24 Ocak 1993 günü Ankara’da patlayan bomba ile ölen sadece Türkiye’nin en değerli gazetecisi değil; belki de doğru ve gerçek gazetecilik anlayışıydı. Uğur Mumcu yaşıyor olsaydı eminim bugün ortalıkta "gazeteciyim" diye dolaşan birçok kişiye en uygun cevabı kendisi verir; belki dedirtmezdi bile.
“Yazdığım her şey mahkeme tutanaklarında vardır” diyen Uğur Mumcu’nun bu sözünden hareketle tüm konuları belgelere göre yazdım. Amacım herkesin az çok bildiği futbol ile mafya arasındaki ilişkileri gözler önüne sermekti.
Yukarıdaki satırların sahibi Kirli Kramponlar isimli kitabın yazarı Sn. Ecevit Kılıç’a ait.
Şimdi size Uğur Mumcu’nun yazdığı bir kitabın önsüzünden alıntılar yapacağım.
“Bir cinayet davasında yapılacak ilk iş somut kanıtların toplanmasıdır. Cinayet ile somut kanıtlar toplamak yerine kuşkulu varsayımlarla kuramlar oluşturmak, suç kanıtlarını sis bulutlarının içine sokmaya yarar.”
“…bu kitabı yazmadan önce dünya basınında bu konuda yayınlanmış bütün yazıları ve yapılan yorumları tek tek okudum.”
“…bir gazeteci olarak, olayları somut kanıtlar ve belgelerle inceleyerek kamuoyuna sunmayı görev saydım.”
“…bugün için yapılması gereken, eldeki kanıt ve belgeleri değerlendirerek, olayı varsayımların kuşkulu ve sisli ortamından kurtarmaktır.” (Uğur Mumcu - Papa Mafya Ağca / um:ag Nisan 1997 21. Baskı)
Bu kadar yeterlidir.
Bir eseri değerli kılan şey onun içinde taşıdığı bütünlüktür. Eğer bu eser ortaya belli bir iddia ile çıkıyorsa bunu kanıtlarıyla ortaya koyabilmeli ve bu kanıtlarını da çapraz kaynaklardan bilgi ve belgelerle desteklemeli, bütün bunları bir dizin, kaynakça, dip not vb. ekleriyle de donatmalıdır.
Dün Aziz Yıldırım’ın kimlik teşhis fotoğrafı haberine yılın gazetecilik (bu ödül de gazeteciliğimizin, haber anlayışımızın nasıl sefalet noktasına indiğinin açık kanıtı olmuştur; iyi olmuştur çünkü yarın bugün yaşanan şeyleri doğru anlatabilmenin yolu belgesi bu ve benzeri eylemler, örnekler olacaktır) ödülü veren TGC tarafından 2003 yılında “Araştırma” dalında yılın gazetecisi seçilen Ecevit Kılıç, Kirli Kramponlar isimli kitabında Uğur Mumcu’nun kendisine çizdiği görev tanımını biçimsel olarak bile yerine getirebilmiş midir?
Hayır!
Topu topu birkaç konuşma kaydı, neredeyse tüm sanıkların beraatı sonuçlanmış birkaç mahkeme tutanağı, biraz Alaattin Çakıcı, Mustafa Kefeli, Ali Fevzi Bir, Sadık İlhan, Sinan Engin; biraz da Sedat Peker, çokça Fenerbahçe ve Aziz Yıldırım'dan yola çıkılarak kurgulanmış; zorla mafya ile futbol arasındaki ilişki kurularak, sonunda da konuyu Aziz Yıldırım’a bağlayarak kendince o bir dünya yaratmış olabilir ancak gerçekle ne kadar bağlantılı olduğu şüphelidir.
Bir kere bu kitap mafya gerçeğini bile anlamanın çok uzağında kalmıştır. Mafya’nın ne olduğunu Uğur Mumcu size anlatamamışsa; bari Susurluk’tan bir şeyler öğrenseydiniz.
Yüzyılı aşkın tarihi olan futbolumuz ve kulüplerimizin mafyanın kontrolünde olduğu düşüncesi basit olmakla kalmıyor, içi hiçbir zaman doldurulamayacak bir iddianın ötesine de gidemiyor.
Kendisine Yalçın Doğan’ın yazdığı Fenerbahçe Cumhuriyeti isimli kitabı okumasını önereceğim. Bu kitapta öncelikle Fenerbahçe’nin kuruluşundan günümüze kadar geçen sürede kimler tarafından ve nasıl yönetildiğinin tarihi kayıtları vardır.
Fenerbahçe’ye Cumhuriyet yakıştırması yapılmasının nedenleri 1923’den günümüze gelen süreçte Fenerbahçe’nin devletle olan ilişkisiyle çok anlaşılır bir şekilde anlatılmıştır.
Zaten 3 Temmuz sürecinin nedenlerini de bu kitabın içindeki genel tarihsel bilgiden öğrenmek mümkündür; elbette okuması ve birleştirmesini bilenler için… Yeri gelmişken söyleyeyim, yine bir kitabın gücü sadece verdiği bilgileriyle değil, geleceğe dönük çizeceği perspektifle de ölçülür. Yalçın Doğan bu gerçeği eserinde ortaya koymayı başarmıştır.
Ancak Sn. Yalçın Doğan'a bir iş daha düşmektedir; kitabın bir bütünlük taşıması için 3 Temmuz sürecini de içine alan bir yeni baskı yapmalıdır.
Kirli Krampon benzeri kitaplar bize birkaç ilişki örneği gösterebilir ama bu ilişkilerin temel nedenini ortaya koyamaz; koyamıyor zaten.
Aynen 3 Temmuz sürecinin İddianamesinde olduğu gibi…
Fenerbahçe, Türkiye Cumhuriyeti’nin içinde yaşayan ve yönetimde adı geçen kişilerin üye olduğu bir cemiyet, kulüp, dernek, sosyal bir topluluktur. Elbette siyasi olanla da ilişki halinde olacaktır. Ayrıca üyeleri arasında toplumun çeşitli tabaka, kesim ve katmanlarından kişiler de yer alacaktır.
Sadece yer almakla kalmayacak; söz sahibi olmak isteyeceklerdir!
Fenerbahçe’nin ilişkileri hep ön planda olduğu için örneklendiriyorum; Beşiktaş veya Galatasaray için de farklı değildir.
Buradaki ilişkileri Susurluklaştırmak öncelikle tarih bilgisi zafiyetidir. Tarih bilgisi ile olan bağlantısını ilerleyen günlerde okuyucuya sunacağım.
Mafya, devlet içinde ne kadar örgütlenmiş ve ona hükmetmişse kulüplere de ancak o kadar hükmetmiştir.
Ancak asla iktidar olamamıştır.
Ayrıca mafyanın gücünü bu denli mercekle büyütmek dünya tarihinde devasa yeri olan devlet geleneğimizi ve yüzlerce yıllık geçmişi olan kulüplerimizi küçümsemek anlamına gelir ki bunun karşılığı bilgisizlik olur.
Bir kitabı sadece mahkeme iddianamelerine bağlı kalarak yazarsanız aşamayacağınız yer burası olur.
Kulüplerimizin yönetim kurulları ve başkanları bugüne kadar hep devlet kademesindeki kişiler, iş adamları, eski sporculardan oluşmuştur. Bu kişilerin ne geldikleri sosyal sınıf itibarıyla ne de yönetim şekilleriyle bir mafya örgütünden söz etmek mümkündür.
Kulüplerimiz bu kişileri olsa olsa kapılarındaki güvenliği sağlamakla görevlendirmiş olabilirler.
3 Temmuz sürecinin en önemli iddialarından biri olan Sedat Peker’in Fenerbahçe ve Kulüple olan ilişkisini bile kanıtlamaktan aciz kalmış bir kitaptır, Kirli Kramponlar.
Yazar Sedat Peker’e soruyor: "Basında sürekli Fenerbahçe’ye yakınlığınız dile getiriliyor?
Böyle bir şey söz konusu değil. O semtte bulunan herkes kulübe sempati duyar. Ama ne kulüp yönetimini ne de bazı gazetelerde söylendiği o kulübün alt yapısını organize ettiğim doğru değildir. Kulüp başkanıyla sorunu olanlar direkt onunla uğraşmalı. Beni bahane ederek ona yaptırım uygulamaya çalışmalarını doğru bulmuyorum."
Bir soru daha: "Adamınız Mecnun Otyakmaz’ı Fenerbahçe altyapı sorumlusu yapmak istediğiniz gündeme geldi.
Bunların hepsi hikâye. Otyakmaz akrabam ve Fenerbahçe’nin üyesi. Sadece bu. Altyapı, üstyapı… Benim çok işim var. Fenerbahçe’yle filan uğraşamam."
Mafya’nın vizyonu bellidir. Yapabilecekleri sınırlıdır.
Aziz Yıldırım Fenerbahçe’nin 105 yıllık tarihini temsil etmekle kalmayıp o kültürün ve mirasın taşıyıcısıdır. Aziz Yıldırım’ın 14 yılda yarattığı eserin kendisi bile onu mafyalaştırmaya, çete reisi yapmaya çalışanlara verilmiş en iyi cevaptır.
Yazar bunu görme vizyonunun da çok uzağında bir yerde durmaktadır.
Devam edeceğim…