Türkiye’nin ikinci dereceden derbisinde savunmanın yaptığı hatalar yüzünden gelen golleri izledik. Karşılaşmanın başından sonuna kadar neredeyse her pozisyonda defansların bireysel ya da topluca müdahale, kademe, adam paylaşımı ve zamanlama yanlışları oldu. Bu kadar yanlış da ortaya 6 gollü bir sonuç ortaya çıkardı.
Bu sadece Beşiktaş-Galatasaray maçına ait özel bir durum olsa “ne derbiydi ama” diyerek geçiştirebiliriz. Ama genel anlamda neredeyse her karşılaşmada artık benzer hataları izlediğimiz için temel sorun haline geldiğinden konuşabiliriz.
Burada işi özetleyecek tek bir kelime var o da fundamental eksikliğidir.
Beşiktaş’ın yediği birinci golde her ne kadar Cenk ön plandaysa o topun doğru yere uzaklaştırılamamış olmasının etkisi önemliydi. Galatasaray’ın attığı ikinci goldeyse takım halinde diziliş, kademe, adam paylaşımı sorunu vardı.
Beşiktaş diyebilir ki “ben büyük takımım kornerden gelen topu karşılamak için adam paylaşımı yapmam, alan savunması uygularım” elbette böyle bir taktik de uygulanabilir ancak alan savunmasında da adam paylaşımı yapmanız gerekiyor; her bir rakip oyuncuyu bir kişi tutacak değil mi?
Golden hemen önceki dizilişe bakılırsa kale sahası üzerine dizilmiş beş Beşiktaşlı oyuncu görülüyor; onların hemen önündeyse dağınık şekilde beş Galatasaraylı oyuncunun kendilerine gelecek topu bekliyorlar.
Ve Galatasaraylıların içinde penaltı noktası yakınlarında, kaleye en uzak pozisyonda hiçbir markaj altında olmayan Umut Bulut gelen hava topuna sanki antrenmandaymışçasına hızlanarak ve zıplayarak gelip uygun pozisyonda aslında çok da kötü bir kafa vuruyor.
Sonra topun hâkimiyeti kayboluyor eline çarpıyor falan önüne düşüyor; karambolde golü atıyor.
Çok ibretlik bir gol izledik. Neresinden bakarsanız bakın buna basit bir gol diyemezsiniz. Takım halinde böyle bir gol yenmemelidir.
Beşiktaş çok zor bir süreçten geçiyor.
Dağılıyor mu toparlanıyor mu tam bir Araf durumunda kalmış gözüküyor. Ancak yine de üst düzeyde futbolculardan kurulu bir takım olduğunu da unutmamak gerekiyor. İlk on birden bir Escude’yi bir de Olcay’ı belki o kapsamın dışında tutabiliriz.
Zaten Galatasaray karşısında özellikle ikinci yarıda ortaya koyduğu başa baş futbol da bu dediğimizi kanıtlıyor.
Ancak yedek kulübesine baktığımızda o kadar kolay şeyler söyleyemiyoruz.
Galatasaray geçen sezon kendisini başarıya götüren oturmuş taktik yapısı ve kadrosunun üzerine eklediği oyuncularıyla ligin en hazır takımı durumunda.
Umut Bulut, bizim Trabzonspor’dan ayrılırken tanıdığımız bildiğimiz futbolcuya hiç benzemiyor. Daha bir atletik, golü koklayan ve bulan biri olmuş çıkmış. Üstelik kendine gelen her topu doğru bir vuruş tekniği ile kaleye göndermeyi beceriyor. Burak Yılmaz’la asla kıyaslanmayacak özelliklere sahip bir oyuncu.
Umut’un form durumu Galatasaray’ın golle buluşmasını kolaylaştırıyor.
Süper Kupa finalinde Galatasaray’ın savunmasındaki sıkıntılarını konuşmuştuk. Beşiktaş bu sene Avrupa’da yok; ancak Galatasaray Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek. Bu nedenle Galatasaray’ın geride yaptığı her hata daha çok göze çarpan cinsten.
Semih çok iyi genç yetenek ancak rüştünü Şampiyonlar Ligi’nde kanıtlayacak; dün yaptığı hataları burada tekrar ederse sıradanlaşır; formasını devraldığı Servet Çetin veya Gökhan Zan gibi bir oyuncu olur.
Hakan Balta’nın üçüncü gol öncesindeki ters kademedeki hatası bize Hasan Ali’nin Spartak Moskova maçında yaptığını hatırlattı. Hani derler ya al birini vur ötekine diye tam uygun düşüyor.
Holosko’nun boş kaldığında neler yapabileceğini Galatasaray savunmasının zafiyetleriyle öğrenmiş olduk. Özellikle attığı ikinci goldeki vuruş becerisi üst düzeydeydi.
Kaleci ve savunma oyuncularının hata yapma şansı yoktur.
Ujfalusi resmi maçlarda forma giyemediğinden sanki lige hazır değilmiş görüntüsündeydi. Eksikliğini faullerle kapatmaya çalıştı.
Hamit Altıntop’la ilgili olarak söyleyebileceğimiz şey; şu an kendisine en uygun mevkii yedek kulübesi görünüyor.
Selçuk İnan yine sonucu değiştirecek ve belirleyecek toplar kullandı; Elmander’in ilk goldeki vuruşu ustalık emareleri taşıyordu. Ama çok daha uygun pozisyonda aynı şutu çekememesi de düşündürücüydü.
Kuşkusuz bu karşılaşmanın sonucunu Burak Yılmaz ve verdiği penaltı kararıyla hakem ikilisi belirledi. Burak sanki oyuna takımına serbest vuruş kazandırmak için girmiş gibiydi. Dikkat edilirse altığı her topla rakibinin kendisine faul yapması için ortam kovaladı.
Futbolda elbette kendine avantaj sağlama diye bir şey var. Ancak bir de rakibi ve hakemi aldatmaya yönelik hareketler var.
Penaltı pozisyonunda Escude’nin müdahalesi Burak’ın gösterdiği kadar abartılı değildi. Ayrıca ceza sahasının da dışındaydı.
Temel sorun bu penaltı kararının verilmesi değildir; futbol düşüncem penaltı kararlarının ceza sahası dışındaki fauller gibi verilmesidir. Ancak ceza sahası dışında çalınmayan faullerin de ceza sahası içinde penaltı kararına dönüşmemesi standart olacaktır.
Bu karşılaşma ligin 33. haftasına bu şekilde oynanmış olsaydı üzerinde çok konuşulurdu. Ligin henüz 2. Haftası olması ve takımların hazır olmadığını göz önünde bulunduruyoruz. Benzer hataları dün İngiltere Premier Lig’de oynanan Liverpool – Manchester City maçında da izledik.
http://twitter.com/uzaygokerman