Böylesi üst üste başarısızlıklar gelince gözler hemen “kenarda neler oluyor” şeklinde bir tavır alışa dönüyor. Hazır futbolda milli takımımızın başına Fatih Terim gelmişken bir çok kişinin aklına “Tanyeviç’i gönderelim, Ergin Ataman’ı getirelim en azından gruplardan çıkarız” fikri gelmiyor değil.
Bu bizim ne kadar olimpik bir ülke olduğumuzun da göstergelerinden biridir.
Bütün süreçlerin kişiler, liderler üzerinden yürütülmesiyle herşeyin çözüleceğine yönelik inanç sadece izleyenlerde değil, bu işin içinde olanların da tutunduğu yegane dal parçası oluyor.
Sahada ter döken oyuncularımız nasıl son saniyede yedikleri üçlükle “biz bu maçı kazanamayız” diyerek mücadeleyi bırakıyorsa Tanyeviç’le de bu işin olmayacağı o kadar net bir fikir oluyor.
Bu Tanyeviç’in 2006’da yepyeni bir milli takım yaratıp, Japonya’da Dünya altıncısı yaptığını unutarak.
O turnuvada Tanyeviç genç Semih Erden, Engin Atsür, Ersan İlyasova, Cenk Akyol, Ender Arslan gibi oyunculara yer verirken, Mehmet Okur, Hidayet Türkoğlu gibi oyuncuları kadroya almamakla eleştirilmiş ancak başarı gelmişti.
Aradan geçen sürede Semih, Ersan gibi oyuncular NBA’e transfer olup, kariyerlerinin zirvesine çıkmalarına karşın maalesef istenen milli takım performansından uzaklaştılar.
Aynı Tanyeviç, Emir Preldzic gibi tecrübesiz bir genç oyuncuyu Türkiye’ye getirdi, o oyuncu ne kadar savrup olursa olsun dün İtalya karşısında sahada dik kalabilen tek oyuncu oldu. Üstelik orijinal pasaportu Türk olmadığı halde.
Kuşkusuz kenar yönetimi de basketbolda çok önemlidir.
Ancak İtalya’nın koçu bu sezon Fenerbahçe Ülker’e Euroleague’de en başarısız sezonunu geçiren Pianigiani’ydi.
Teneke bağlayarak gönderdik.
Peki nasıl açıklayacağız, yarın Tanyeviç’i de gönderdiğimizde rakip takımın koçu olarak sahadan bize karşı büyük bir zaferle ayrılırsa?
Ömer Aşık pota altında kendisinden 10 cm daha kısa bir oyuncudan ribaund alamayıp, potadan dönen topun basket olmasına engel olamıyorsa kimden hesap soracağız?
NBA patentini takmış bir oyuncunun takımın maçın elden gidiyor hissini yaşadığı paniklemiş bir bölümde yapacağı tek şey üç sayılık atış yapması mıdır?
Peki Rusya-Yunanistan maçında, Rusya’nın karşılaşmayı önde götürdüğü dakikalarda Spanoulis neden boş pozisyonda üç sayılık atış yapma tercihi yerine oyunu sakinleştirip, sete yerleştiriyor?
Yunanistan takımı neden farkın açılmaya başladığı dakikalarda sakin kalmayı beceriyor ve özellikle Spanoulis’in yüz ifadesinde umutsuzluğa dair bir ifade oluşmuyor?
Oysa bizim için maç Belinelli’nin 1. çeyreğin son saniyesinde attığı üçlükle sona eriyor. Bütün oyuncularımızın suratı düşüyor. Sanırısınız far 20 sayı olmuş; 22-19!
İlk çeyrekte İtalya’nın bütün hücum silahlarını etkkisiz hale getirip, Melli denilen adamı serbest bırakıp bu oyuncuya boş turnikeler vermemize ne demeli?
Son çeyreğe üç sayılık atışla başlayıp, farkı 14 sayıya düşürdükten sonra rakibe baskı yapmak yerine sanki antrenmandaymışçasına sete yerleşmek için geri koşmaya ne demeli?
Üstelik koşarken adam paylaşımı yapmayı beceremediğimizden boş bir turnike daha yememiz?
Bütün bunların turnuvaya, kenar yönetimine bağlayamayız. Oyuncularımızı da direkt olarak suçlu sandalyesine çıkaramayız.
Bu bizim yarın katılacağımız 2020 Olimpiyat yarışmasının içeriğinde yatan gerçeklikle ilgilidir.
Belki içimizdeki yanlışları düzeltmenin biricik yolu bu Olimpiyatların ülkemize gelmesini sağlamak olacaktır.
http://twitter.com/uzaygokerman