Ülkemizde son yıllarda oynanan her derbi bir depremdir ve sonrasında da artçıları olur. Bizlere de üzerine kafa yorma işi kalır.
Spor yapma diye bir derdimiz olsa aslında bambaşka sorunlarımız olur ama durum budur.
Figo, Real Madrid’e transfer olduğu sezon çıktığı maçta Barcelona taraftarı futbolcuya tepkisini domuz kafası atarak göstermişti.
Çünkü ortada tarihi nedenlere dayalı çok büyük bir rekabet vardır. Barcolana İspanya’nın en büyük etnik meselesinin başkentidir. Madrid de İspanya’nın başkentidir.
Türkiye’deki derbilerin veya ezeli rekabetlerin kökeninde böylesi tarihi, etnik, sınıfsal ayrımlar yoktur ve yapaydır. Ancak derbinin kelime anlamını özünde taşıyan sportif bir rekabetten söz edebiliriz.
Fenerbahçe’den, Beşiktaş’a ya da Galatasaray’a ya da Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye transfer olmak Türkiye’de olaydır. Çocukluğumda hatırladığım ilk sansasyonel transfer Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçen Büyük Mehmet olmuştu. Futbolunun sonbaharında Cemil Turan ile oynamak için Fenerbahçe’ye gelmişti. Engin Verel olayını şöyle böyle anımsıyorum. Sonrasında Raşit Çetiner, Erdoğan Arıca vs. transferlerini gördük.
Hasan Vezir’in Galatasaray’a transferi Fenerbahçe’ye atılmış en büyük çalımlardan biriydi. Tanju Çolak ve Semih Yuvakuran transferleri de bu transferin rövanşı niteliğinde sayılabilir.
Günümüze geldiğimizde son yıllarda Fenerbahçe’den kopan ya da kulübün bıraktığı oyuncuların Galatasaray ve özellikle de Beşiktaş’a geçişleri özellikle yaz aylarının spor sayfalarını süsleyen haberler oluyor.
Son on yıl içinde Fenerbahçe’den Beşiktaş’a geçenlerin bazılarını hatırlayacak olursak; Aurelio, Nobre, Rüştü, Ali Güneş, Mustafa Doğan, Uğur Boral, Niang, Gökhan Gönül, Caner Erkin ve Lens. Liste oldukça kabarık görünüyor. İlginç de…
Üç büyük kulüpten birinde oynayıp sonra diğerine geçip orada takımın bir parçası ve simgelerinden biri olmuş çok az örnek var.
Bu futbolcular kariyerlerini noktaladıklarında eğer gönüllerindeki takımı net olarak ifade etmiyorlarsa sanki milleti olmayan biri gibi ortalıkta dolaşıyorlar.
Tümer Metin her ne kadar Beşiktaşlıyım dese de Beşiktaşlılar tarafından ne kadar kabulleniliyor cevabı ortadadır.
Aynı şey Tanju Çolak için de geçerilidir.
Ve artık derbiye gelelim.
Caner Erkin’in Kadıköy’de yaşadığı öncesi ve sırasında oldukça tatsızdı.
Profesyonel futbolcunun işi sözleşmeyle bağlı olduğu yere hizmet etmesidir. Ancak şartını az önce konuştuk, üç büyük kulüpten birinde forma giymiş olmak orada sivrilmek futbolcunun kariyerinde çok önemli bir fay hattı oluşturuyor. Fay hattı dediğimiz şey de malum depremlerin temel nedenidir.
Caner Erkin Fenerbahçe’ye imza atarken bir dönem Galatasaray forması giydiğini hiç anmamayı tercih etmişti. Futbol kamuoyu da hep şöyle bildi Caner Erkin Fenerbahçeli bir aileden gelmiş futbolcudur ve Fenerbahçelidir.
Futbolcu da bunu sahaya çıktığı her dönmede hırçınlığı, hırsı ve forması için gösterdiği mücadele azmiyle gösterdi. Açıkçası taraftarın da bir anlamda sevgilisi oluverdi.
Caner Erkin Fenerbahçe formasıyla bütünleştikçe de nedense sevimsiz bir karaktere de dönüştürüldü.
4 sene önce Eskişehir’de Fırat Aydınus’un “lan” dediği gerekçesiyle kırmızı kart göstermesi Caner’in ne yaptığından çok üzerine giydirilmiş algıdan sebepti.
Caner Erkin lan dememişti ancak Fırat Aydınus görmediği ve Eskişehirsporlu oyuncu söylediği halde futbolcunun kamuoyuna yansıyan vizyonu nedeniyle Aykut Kocaman’ın gözünün yaşına bakmadan sahadan atıvermişti.
Caner Erkin bir süre sonra evliliği ve aile hayatıyla ön plana çıktığında da başta Beşiktaş taraftarı olmak üzere kendisiyle ağza alınmayacak küfürlere maruz bırakılmıştı.
O dönemde Fenerbahçe Kulübü Başkanı’nın devreye girip futbolcusuna destek olduğu herkesin bildiği bir gerçektir.
Sonrasında ne olduysa Caner Erkin bir sezon sonra çok kötü bir sezon geçirdi ve Fenerbahçe ile olan bağları zayıfladı. En kritik derbinin olduğu maç günü yöneticisi ve teknik direktörüyle küfürleşti ve kadro dışı kaldı. O sezonun sonunda Caner İnter’e transfer oldu ancak orada kalamadı ve Beşiktaş ile kiralık sözleşme imzaladı.
O imza sırasında ilk sözü Beşiktaş’a aile sıcaklığı gördüğünü açıklaması oldu.
Bu kuşkusuz Fenerbahçe camiasında yöneticisinde futbolcusuna ve taraftarına çok garipsenen bir durumdu çünkü Caner’in her zor zamanında Fenerbahçeliler oyuncunun yanında olmuştu.
Profesyonel bir oyuncu elbette başka bir takımla sözleşme imzalardı; ancak neden geçmişini, mazisini yok sayacak bir açıklama yapma ihtiyacı duymuştu ki?
Caner gol attığında futbolcusuyla taraftarıyla kucaklaştığı, birlikte kuruşlandığı yılları ne çabuk unutmuştu?
Vefa?
Evet İstanbul’da bir zamanlar yeşil beyaz formasıyla futbol takımı ve lisesiyle tanınan ancak şimdilerde sadece bozasının hatırlandığı bir semttir.
Cumartesi günü Caner Erkin tüm Fenerbahçeli taraftarların önünde diz çökerek Beşiktaş tribünlerini selamlaması sadece basit bir gösteri değil kişinin tüm mazisini, kariyerini yok saymanın ifadesiydi.
Caner Erkin neden her futbolcudan farklı şekilde taraftarını selamlamayı tercih etmişti?
Kimse kimseyi kandırmasın bu bir meydan okumadır!
Derbideki agresif tavırları, neredeyse her gerginlik ortamında mantar gibi bitivermesi, eline geçeni taraftara atması Caner Erkin’I sevimsiz, istenmeyen bir adama dönüştürüverdi.
Başka türlü davranmak mümkün müdür?
Geçen sene bu sahaya Gökhan Gönül de geldi. O da olaylı bir şekilde ayrılmıştı evet taraftarın hışmına uğramıştı ancak görevini sahada yapmayı sürdürmüştü.
Bu işler böyledir.
Peki, Caner Erkin için Beşiktaş gerçekten son durak mıdır?
Profesyonel bir futbolcu böyle mi davranmalıdır?
Profesyonellik bu mudur?
Bu olan bitenler futbolcu kariyerini noktaladığında dahi özgeçmişinde yazmayacak mıdır?
Hatta Caner Erkin bir kaç sezon sonra Beşiktaş’tan ayrıldıktan hemen sonra Beşiktaş taraftarı tarafından da bu hareketlerin kendisine karşı kullanılıp kullanılmayacağının garantisi var mıdır?
Yaşanmış tecrübelerle sabit değil midir?
Yıllar önce TRT’de bir program vardı ve açılışı şöyle bir sözle yapılırdı;
Âvâzeyi bu ‘âleme Dâvûd gibi sal
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Yani;
Yüksek sesini bu aleme Davut gibi sal
Çünkü bu gök kubbede baki kalan ancak hoş bir seda imiş.