İki hafta önce Galatasaray’a karşı izlediğimiz Gaziantepspor’la hiçbir ilgisi olmayan bir takım vardı sahada; hafta içinde futbolumuzun standartsızlığından söz etmiştim. Böyle bir ortamda kimin nasıl top oynayacağını kestirmek kolay olmuyor.
Gaziantepspor’un etkinliğini artıran unsurlardan en önemlisi Galatasaray’ın deplasmanlardaki defansif futbol anlayışıydı.
Oysa dün gördük ki eğer Galatasaray biraz zorlasa buradan üç puan alıp İstanbul’a dönebilirmiş.
Beşiktaş gibi…
Beşiktaş’ın futbolunun olgunlaşmasıyla ilgili olarak geçen hafta bıraktığımız yerden konuşmaya devam edelim mi?
Beşiktaş çok koşan, mücadele eden ancak buna bir akıl ekleyemeyen bir futbol oynuyordu ligin ilk yarısında. Akıl olmayınca ne yaptığını bilmeyen bir şey oluyor oyun ve eğer çok da koşmuyorsan bu sefer işler sarpa sarıyordu.
Geçen hafta sakin ve olgun bir takım çıkarmıştı Bilic sahaya; dün bunun üzerine biraz daha koymuş bir kadro gördük.
İlginç olan şey Fernandes’in yedek soyunduğu, Oğuzhan’ın da solda kilitlendiği oyunda Beşiktaş’ın sahadaki aklı Atiba’ydı.
Atiba’ya bir bakıyorsunuz Franco’nun yanına gitmiş ve birlikte kademe yapıyor, sonra Veli ile orta alanda top karşılıyor, sonra rakip ceza alanına yakın bir yerde Olcay ile paslaşıyor. Dünkü kadrodan onu çıkardığınızda büyük bir boşluk oluşacağına şüphe yok. Mesela aynı şeyi Necip’le yapabilmek mümkün değil, tamamen fantezidir.
Sonra Motta!
Hani diğer oyuncular zaten bulundukları pozisyonun hakkını veriyorlar, ya Beşiktaş’ın sol beki? Gol atamaması hem şanssızlıktı hem de dikkatsizlik; çok güzel gönderdiği şutu Karcemarskas aynı şekilde çıkardı.
Franco’nun ikinci maçında bu kadar dikkatli ve başarılı oynaması da Bilic-Önder Özen ekibinin ligin ilk yarısındaki tercihleri anlamında soru işareti oluşturan bir belirsizlikti.
Bu kadar dikkatli bir stoper nasıl olmuştu da unutulmuştu?
Gökhan Töre sağ kanatta çok çalıştı. Sezonun en ilginç gollerinden birine imza atacaktı ama olmadı, o da vuruş anında dikkatsizdi.
Oğuzhan’ın orta alanda yaptığı presle topu kapması sonra onu Gökhan’a iletmesi onunda Olcay’a güzel bir hava topu göndererek skoru değiştirmesi futbolu en basit nasıl oynarız sorusunun cevabını veriyordu.
Takımın Fernandes'i aramaması da bir başka nottu.
Gaziantepspor karşısında çok dengeli bir takım olunca yapması gereken şeyleri tekrarlayamadı.
Turgut Doğan Şahin’in bal yapmayan arı karakteriyle oyunu, Cenk Tosun’un tek başına Dany ve Franco’nun kucağından kendisini kurtaramaması, devre biterken giren İbrahim Akın’ın statik ve etkisiz futbolu, Bekir Ozan’ın kayıp hali, geriye biraz Traore, Medunjanin ve Sapara’lı bir mücadele çıkardı. Savunmada Binya olmasa fark çok daha da büyüyebilirdi.
Beşiktaş sezonun ilk dört maçını bu çizgide çıkmış sonra Galatasaray karşılaşmasıyla dağılmıştı; bakalım Galatasaray’a karşı futbolsuzluk, dağınıklık dersi veren Bursaspor Beşiktaş’a karşı neler yapacak.
Dün evinde Konyaspor’a karşı net bir yenilgi alan Kasımpaşa ile hafta arası yapılacak tekrar maçı da Beşiktaş’ın havasını daha da değiştirip Galatasaray’la birlikte zirveye taşıyabilir.
Cenk Tosun transferi başlı başına futbolumuzda bir olaydır. Bu transferi Beşiktaş yaptığı için konuşulmuyor.
Üç sezon önce Fenerbahçe’nin başı Emenike ve Sezer transferleriyle derde girmiş hatta yöneticileri ceza almışken Cenk’in üzerine forma giyerek imza atması fazlasıyla ilginçtir. Benzer bir transferin Galatasaray veya Fenerbahçe tarafından sezonun son haftalarına doğru yapıldığını gözünüzün önüne getirebilir misiniz? Nasıl bir kıyamet kopar?
Ancak Beşiktaş ile Gaziantepspor arasındaki futbolcu alışverişi öyle boyutlara ulaştı ki her şey çok normal görülüyor.
Bu arada Cenk Tosun’un Beşiktaş’a ne katacağı da tam bir muammadır. Sabredip, bekleyeceğiz.
http://twitter.com/uzaygokerman