Herkesin her şeyi çok iyi bildiğini düşündüğü, sandığı yerde kimse diğerinin ne dediğini dinlemez, ilgilenmez, orada planlı, programlı iş de yapılmaz.
Gerçi amaç iş yapmak da değildir. Çünkü bir eser yaratabilmek için hayalinizin olması gerekir. Eğer fark yaratacak bir hayaliniz, idealiniz yoksa geriye tek bir şey kalır; ahkam kesmek.
Ülkemiz böyle bir yerdir. Ahkam keseni bol, hayal edeni az iş yapanı çok daha az bir coğrafya...
Bu nedenle dünyanın en güzel şehrinin ortasındaki iki köprü birbirinin aynısıdır. Temeli atılan üçüncüsünün herhangi bir kentin içindeki yaya geçidinden hiçbir farkı olmaz.
Çirkin ve gösterişsiz bir hayatın içinde basit ve birbirini tekrar eden zihin egzersizleriyle insanlar her geçen gün hiçbir farkın olmadığı, sıradanlaştığı yaşamın tek güzellik olduğu yanılsamasına kapılırlar.
Sıradanlaşan ve birbirini tekrar eden fikirleriyle farklı olanın yapmaya çalıştığı şeyi ölçmeye, değerlendirmeye, yorumlamaya çalışırlar.
Elbette ne doğru bir anlama süreci yaşanır ne de yeniden üretme...
Dün futbol dünyamızın belki de en farklı aktörlerinden biri olan Aykut Kocaman artık devam edemeyeceğini belirten bir açıklamayla Fenerbahçe'ye veda etti.
2009'da sportif direktör olarak göreve geldiğinde onun bir Proje olduğunu yazmıştım. Bu o tarihte aslında Aykut Kocaman'ın bile tarif edemediği bir görev tanımıydı, belirsiz, geleceğe dönük beklentilerden oluşuyordu.
Süreç içinde gördük ki aslında o belirsizliklerin içi fazlasıyla doluymuş.
Aykut Kocaman'ın talihsizliği girişte çok özet bir şekilde tarif ettiğim bir ülke gerçeğinin içinde var olmaya çalışmasıdır.
1998-99 sezonunda aynı şey Löw'ün de başına gelmişti.
O beğenmediğimiz, stajyer dediğimiz Löw Alman futbolunun bugünkü gösterişli duruşunun en önemli aktörlerinden biri olarak adı yeniden ve çok daha güçlü bir şekilde Fenerbahçe ile anılmaktadır.
Aykut Kocaman hiçbir zihinsel ve bedensel altyapıya sahip olmayan bir ortamda bambaşka bir şey yapmaya çalışmıştır.
Başarmış mıdır?
Her türlü engellemeye, aşağılanmaya, değersizleştirilmeye karşın büyük bir özveriyle çalışmış, fark yaratmıştır.
En önemli dezavantajlarından biri yalnızlığı, tek başınalığıdır.
Düşünün konuk olduğu televizyon programında yaptığı bilimsel örnekleme ve modellemeler yine aynı programın sabit yorumcuları ve sunucuları tarafından haftalarca dalga konusu yapılmıştır.
Başarının, kısa yoldan köşe dönmenin hesabını iyi bilenler için mücadele, daha fazla koşmak gibi kavramlar elbette anlaşılması zor inceliklerdir.
Üç pasta gole giden Beşiktaş'ı haftalarca yere göğe sığdıramayanların sezon sonunda aynı takımın rekor sayıda yediği gole yaptıkları yorumlar ibretlik vesikalardır.
Aykut Kocaman sadece ülke içinde değil kendi kulübü, camiası içinde de yalnız kalmıştır. Hele bu sene yaşadığı şey tam anlamıyla dramatiktir.
Fazlasıyla şımartılmış ve kendisini takımdan farklı bir yerde görmeye başlamış bir oyuncunun tek maç yedek kalması sonrasında başlayan polemikle tribünler bölünmüş, istikrar, devamlılık, gelecek adına bir şeyler yapma uğraşında olan bir Adam'a 35 yaşındaki futbolcu tercih edilebilmiştir.
Yönetimin 3 Temmuz'dan sonra içine girdiği kriz ortamından bir türlü çıkamamış olması Aykut Kocaman'ın ve futbolcuların işlerine profesyonelce konsantrasyon olmalarına engel teşkil etmiştir.
Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'de sadece teknik direktörlük yapmadığı hep gözlerden kaçmıştır.
Yönetim de zaman zaman futbolcular da Aykut Kocaman'ın arkasına saklanmayı tercih etmişlerdir.
Ve artık zor olan ayrılık zamanı...
Aykut Kocaman ile yaptığımız samimi tanışma görüşmesinde içindeki ateşin söndüğünden söz etmişti.
Bu ülke insanların üzerine ya soğuk su sıkar ya biber gazı; her durumda bir şeyler eksilir, duygularınız yapmanız gereken işten uzaklaşır.
Gönül isterdi ki Aykut Kocaman görevi bırakma açıklamasını Başkanla birlikte uygarca yapabilseydi. Bu Fenerbahçe için yepyeni bir travmaya sebep olmasaydı.
Ancak burası Fenerbahçe, Türkiye gerçeği.
Bu yazıyı yazmaya başladığım ana kadar düşündüm, aynı durumda Aykut Kocaman olsa ne yapardı diye...
Yıllarca futbolculuğunu, teknik adamlığını takip ettim ancak bir buçuk saatlik görüşmede bambaşka bir şey fark ettim.
Aykut Kocaman işine konsantre olmak isteyen, olaya profesyonelce de bakmasını bilen, doğrunun bu olduğuna inanan bir teknik direktör.
Açıkçası içinde bulunduğumuz karmaşık, katastrofik durumdan çıkabilmek için de bir formül gibi ortaya çıkıyor.
Fenerbahçe'nin baki kalacağı gerçeği ile Cihatlar, Lefterler, Canlar, Fikretler, Cemiller, Rıdvanlar, Aykutlar gelip geçecek, mazide tarih yazacaktır; bu değerlere sahip çıkmakla birlikte hayatın devam ediyor olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor.
Türkiye, Aykut Kocaman gerçeğine hazır değilse bu bizim suçumuzdur. Bu ortamı yaratacak zihinsel, düşünsel ve pratik eylemleri hayata geçirmek için çalışmak gerekiyor.
Nezaketi, kibarlığı, içinde fırtınalar kopsa bile kontrolü kaybetmeden hareket edebilme efendiliği ile Aykut Kocaman'a bize kattıkları için teşekkür ediyorum.
http://twitter.com/uzaygokerman