Karşılaşmanın 70. dakikası tamamlandığında Fatih Terim kendisine tanınan 3 oyuncu değişikliğini yapmıştı. İlginç olan çıkardığı futbolculardan Umut Bulut’un 6 dakikalık oyununu bir kenara koyarsak hiçbiri milli takımlarda forma giyen futbolcular değildi.
70 dakikada elindeki bütün alternatifleri kullanmasını gerektirecek bir durum var mıydı ortada bu sorunun cevabını tartışmamız gerekiyor.
Bazı teknik adamlar vardır bütün bir hafta boyunca hazırlandığı ve kurduğu kadronun oyununu 70 dakika sabırla bekler. Çünkü bir takımın sezon içinde kendini bulması gibi takımın da maç içinde inişleri çıkışları veya rakibe karşı belli bir oyun düzeni içinde oynayabilmesi için zamana ihtiyacı vardır.
Bu bazen oyunun en başından itibaren ortaya çıkabildiği gibi, ikinci yarının ortalarına doğru da gelişebilir.
Takım oyununa dayalı oyun felsefesi ile oyuncu merkezli futbol anlayışı burada karşı karşıya gelir.
Hangisinin daha doğru olduğu tüm zamanlarda tartışıla gelmiştir.
Avrupa futbolu burada tercihini takım oyunundan yana kullanmıştır.
Galatasaray’ın, dolayısıyla da Fatih Terim’in kafasını karıştıran şey ve temel sorun da burada düğümlenmektedir.
Takım kurgusu bozuldukça yeni arayışlar başlar. Sürekli bir deneme yanılma, bir daha deneme gibi hamleler yapmak durumunda kalınır.
Bu durum maç içinde panik duygusuyla bütünleşirse ortaya böylesi sonuçlar çıkar.
Panik, bu sefer irrasyonel beklentilere dayalı oyuncu değişiklikleri ve farklı taktiksel tercihler getirir. Galatasaray’da geçtiğimiz sezonlarda maç içinde gol yollarında çözümsüz kalındığında Servet Çetin’in santrafora geçmesi gibi…
Fatih Terim’in 70 dakikada bütün alternatiflerini kullanmasında sanki böyle bir şey vardı.
Karabükspor çok sağlam bir savunma kurgusuyla oyuna başladı. Burak Yılmaz’ın klasikleşen golündeki pozisyonu saymazsak benzer nitelikte bir kademe hatası veya boşluğu vermedi.
Duran top organizasyonlarında dikkatli ve Galatasaray’ın olası tüm alternatiflerini kapatan bir kurguyla oynadılar. Dün akşam Galatasaray’ın 10 korner atışı kullanıp gol atamaması Karabükspor savunmasının ne kadar dikkatli olduğunun göstergesidir.
Rakibin belli bölgelerde topa sahip olmasına ve kendi aralarında paslaşmasına izin verdiler.
Ve maçın kırılma anlarında; süratle çıkıp Galatasaray kalesinde gol aradılar ki istatistiksel olarak maçın en hızlı oyuncularının Karabükspor’dan çıkması sonuca yönelik etkinliğin de en net ifadesi oldu.
Müthiş de başarılı oldular.
İlhan Parlak’ın bir maç içinde bu kadar etkili olduğu bir maç daha önce hiç hatırlamıyorum. Uzun mesafeli koşularda Galatasaray’ın iki stoperini de çok zorladı.
Son gol bu anlamda pasta üzerindeki çilek oldu.
Karabükspor’un kazanmış olması oynadıkları futbolun iyi, kusursuz olduğunu göstermez. Genel anlamda sahada sadece savunmaya ve rakibin oyununu bozmaya yönelik bir taktiksel kurgu içindeydiler.
Şu iki tarafı keskin hançerdir; oynamaya çalışırsan Galatasaray gibi takımlar boşlukları doldurabilecek yeterlikte futbolculara sahip olduğundan farklı yenilgiler oluşuyor, oynamama tercihi de belki sonuca yönelik ancak futbol anlayışı bakımından zayıf bir oyun ortaya çıkarıyor.
Futbolumuzun içindeki aktörlerin bunu çözmeleri gerekiyor.
Hakem Tolga Özkalfa için yine çok zor geçen bir karşılaşmaydı. Aslında maçlar zor değil; genel anlamda kritik pozisyonlarda verdiği kararlarla zora, karmaşık ve içinden çıkılmaz hale kendisi getiriyor. Bu da hakemliği konusunda bize net bilgi veriyor.
Böyle bir hakemin yönettiği bir maç bütün takımlar için risktir.
http://twitter.com/uzaygokerman