Burada basketbolun altyapısıyla uzun zamandır ilgilendiğimi hatta içinde olduğumu bir kaç defa yazmıştım. Bunun nedeni oğlumun çok küçük yaşlardan itibaren basketbol oynamasından kaynaklanıyor.
Basketbola başlanabilecek en küçük yaş grubundan itibaren yaklaşık 7-8 senedir süreçlerin hangi aşamalardan geçtiğini, bir çocuğun basketbolcu olmasını veya olamamasını nelerin etkilediğini yakından takip ediyorum.
Şöyle anlatmaya çalışayım.
Minikler kategorisinde 12 oyuncudan oluşan bir takım varsa, bunun en uzun boylu olanları 3-4-5 numaralı pozisyonları oynuyorlar. 1 ve 2 numaralı oyun kurucu ve şutör oyun kurucu bölgeleri de topa az çok hakim olan oyunculardan seçiliyor.
Uzun boylu oyuncular ki bu yaş için böylesine seçim yapmak hiçbir zaman kalıcı sonuçlar vermiyor; çünkü belli bir yaş seviyesinde uzun olan oyuncunun boyu daha sonra uzamayabiliyor.
Diyelim ki uzadı; hayatlarının sonuna kadar sadece 4-5 numaralarda oynamak zorunda kalabiliyor.
Top sürme yeteneklerinin gelişmediği, oyun kurma konusunda da oldukça geri kaldığını gözlemleyebiliyoruz.
Türkiye’de basketbolcu seçim kriterinin belirli yaş seviyesinden sonra sadece boyla belirlendiğini söyleyebiliriz.
Takım ismi vermeyelim, polemik konusu olmasın, A kategorisinde mücadele eden üst düzey basketbol takımlarının büyük bölümü 190 cm’nin altındaki oyuncuları takımlarına seçmiyor. Bu boyun altında kalan oyuncular en küçük performans düşüklüklerinde takımdan gönderiliyor.
Uzun boya karşı pozitif ayrımcılık yapılıyor. Ancak uzun boylu oyuncunun kendisini geliştirmesi için hiçbir şey yapılmıyor.
Yaş küçülterek büyük yaşa sahip oyuncuları bir ya da iki yaş alt kategorideki mücadelelerde oynatmak da sıklıkla baş vurulan bir diğer yöntem.
Bugün NBA’de oynayan ülkemizin en uzun basketbolcularından birinin basketbola başlama yaşı 17-18 gibi oldukça yüksekti. Nedeni boyunun çok uzun olmasıydı. Aynı oyuncunun yıllardır serbest atışlarda oynadığı takımlara zarar verecek ve rakip koç onun üzerine oyun kuracak kadar başarısız olduğunu eklemeliyiz. Bu oyuncu serbest atışlardaki başarısızlığını NBA'de biraz olsun giderebildi.
Dün Finlandiya’ya yenilen basketbol Milli Takımımızın eksikliklerinden biri seti yönetecek, rakibin yerleşimini bozacak, kenardan gelecek direktifleri doğru yönetecek, gerektiğinde inisiyatif alacak bir oyun kurucuya sahip olmayışıydı.
Yıllardır takımlarımız altyapılarından belki çok uzun basketbolcular çıkarabiliyor, bunları NBA’ye de gönderiyor ancak 1 numaralı oyuncu yetiştiremiyor.
Uzun boylu oyuncuların büyük bölümü hayatları boyunca hiç top sürmediklerinden, yıllarca pota altında ribaunt alıp, topu potaya göndermeye çalıştıklarından, neredeyse pick and roll dışında da ikili oyun oynamayı bilmediklerinden, serbest atış atmayı beceremediklerinden ve geliştiremediklerinden basketbolumuzda seviye belli bir çizginin üzerine hiç çıkmıyor ve kendisini sürekli tekrar ediyor.
Bunun bir numaralı sebebi basketbol dünyamıza egemen olan yanlış oyuncu seçimleri ve saplantılarıdır.
Milli Takımımızın bir maçı kazanabilmesi için maalesef bir oyuncumuzun devreye girip ekstra fark yaratması gerekiyor.
Oysa mücadele ettiğimiz üst düzey takımlarda genel anlamda oyun standardını sağlayacak kadar bir sistem oturmuş durumda ve sporcular bu standartlarının altına hiç düşmüyorlar.
Finlandiya’nın bizi yenmesi sürprizdir; ancak Finlandiya standartları olan bir takımdır, bizim gibi istikrarsız değildir.
Bu durumu aşamıyoruz. Çünkü bir türlü çok iyi bildiğimiz şeylerin aslında bilgi değil şartlanmışlıklardan kaynaklanan saplantı olduğunun farkında değiliz.
Basketbolumuzu yıllardır yöneten ve üreten grup maalesef bu kadardır.
En zayıf takımlara garip şekilde yenilebiliriz, favorileri yenebiliriz. Hep uçlarda bir yerlerde standartları olmayan bir spora sahip olmayı bu şekilde sürdürürüz.
http://twitter.com/uzaygokerman