İlkokulda öğrendiğim ilk atasözlerinden biriydi; bir kırlangıçla yaz gelmez.
Takım sporlarında da teknik direktör değişimi ile bir takımın genel görüntüsünü bir ayda değiştirmek mümkün değildir.
Ersun Yanal’ın İstanbul’daki gösterişli Galatasaray galibiyeti Galatasaray’ın içinde bulunduğu “derin krizin” en önemli sonuçlarından biriydi. O gün sarı kırmızılı ekibin rakibi Fenerbahçe olmuş olsaydı kuşkusuz sonucun böyle olması daha zordu.
Futbolun “derinliğini” yeterince bilenler için bu durum çok anlaşılırdır.
Sorun Fatih Terim’e anlatsın Milan’da takım içinde yaşadığı gerçekleri.
Ne Halilhodzic’in ne Prandelli’nin bu kadar başarısız olması, ne Ersun Yanal ne de Hamza Hamzaoğlu’nun bir anda başarısı rasyonel değildir.
Nedenseldir!
Dün İsmail Kartal’ın Fenerbahçe’si için de benzer yorumları yaptık.
Düşünün öyle bir lig oynanıyor ki, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor’un birbirleriyle oynadıkları maçlardan iki galibiyet çıkarabilmiş takım yok, hepsi birbirini yenmiş, tek beraberlik Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında.
Bu nedenle;
-Öncelikle teknik adamlara taşıyacaklarından fazla anlam yüklemeyelim
-Sonra teknik adamlara kendilerini ifade edecekleri alan bırakalım
-Rahat etsinler ki kafalarında düşündüklerini ne şekilde sahaya yansıtacaklarını anlayalım
-Sezon 34 maçtan oluşuyor, bu etap etap oynanan bir mücadele
-Bir teknik adamın başarı ve başarısızlığından ancak 25. haftadan sonra konuşabiliriz.
Beşiktaş, ikametini Konya’ya aldırsa hiç fena olmayacak.
Tribünlerdeki gösteriş bize unutmaya başladığımız bir futbol ortamını gösterdi. Bu da elbette sahada oynayan futbolcunun motivasyonuna olumlu etki yarattı.
Beşiktaş’ta taşlar giderek yerine oturuyor.
Sosa ve Demba Ba ikilisi futbolu akıllarıyla oynuyorlar, zeka, senkronizasyon da birleşince ortaya gösteri çıkıyor.
Aynı şey Gökhan Töre için söylemek çok zor. Sanki Bilic bu futbolcuya “sen sahada istediğin gibi takıl” demiş gibi görünüyor.
İkinci yarının hemen başında kaçırdığı bir pozisyon var ki akıllara zarar… Benzer bir durumda Sosa, Cenk Tosun’u gördü ve fark üçe çıktı.
Ersun Yanal yatsın kalksın önce Gökhan Töre’ye sonra da Olcay Şahan’a dua etsin. Bir de Bilic’in Cenk yerine Mustafa’yı tercih etmiş olmasına.
Kuşkusuz Trabzonspor’un bir kaleci sorunu olduğunu da söylemek gerekiyor. Ancak Beşiktaş’ın 2. ve 3. gollerinde kaleciden önce sol kanatta oynayan savunma oyuncularının ve stoperlerinin büyük hatası vardı.
Bakalım Ersun Yanal Musa’dan bir Caner yaratabilecek mi?
Dün akşam Ersan Gülüm özellikle hatasız oyun sergiledi. Hiçbir topu sektirmedi, ikiletmedi. İlk müdahalede hep onun ayağını gördük.
Hakem Mete Kalkavan, Mustafa’nın hastanelik olduğu pozisyonda müthiş bir hakemlik refleksi gösterdi. Anında oyunu durdurdu. O pozisyonda yanılmıyorsam başta Olcay olmak üzere hakeme gidip yerde yatan arkadaşının durumuna karşın neden avantajı kestiğini sorgulamasını umarım ben yanlış anlamışımdır.
Ancak hakemlerin yönetiminin çok kötü olduğunu çok ters kararlar verdiğini, kart görmesi gereken oyuncuların ucuz kurtardığını da söylemek gerekiyor.
Sosa, Olcay, Özer, Gökhan kesinlikle çift sarı karttan yırttılar.
Bu standart elbette diğer maçlarda da aynı şekilde olmadığı için maalesef oyunun rekabet eşitliğini bozuyor.
Son söz de anlaşılması hem kolay olmayan hem de Beşiktaş’ın içinde nasıl fırtınalar koptuğuna işaret eden Bilic’in sözleri için.
"Bizim için muhteşem bir maç. Oyun gerçekten harikaydı. 15 dakika kala şöyle düşündüm, 2-0 öndeyiz, çok da iyiyiz, ama bir türlü üçüncü gol gelmiyor, 2-0 bıçak sırtıdır. 75. dakikadaydı, Trabzonspor şimdi bir gol atsa, bir daha atsa dedim içimden, ben yine de mutlu olacaktım.”
Beşiktaş 75. Dakikada hala maçı kazanamadığını biliyor.
Soru şu:
Ne zaman kazanacağına emin olacak? 2-0 yerine 3-0 yetecek mi, bu iç kaygıyı ortadan kaldırmaya?
http://twitter.com/uzaygokerman