Pazartesi günü Ankara’da Türkiye Satranç Federasyonu seçimleri vardı, görevim gereği oradaydım ve bu nedenle Pazar akşamı Beşiktaş-Mersin İdman Yurdu karşılaşmasını izlememe rağmen maçla ilgili yazımı yazamadım.
Federasyon seçimleri ve satrançla ilgili bir yazı yazacağımı buradan belirtmek istiyorum.
Beşiktaş-Mersin İdman Yurdu karşılaşmasında istatistikler ön plandaydı. Üstelik görünenin tam tersine matematik bu sefer başka bir şey gösterdi bizlere…
Topla oynama oranında Mersin İY’nun ezici bir üstünlüğü vardı, ayrıca yapılan paslarda da iki katı bir sayı görülüyordu. Ceza sahasına ortada Mersin İY büyük bir ihtimalle lig ortalamasının da üzerine çıkmış olmalıdır.
Fakat karşılaşma 3-0 Beşiktaş’ın üstünlüğü ile sonuçlandı.
Kuşkusuz Ligimizde bütün futbol karşılaştırmalarında ölçü Fenerbahçe olduğundan maç sırasında ve sonrasında hep bir gönderme, değerlendirme yönelimi vardı.
“Demek ki fazla pas yapmanın futbolda çok önemi yoktur, sonuç esastır.”
Beşiktaş topla oynadığı süreyi kaliteli geçirdi. Bunda orta alanda Oğuzhan gibi İngiliz altyapısına sahip futbolcunun çok büyük ağırlığı vardı. Sadece Oğuzhan değil elbette; Fernandes gibi her geçen gün biraz daha güzel futbol oynayan bir başka yıldız futbolcu Beşiktaş’ın etkinliğini arttırıyordu. Buraya Olcay ve Necip’i de eklediğimizde orta alanda üst düzeyde bir takım kuruluşu ortaya çıkmış oluyor.
Oğuzhan, Fernandes ve Olcay adam eksiltme özelliğine sahip futbolcular. Bu ne demek; top onlardan birinin ayağına geldiğinde en az bir, Fernandes örneğinde olduğu gibi belki de iki, üç rakip oyuncuyu oyundan düşürebiliyorlar. Futbolda bu çok önemli bir avantajdır.
Oğuzhan’ın sıfıra kadar inip penaltı noktasına çıkardığı pozisyon için de futbolun Çoban Matı diyebiliriz. Topu kenarlara açarak oynama arzusundaysanız, topla birlikte o çizgiye kadar gitmeli ve kalabalığa doğru değil, açığa pasınızı atmalısınız; orada da mutlaka takımınızdan biri olmalı!
Bütün bunlar Beşiktaş adına olumlu, güzel ve pozitif taraflar.
Burada ancak diye bir şart koymak gerekiyor.
Neden?
Sonuç aldığınız sürece elbette aksi çok fazla konuşulmaz; ancak futbol özellikle Avrupa’da savunma ağırlıklı oynanıyor. Bu nedenle de yaratıcı özelliğe sahip oyuncular son yıllarda çok fazla göze çarpmıyor.
Yaratıcı oyuncular genellikle duran toplarda sahne alıyor.
Ancak Messi, Ronaldo gibi yıldızlar fark yaratabiliyorlar. Çünkü kendilerine çok iyi bakıyor ve sert müdahalelerde güçlü kalıyorlar.
Hakemlerin de yıldız futbolcuyu koruma ve kollama gibi rolleri var.
Ülkemizde bu saydıklarımızı yapan çok az oyuncu var. Özellikle profesyonellik zafiyetinden söz etmek mümkündür.
Bununla birlikte futbolun matematiğini reddetmek çok kolay değildir.
Beşiktaş Pazar akşamı rakip savunmanın hiç beklemediği kadar beceri dolu oyunuyla sonuca gittiğini söylemek gerekiyor.
Beşiktaş’ın bu oyununu bir sonraki karşılaşmaya taşıması büyük başarı olacaktır. Çünkü rakipler, teknik adamlar bu oyunu çok kolay çözeceklerdir.
Az iş çok ürün endüstriyel anlamda da gerçekçi değildir.
Beşiktaş on kişi kaldığı dakikalarda da etkili pozisyonlar üretmeye devam etti; orada da “10 kişi kalmak aslında çok önemli değildir” diyemeyeceğiz kuşkusuz.
Topa sahip olmak, onunla daha fazla zaman geçirmek rakibe karşı üstünlük sağlar.
Voleybolda, teniste servis atmak bir avantajdır. Güçlü takımlar, oyuncular bunu değerlendirdiklerinde kolay sayılar kazanırlar.
Basketbolda hücum eden takımın savunmaya karşı üstünlüğü vardır.
Bu futbolda da geçerlidir.
Samet Aybaba’nın da tersini düşündüğünü, savunduğunu veya inandığını sanmıyorum. Ancak şimdilik daha fazlası elinden gelmiyor.
http://twitter.com/uzaygokerman