Futbol dünyamızın çok yakından ilgilendiren Dava’da bu hafta oldukça ilginç ifadeler verildi. Çapraz sorgulamalarda ortaya çıkan şeyler aslında bu operasyonun ve sonunda ortaya çıkan yargılama sürecinin hem ne kadar yanlış kurgulandığını hem de bir o kadar gereksiz olduğunu gösterdi.
Hiç kuşkusuz bu ifadelerin içinde en önemlisi ve çarpıcı olanı Ümit Karan’ınkiydi.
Milliyet Gazetesi’ndeki haberi okuyalım.
Ümit Karan'ın avukatı Ayhan Sağaroğlu, "Trabzonspor maçında niye önündeki Sezer Öztürk'e pas vermedin?" diye sordu.
Bu soruya Ümit Karan, "Orada bireysel olarak, kendim ilerlemek istedim. Belki de Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemedim" yanıtını verdi.
Bu sözler üzerine şaşıran mahkeme başkanı, "Böyle şeyler yapabiliyorsun o zaman maçlarda" dedi.
Ümit Karan ise, "Ben iyi bir Galatasaraylıyım. Gönlümden Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemem, ama şike de yapmam" diye konuştu.
Bu itirafı birçok yönden okumak gerekiyor.
Öncelikle hemen şunu baştan yazmak istiyorum. Bu samimi itiraf sonunda merkezinde Ümit Karan olan bir yargılama yapmak çok gereksizdir. Çünkü bu oyuncu çıkıp aslında belki de ülkemizin futbol gerçeğini dile getirmiştir.
Profesyonelliğin hangi boyutlarda yaşandığı ile ilgili bir mesaj olarak da alınabilir.
Geçelim…
Geçen sezon Fenerbahçe’nin oynadığı rakiplerle Trabzonspor iki hafta sonra karşılaşıyordu. 25 Ağustos 2012 tarihinde Aykut Kocaman“Karabükspor kalecisinin 90+ dakikalar oynanırken kalemize doğru kullanılan korner atışı sırasında ceza sahamızda ne işi var” diye sormuştu.
Şimdi Ümit Karan’ın ifadesinden yola çıkarak biraz da biz bir takım sorular soralım.
Ümit Karat diyor ki; "belki Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istememiş olabilirim?" 2011 sezonunda bizim izlediğimiz maçlarda kaç oyuncu ve takım "belki Fenerbahçe şampiyon olmasın diye oynamamışımdır, gol atmak istememişimdir?" diye Trabzonspor karşı oynamadı veya tersinden "kaç takım Fenerbahçe şampiyon olmasın diye varını yoğunu Fenerbahçe maçlarında ortaya koydu?"
Belki Dava bu sorunun cevabını aramak zorunda değil; ancak ceza yargılamalarında hâkimlerin sanıklar lehine olabilecek en ufak şüpheyi bile göz önünde bulundurmaları bir hukuk zorunluluğudur.
Mesele Ümit Karan’ın ne yaptığı değildir; Türkiye’de futbolun nasıl işlediği, çalıştığı, hangi tür ilişkilerle yürüyor olduğudur.
Geçen sezon maçlar oynandığı sırada oyuncuların yaptığı hatalar veya hakemlerin verdiği yanlış kararlar nedeniyle Trabzonspor Kulübü Başkanı’nın hatayı yapan futbolcuların geçmişte hangi takımda oynadığı, hakemlerin memleketleri üzerine ortaya sürekli polemik konusu çıkardığını da yaşayarak gördük.
Bu dava olmasaydı bu konular konuşulmazdı, ancak sürecin bizi getirdiği yer itibarıyla hatırlamak zorunda kalıyoruz.
Demek ki kişilerin tuttukları takımlar, memleketleri yaptıkları işlerde bu kadar etkili olabiliyor diye düşünmek durumunda kalıyoruz.
Davada hem sanık hem de müdahil olmak isteyen Trabzonspor Kulübü Başkanı Sadri Şener ve Nevzat Şakar’ın çapraz sorgularında tapelerde yer alan bir takım şüpheli konuşmalarına karşılık “gırgır, şamata, espri yaptık,buradaki konuşma, mecazi manada söylenen sözler ”şeklinde cevaplar verdiğini öğrendik.
Trabzonspor Kulübü Başkanı’nın hakem atamalarıyla ilgili taleplerinin gayet normal olduğunu da…
Aziz Yıldırım'ın avukatlarının Şener'in hakemlere ilişkin dinleme tutanaklarını okuması ve ''Bu görüşmede hakem ataması yaptığınız görülüyor'' şeklindeki beyanları üzerine Sadri Şener de, ''Hakemlerle ilgili her türlü problemi her mekânda söylüyoruz. Bu gayet doğaldır'' dedi.
İddianamenin Aziz Yıldırım’la ilgili bölümünün girişini okursanız savcının dinleme kararını Aziz Yıldırım’ın Mahmut Özgener ile hakem atamaları konusunda yaptıkları bir görüşmeden sonra verdiğini görürsünüz.
Uzatmayalım…
Konuşulacak çok şey var.
Nasıl CAS’a Fenerbahçe’nin açtığı dava bize bir takım ilişkileri göstermesi bakımından yararlı olmuşsa; 3 Temmuz sürecinin ve sonrasında Dava’nın bize verdiği çok önemli mesajlar vardır.
Bu mesajları doğru alıp, yorumlayıp ona göre değerlendirme yapmak için şimdi görev yargının omuzlarında duruyor.
Aziz Yıldırım yaptığı savunma ve çapraz sorguda sorduğu sorularla yargıya bu anlamda çok yardımcı olmuştur.
Ancak bu konu sadece yargının meselesi değildir.
Spor dünyamız bu davada olup bitenin ne olduğunu anlamaz veya şu an içinde bulunduğu durum gibi görmezden gelirse aynı İtalya’da olduğu gibi sorun kendini tekrar eder.
Bugün kendisini savcı pozisyonda görenler yarın sanık olurlar.