sow’ verdiği pas ne kadar güzeldiyse benzerini karşılaşma sırasında en kolay yerlerde tekrar edememesi, Emenike’nin tek başına takılmaya çalışması, sağ ve sol kanatlardan sadece orta yapmak üzere hareket edilmesi Fenerbahçe’nin işini çok zorlaştırdı.
Beşiktaş yediği gole kadar arkaya atılan toplarda sıkıntı yaşadı. Böyle bir gol yemesi Fenerbahçe maçlarında artık gelenekselleşiyor sanırım.
İlk aklıma gelenler Serhan Akın, Anelka, Kezman ve sanırım Güiza da benzer özellikte gol atmıştı Beşiktaş’a, deplasmanlarda.
Beşiktaş’ın attığı golde ve öncesinde birkaç kere Almeida ofsayttaydı. Hakemlerin yorum tercihi devam ettirmekten yana oldu.
Halis Özkahya’nın bir futbol karşılaması yönetmek için yeterli bilgi, beceri, önseziden yoksun olduğunu, hakemlik yapamayacak kadar da yetersiz olduğunu düşünüyorum. Bu sezon birçok hakem için durum maalesef bu boyuttadır. Önümüzdeki sezon için tehlike çanları bugünden çalıyor.
Artık “hakem de insandır hata yapabilir” lafıyla durumu kurtarmak mümkün değildir.
http://twitter.com/uzaygokerman