Galatasaray’ın mutlak favori olarak çıkacağı ve kazandığında resmen olmasa da şampiyonluğunu ilan edeceği derbi karşılaşmasının maç sonuna dair her türlü ihtimali içeren bir yazının okuyucu için ne kadar ilgi çekeceği şüphelidir.
Bu maçı ilginç kılacak şey Beşiktaş’ın kazanması olabilir; Galatasaray saha avantajına ve güçlü bir momentum yakaladığına göre onun kazanması zaten en yakın olasılıktır.
Ya Beşiktaş’ın kazanması?
Bundan yirmi sene öncesine kadar derbiler üç ihtimal üzerinden yorumlanırdı; artık öyle değil, özellikle ev sahibi takım Galatasaray ve Fenerbahçe’den biriyse, karşılaşmanın mutlak favorisi de o oluyor.
Beşiktaş ne yazık ki o standardın içine giremedi. Bu sezon sahasında oynadığı Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarını kaybetti.
Kuşkusuz o maçları kazanmış olsaydı bugün her şeye rağmen ligin zirvesindeki puanlar tamamen eşitlenmiş olacak belki de bu maç Beşiktaş’ın alması halinde şampiyonluğa uzanacağı bir final olacaktı.
Ancak öyle değil.
Beşiktaş derbi kazanamıyor; bu da Bilic’in üzerine kalmış bir ihale olarak gözüküyor.
Beşiktaş’ın bu sezon en etkili futbol oynadığı karşılaşmalardan biri ligin 12. Haftasında Trabzonspor ile yaptığı maçtı.
Beşiktaş’ın o gün en formda oyuncularından biri Veli Kavlak’tı ve zaten Beşiktaş’ın başına her ne geldiyse bu oyuncunun sakatlanmasından sonra oldu.
Beşiktaş’ın Kadıköy’de hiç de fena mücadele etmediği ve fırsatları değerlendirebilse rahatlıkla kazanabileceği Fenerbahçe karşılaşmasında da orta sahadaki Veli rolünü not etmemiz gerekiyor.
Beşiktaş’ın ideal düzeni ve dizilişi; çift ön liberolu (Atiba-Veli) orta alanda değişerek oynayan üçlü (Gökhan Töre-Tolgay-Jose) ve ileride Demba Ba’lı kurgudur.
Galatasaray karşısında etkili olacak kadro:
Günay | ||||
Serdar | Sivok | Ersan | Motta | |
Atiba | Necip | |||
Gökhan | Tolgay | Sosa | ||
Demba Ba |
Beşiktaş’ın son Konyaspor mücadelesinde Gökhan Töre’nin yokluğunda orta alana bir oyuncu koymak yerine Mustafa Pektemek tercihini kullandı Bilic. Hücumda bir hatta iki oyuncu fazla oynamak her zaman sizi gole yaklaştırmıyor. Aksine modern futbolda özellikle son dört beş senedir Barcelona-İspanya Milli takımı örneğinde olduğu gibi orta alanı güçlü ve yaratıcı oyuncularla zenginleşmiş takımların başarıya daha yakın futbol oynadıklarını görüyoruz.
Beşiktaş’ın orta sahasındaki Sosa-Gökhan-Tolga (Kerim Frie, Oğuzhan-Olcay) bu karakterde oyunculardır ve dikkat edilirse bu oyuncuların sahada olduğu maçlarda Beşiktaş çok etkili top oynuyor.
Ne zaman bu oyuncular sahayı terk edip, yerlerine forvetler giriyor, Beşiktaş tamamen doldur boşalt bir oyun oynamaya başlıyor.
Beşiktaş’ın kazandıran oyun düzeni bellidir ve bu şekilde sahaya çıkmalıdır.
Yedek kulübesinde oyuna girmek için bekleyecek oyuncularıysa; Olcay, Kerim ve Cenk olmalıdır. Bilic’in yerinde olsam bu maçta zorunda kalmadıkça Mustfa Pektemek’i kullanmazdım.
Özellikle 60. Dakikadan sonra oyuna sokmayı tercih edeceğim bu üç oyuncudan birinin skoru değiştirecek futbolcu olabileceğini de hesap ederdim.
Galatasaray bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacaksa en büyük paye kalecisine verilecektir. Sezon başında Fenerbahçe’ye kaybedilmiş, Süper Kupa finalinden bu yana Galatasaray’da bir Muslera gerçeği vardır.
Mersin İdman Yurdu-Galatasaray karşılaşmasının ilk yarısında üç önemli ve net pozisyonda karşı karşıya kaldığı topları inanılması zor refleksle çıkarmasını bilmiştir Muslera ve o maçın Mersin adına golsüz tamamlanmasının nedenidir.
Buradan çıkarılacak bir sonuç vardır; Galatasaray’ın savunması dağınık ve pozisyon veren bir takımdır.
Son haftalarda bu kadar pozisyon vermesine karşın kalecisinin olağanüstü performansı sayesinde gol yemeyen bir Galatasaray gerçeği varken en ilginç yorumlardan birinin “Hamza Hamzaoğlu gol yeme sorununu çözdü” olması tipik Türkiye gerçeğidir. Bu kişilerin maç izlemek yerine başka işler yaptığını düşünecek noktadayız.
Hayır, Galatasaray bu soruna çözüm bulmamıştır ya rakiplerinin “isteksiz” oyunu devreye girmiştir ya da Muslera kalesinde resmen devleşmiştir.
Beşiktaş’ın konsantrasyonunu yükselteceği yer de burasıdır.
Bu karşılaştırma çerçevesinde savunmasında açık veren takım Beşiktaş değil, Galatasaray’dır. Beşiktaş savunmada kalarak dahi Galatasaray’ı kilitleyebilir; tersi daha zordur.
Galatasaray’ın bu kadro kurgusu içinde savunmaya dönük oynayan tek oyuncusu Melo’dur ve o da savunmayı psikolojik savaş taktikleriyle idare etmektedir.
Sabri kelimenin tam anlamıyla saç baş yolduran bir görüntü içerisinde; sezonun ikinci yarısında o formayı hakkedecek oyun oynamadı ancak sahaya çıkıyor.
Galatasaray’ın özellikle stoperleri statik oynamakta ve pozisyon atlamaktadırlar.
Selçuk iyi niyetiyle savunmaya yardım ediyor; ancak orijini defans olmadığı için fazla faul yapıyor.
Sneijder zaten sadece hücumu düşünüyor.
Yasin de bu maçta savunma yerine ileride kalarak oynayacaktır diye tahmin ediyorum.
Beşiktaş kaybedeceği hiçbir şeyi olmadığı bir maça çıkıyor. Panik yapmasına gerek yok, hücumu düşünmesine de.
Bu sezon Beşiktaş Avrupa’da benzer karşılaşmaların hepsini doğru taktik kurguyla oynadı ve kazandı.
Galatasaray karşılaşması ezber tekrarından başka bir şey değildir.
Ev sahibi takım sonuca bir an önce ulaşıp rahatlamak isteyecektir. Çünkü 45-50 bin kişilik dev tribün baskısı takımından bunu bekliyor ve istiyor.
Beşiktaş’ın en büyük zaafı aslında Galatasaray’ınkiyle aynı; doğru bir tandem oluşturmuş stoperleri yok; sağ ve sol savunma oyuncularının da hala kim olduğunu bilmiyoruz.
Beşiktaş ile Galatasaray’ı ayıran şey, Beşiktaş’ın ileride oynayan oyuncularının savunmaya gelebilmeleridir.
Karşılaşmanın başında Galatasaray’ın o etkin baskısını dengelemek için orta alandaki Atiba ve Necip’in savunmaya yakın kalmaları bir kaza golünü engellemek adına önemlidir.
Bu maçta Galatasaray golü bulursa maç orada biter; Beşiktaş kazanmak için yapması gereken birinci kural ilk yarıda gol yemeyecek ve karşılaşmanın gerilimini Galatasaray aleyhine yükseltecek ikinci yarıya dengede, eşit girmeyi sağlamak olacaktır.
Beşiktaş bunu Liverpool ve Fenerbahçe’ye karşı üç defa yapmayı başardı. İstanbul’daki Liverpool maçı taktik senaryo açısından Beşiktaş’ın bu sezon en başarılı karşılaşmasıydı.
İlk Liverpool maçında 85. Dakikadaki hata ve Fenerbahçe’ye karşı 90. Dakikaya kadar getirdikten sonra bir anlık müdahale gecikmesi ve savunmada eksik yakalanma Beşiktaş’a maçları kaybettirdi.
Peki, Beşiktaş bu maçta ne zaman golü arayacak ve bulacak?
Sanılanın aksine maça Beşiktaş golle başlarsa kaybeder. Bu nedenle oyunun hemen başında değil, golü son bölümde arayacak Beşiktaş, atmasına gerek olmadığı bilinci içindeyken.
En doğru zamanlama 80 ile 90. Dakikalar arasıdır ve zaten Galatasaray’ın da gol yemeye en uygun aralığı burası olacaktır.
Hamza Hoca da bu senaryoyu düşünerek maça sakin başlayabilir ancak yukarıda söz ettiğimiz taraftar baskısı futbolcuları soyunma odasındaki düşüncelerden her dakika uzaklaştıracaktır.
Peki, Beşiktaş alışkanlığının aksine, böylesine kritik bir karşılaşmayı kazanabilir mi? Şansı var mı? Yoksa biz havanda su mu dövüyoruz?
Beşiktaş mutlak kazanması gereken bir karşılaşmaya çıkacak olsaydı bu kadar şansı olmazdı. Kazanma stresine girdiğinde kaybediyorlar maçlarını ve zirveden kopuyor. Geçen sezon da en iyi maçlarını zirveden uzaklaştığında oynadılar, bu sene de.
Burada bir belirleme daha yapayım; bu sezon şampiyonluğu kim daha fazla hak etti sorusunun cevabını “Galatasaray’dır!” diyebiliyor muyuz?
Galatasaray oluşan fiili bir durum sonucu şampiyonluğu kucağına bırakılmış vaziyette buldu.
Sezonun genel mücadele çizgisinde Beşiktaş’ın üç hafta üst üste puanlar kaybetmesi, Fenerbahçe’nin Erciyes’i yenememesi çok da rasyonel değildir.
Hiç kuşkusuz Galatasaray Beşiktaş’ı yenerse şampiyon olacaktır; peşinden hak etti etmedi sorusu da anlamını yitirecektir, ancak birkaç hafta öncesine kadar bu maç için üç takımdan kimin şampiyon olacağını belirleyeceğini konuşuyorduk ve hesaplarda bu yoktu.
İki hafta içinde ligin seyri tamamen değişti ve bu Galatasaray’ın daha iyi, Beşiktaş’ın çok daha kötü olmasından kaynaklanmıyordu.
http://twitter.com/uzaygokerman