Fenerbahçe’nin Topuk Yaylası tesislerini ilk defa Mayıs ayı başında gördüm ve bütün gün orada zaman geçirdim. Görmeyenler için canlandırmaya çalışacağım.
Hani zaman zaman mail, facebook ve Twitter yoluyla bazen dünyanın çeşitli köşelerinden fotoğraflar gelir ve bunları arkadaşlarımızla paylaşma ihtiyacı hissederiz ve deriz ki;
“İşte ben burada yaşamak istiyorum.”
Öyle bir yer.
Gölün kıyısına yerleştirilmiş ahşap görünümlü, yukarıdan bakıldığında kanatlarını açmış kanaryaya benzeyen ana bina, iki büyük futbol sahası ve inşaatı devam eden kapalı spor salonu…
Gölün çevresi ormanlık bir alan… Etrafında gezebiliyorsunuz.
Güneşin doğuşunu ve batışını izlemeniz mümkün…
Dünyanın çeşitli ülkelerinde rehabilitasyon, meditasyon, yoga merkezi olarak yapılmış Retreat merkezleriyle ilk üç arasında yarışabilecek bir ortama ve doğaya sahip…
Ve Aykut Kocaman diyor ki; “4 yıl önce sezon başında sportif direktör olduğum zaman başkanımızla birlikte buraya geldiğimizde hiçbir şey yoktu. Başkanımız yapmak istediklerini söylemişti. Onun hayal ettiğini, o gün ben hayal edemedim. Görüyorum ki mükemmel bir tesis ve Fenerbahçe’ye son derece yararlı oluyor. Fenerbahçe bu tesisleri tepe tepe kullanacak. Başkanımıza hayallerinden dolayı teşekkürü borç biliyorum.”
Açıkçası son bir yıldır ülkemize gösterilmeye çalışılan Aziz Yıldırım modeliyle tamamen çelişen bir vizyonla yapılmış çok etkileyici bir eser.
Fenerbahçe Futbol Takımı 3 Temmuz’dan bu yana orada çalışıyor ve dün Aykut Kocaman medyanın karşısına geçip takımla ilgili bir takım mesajlar verdi.
Aykut Kocaman’ı dinlerken insan ister istemez bu kişinin bizim futbol dünyamıza ait olmayan biri olduğu hissine kapılıyor.
Ne dediğini çok iyi bilen; anlatmaya çalıştığı şeyi neredeyse kusursuz bir Türkçe ile ve geniş bir kelime hazinesiyle karşısındakine veren, açık, dürüst ve içindeki hiçbir şeyi gizlemeyen; daha önemlisi oynamayan, mesaj verme derdi bulunmayan bir kişilik olarak gerçekten alışılmış olana yabancı duruyor.
Hiç kuşkusuz ortamın verdiği huzur duygusunun Aykut Kocaman’a kattığı şeyi de hemen hatırlamak gerekiyor.
Geçen sene 6 Temmuz’da çok daha sıkıntılı bir adam izlemiştik.
Bu adam tam bir sene başkanın olmadığı yerde neredeyse başkanın bir takım görevlerini de devralarak çok stresli bir dönem geçirmişti.
Bir sene sonra futbol konuşması Fenerbahçe’nin geleceği hakkında yorumda bulunması ve bunu yaparken de kendine, takımına ve kulübüne güven duygusu içinde olmasının önemli detaylar olduğunu söylememiz gerekiyor.
Hamit konusundaki açıklığı takdir edilecek türdendi. Bugün birçok futbol adamı benzer bir durum karşısında lafını yuvarlayarak ifade etmeyi tercih ederdi.
Alex, Aykut Kocaman’ın ilk senesinden bu zamana yaşadığı en önemli çelişki olmayı sürdürüyor. Açıkçası bu konuda sıkıntısının artarak devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü gerçekten çok zor bir durumdur.
Alex’in ön libero bölgesinde oynatılma önerisinin daha önce Fenerbahçe’de Alex’in oynadığı yerde oynamış ve sonra da ön liberoya kelimenin tam anlamıyla sürülmüş Oğuz Çetin tarafından geldiğini duyunca çok şaşırdım.
Aykut Hoca buna da gereken cevabı tek cümleyle verdi.
“Alex, en verimli olduğu yerde oynuyor, bunu değiştirmek için bir niyetim yok.”
Fenerbahçe geçen sezon bulunduğu tüm kulvarlarda sonuna kadar gitmiş ve final oynamıştı. Bu sezon bunu geliştireceğini ve Avrupa’da da gidebileceği yere kadar gitmeyi zorlayacağının mesajı aldık.
Fenerbahçe’nin 3 Temmuz’dan bu yana yaptığı kampı izlediğimizde futbolcuların bu inanç ve kararlılıkta olduğunu hissedebiliyoruz.
İzleyeceğimiz ilk hazırlık maçları bunun sinyallerini bize verecektir.
Aykut Kocaman hala bu dönemde Fenerbahçe’nin en büyük şanslarından biri olmaya devam ediyor.
Topuk Yaylası'yla başladık, onunla bitirelim.
Bu tesis özellikle Fenerbahçeliler için yaz dönemi, spor takımlarının çalışmaları, dışında zaman geçirecekleri, tatil yapacakları alternatifi olmayan bir mekandır.