Toplumsal muhalefet bir haktır. Kişiler, topluluklar katılmadıkları, karşı oldukları bir durumu, görüşü, kişiyi, sonucu protesto edebilirler.
Kuşkusuz özgürlükler başkasının özgürlüklerinin ve kişilik haklarının başladığı yerde sınırlanıyor.
Bunu sınırları belirleyecek olanlar üstyapı kurumunda kendilerine yer edinmiş olan; yazar, çizer, resmeden, yorum yapan gibi düşünen akil "adamlardır."
Geçen hafta Trabzon'da bir panel düzenlendi. Bu panel Trabzon'un kendi düşüncelerini kamuoyuna paylaşacakları en azından canlı tutacakları önemli bir araçtır.
Panele İstanbul'dan Mehmet Baransu ve Turgay Demir katıldılar. Bu kişilerin 3 Temmuz sürecindeki takındıkları tavır anlamlıdır. Muhtemelen 2 Temmuz gecesi Fenerbahçe'nin suçlu olduklarına inanıyorlardı.
Bu duruşun habercilik, gazetecilikle ilgisi olmadığı bir gerçektir.
Nedir, sorusunun cevabını Mayıs ayında yazdığım bir yazıda vermiştim; ideolojiktir.
Mehmet Baransu; panelde şöyle diyor.
Trabzonspor camiasının gücünün farkında olmadığını, birlik ve bütünlük sağlayamadığını söyleyen Baransu, Trabzonspor yönetimine ve Trabzonsporlulara 3 önerde bulundu
“Panel öncesinde gösterilen slayt gösterisinin Trabzonspor’un her maçı öncesinde statta gösterilsin. Fenerbahçe Trabzon’a geliyor bu kesinlikle yapılmalı. 3 led koyulmalı ve Avni Aker’de bu slayt gösterisi izletilmeli.”
Burada kritik mesaj; "Fenerbahçe Trabzon'a geliyor"dur. Nokta atışı yapıyor, hedef gösteriyor.
Ve o hedef dün akşam Aykut Kocaman'ın kafasında patlayan cisme dönüşmüştür.
Aykut Kocaman o kadar düzgün bir adam ki kafasına gelen o cisimden provokasyon çıkaracak bir harekete girişmiyor, dönüyor, iki elini açıp, "ne yapıyorsunuz" diyor.
Dün Trabzon'da bir futbol atmosferinden çok daha başka şeyler vardı. İşin tuhaf tarafı belki 30 yıldır benzer eylemselliklerden olumsuz etkilenen tarafın Trabzonspor olduğunu bir türlü göremeyen Trabzonluların buna ısrarla devam etmeleriydi.
Başka ilginç boyut Trabzon'daki bu olayların sıradanlaşması, böylesi eylemselliklerin kamuoyunda normalmiş gibi gösterilmeye çalışılmasıdır.
Bir ay sonra Fenerbahçe bu şehre bir daha gelecek ve o günkü gerilim bundan çok daha büyük olacaktır.
Yazarların yönlendirmeye çalıştığı şey nedir?
Fenerbahçeli futbolcular geçen sezon Süper Final'de yaptıkları gibi sakin kalabilmeyi başardılar ve bunun sonunda da iki gollü haklı bir galibiyet aldılar.
Dün akşamın Fenerbahçe adına sahadaki en sakin isminin gencecik Salih Uçan olması da bir başka önemli nottu. Geriden top çıkaran bütün arkadaşları bu genç oyuncuyu aradılar, Salih de sanki yıllardır üst düzey futbol oynuyormuş gibi toptan kaçmadan, üstelik bir pozisyonda geride kalmayı tercih eden Orhan Şam'ı ileri çık diye uyaracak kadar inisiyatif sahibi bir top oynadı.
Fenerbahçeli futbolcuların sezonun ilk bölümündeki en büyük eksiklikleri inisiyatif almamalarıydı, toptan kaçarak ve statik oynamaya çalışmalarıydı. Bu zaman zaman inisiyatifin rakibe kaptırılması şeklinde sonuçlara dönüştü ki yaşanan kaosun temelinde bu vardır.
Salih'in bu performansı Fenerbahçe için çok önemlidir. Kupa maçlarının Fenerbahçe'ye angaryadan çok bu şekilde geri dönüşleri olacak görünüyor.
Fenerbahçe bunu başarıya dönüştürmeyi başarabilirse, ülkemizde angaryaya dönüşen kupa mesaisine olması gereken bakış açısını kazandırabilir.
Stoch'un üç boyutlu düşünmenin bakış açısıyla sağ kanada açtığı top Fenerbahçe'nin maç içinde yaptığı en organize ataktı ve golle sonuçlandı. Stoch bunları yapabilen bir oyuncu; devam ederse takımdaki mesaisi de sürekli olur.
Başka bir pozisyonda Selçuk'un soldan kaçan Caner'in önüne topu yuvarlamak yerine çektiği şutsa yukarıda söyleyemeye çalıştığımız bakış açısının tam tersidir; boyutsuzluktur.
Semih'e gösterilen kart geçen sene oynanan Kupa finalinde Baroni'ye gösterilen kartı hatırlattı...
11. kusurlu hareket, Fenerbahçe armasını öpmek herhalde...
http://twitter.com/uzaygokerman