Kasımpaşa-Fenerbahçe karşılaşmasının futbol yorumunu yapmak ve bunun üzerine konuşmak bugün herhalde olabilecek en gereksiz eylemlerden biridir. Kimsenin de bununla ilgilendiğini düşünmüyorum zaten.
Karşılaşma ilk yarıda Alex'in Fenerbahçe adına yakaladığı tek pozisyonla başladı ve yine Fenerbahçe için sona erdi.
Fenerbahçe dün tanınmayacak bir noktaya gelmişti ve bunu açıkçası Fenerbahçe camia olarak elbirliği ile gerçekleştirdi dersek yanlış olmaz. Çünkü bu takımda başarı da başarısızlık da bir bütün olarak yaşanıyor.
Hiç uzatmadan ve direkt olarak söyleyeceğim Fenerbahçe'yi bu duruma getiren; takımın kaç yıllık kaptanı Alex'in bir maç yedek kaldı diye başlattığı şımarıklığıdır. Tamamen şımarıklık ve kapristir; bunun geçmişe dair detaylarını bilme şansına sahip değiliz çünkü bir takımın özelidir.
Birinci Dünya Savaşı'nı başlatan nasıl basit bir suikast, 2001 Krizine neden olan anayasa kitapçığının cumhurbaşkanı tarafından başbakana atılması değildiyse elbette Alex'in tek bir maç yedek kalması bir neden değildir ama sorunun dayandığı noktadır.
Aslında Alex'in yedek kalma süreciyle sosyal medya üzerinden verdiği mesajlar bile başlı başına takım içindeki ayrılığın ve ayrıca Aykut Kocaman'ın haklılığının basit göstergeleridir. Fenerbahçe'nin kaptanına yakışan davranış teknik direktörünün verdiği karara saygılı davranması, kabullenmesi olurdu.
Ne Alex tek maçla futbolculuğunu kaybeder ne de daha başka seviyelere getirirdi.
Ama iki ay sonra gelinen nokta artık Alex'i savunan ve tarafında duranları da bıktıran bir yerdir. Çünkü konu Fenerbahçe ise Fenerbahçeli için ne Alex, ne Aykut Kocaman'dır; gerisi tamamen teferruattan ibarettir.
Alex, Fenerbahçe tarihini iyi öğrenmiş olsaydı elbette ne o gün ne de ondan önceki ve sonraki günlerde kapris ve şımarıklık yapmazdı.
Alex geldiği günden bu yana oynadığı futbol ve olağanüstü başarılarıyla Fenerbahçe'ye büyük hizmet etmiştir; ancak finalde, son düzlükte yapması gereken nihai hareketi ortaya koyamamıştır; egosu, kişiliğinin ve isminin esiri olmuş, kendisini Fenerbahçe'nin önüne yerleştirmiştir.
Elbette Fenerbahçe tarihini ilk öğrenmesi gereken Alex değildir!
Alex-Aykut Kocaman polemiğinin başladığı gün kendisini bir taraf tutma mecburiyetinde hisseden grupların 3 Temmuz'un kenetlenmiş gücünü bölmesidir. Burada yapılmak istenen üstelik geleceği olmayan bir futbolcunun arkasında durarak takımın geleceğini inşa etmeye çalışan kişisini yok etme uğraşıdır. Hiç kuşkusuz böylesine saçma bir tavır sergileyenler arasında Fenerbahçe iktidarını ele geçirme sevdasının da çok önemli bir yer tuttuğu acı bir gerçektir.
Maalesef bu kaygıyı taşıyanlar vardır!
İşte bu 3 Temmuz zihniyetidir. Yine işin trajik boyutu eğer 3 Temmuz sürecini Fenerbahçe'nin içinde yaşatırsanız Fenerbahçe'ye çok büyük bir zarar verirsiniz.
Zaten böylesi her türlü haberi manşet yaparak Fenerbahçe'nin başarısızlığı üzerinden rant sağlamak isteyen futbolun karanlık yüzünün de bu büyük fırsatı kaçırması mümkün değildir.
"Alex oynar mı oynamaz mı" tartışmasının Fenerbahçe'ye verdiği ilk büyük zarar Şampiyonlar Ligidir!
Sonuncusunu da dün akşam Kasımpaşa karşısında gördük. Bu dağınıklık toparlanamazsa bunun nerede duracağı da belli değildir.
Fenerbahçe'nin gerçek kimliği asla Kasımpaşa önündeki değildir. Ama süreç Fenerbahçe'nin bütün melekelerini, kazanımlarını, gücünü, moral değerini ve takım içindeki bütünleşmeyi almış götürmüştür.
Gelinen nokta eşyanın tabiatına tamamen uygundur, tersi bir mucize olurdu.
Fenerbahçe son iki ayda katastrofik bir sürece girmiş, dağılmıştır; futbol oynamayı unutmuştur.
Hiç kuşkusuz bu süreci Aykut Kocaman da iyi yönetememiştir. Yönetememesi asla onun yeteneksizliğinden, beceriksizliğinden değildir; bugün çok bilmişçe fikir verenlerden herhangi biri gelse de daha farklı bir eylemde bulunması mümkün değildi.
Aykut Kocaman'ın şansızlığı Aykut Kocaman olmasıdır. Bizden biri, yerli ve kulübün çocuğu olmasıdır.
Bugün Fenerbahçe'nin başında Mourinho olmuş olsaydı Alex'in ilk hamlesine futbolcuyu takımdan uzaklaştırmakla karşılık verirdi. En doğru tepki de bu olurdu. Zamanında Osieck'in Tanju ve Rıdvan'ı kadro dışı bırakması gibi; Alman köylüsü denilen adamın o sezon Fenerbahçe'ye oynattığı futbol ve şampiyonluğu nasıl kaçırdığı hafızalarımızdadır. Ama bir çoğumuz Osieck'i başarısız bir teknik direktör olarak hatırlamayı tercih eder.
Ne Osieck, ne Parreira ne Löw hatta Daum ve Zico Fenerbahçe'nin bu alışılmış, geleneksel düzenini kıramadılar.
Futbolcular bir şekilde her zaman kazandı; yıldız oyuncular her başarısızlıkta teknik adamların giyotininin başında bekleyen cellatlar oldu.
Aykut Kocaman'ın Alex hamlesi doğruydu. Ama gerisini getiremediği için takım içindeki dengeleri de kaybetti. Belki inandırıcılığını da yitirdi. O zaman bu durum tüm takıma yansıdı.
Ve yönetim...
Aziz Yıldırım yine başarısızlıkta ön plana çıkarılmaya çalışılıyor.
Ya bir Allah'ın kulu çıkıp da şu 3 Temmuz'un başrolünde olmuş, her türlü eziyeti yaşamış adamın ruh halini empati yapsın! Bu nasıl bir duygusuzluktur!
Aziz Yıldırım'ın bu süreci doğru yönettiğini iddia etmiyorum, ama neden bu hamleleri yapmak zorunda kaldığı konusunda da oturalım, düşünelim.
Sahi bu 3 Temmuz neydi, nasıl bir şeydi? Hatırlayan var mı? Bu kadar basit mi algı düzeyimiz?
Aziz Yıldırım'ın, Aykut Kocaman-Alex polemiğinde arabulucu gibi davranması hataydı. Ama süreç onu da buna zorladı. Belki 3 Temmuz'u yaşamamış bir Aziz Yıldırım, bu polemikte Aykut Kocaman'a başka telkinlerde bulunur, Alex'in kadro dışı bırakılmasını sağlardı.
Yaşandı bitti, ve biz bugünlere geldik ama şu net bir gerçektir ki hayatın hiçbir noktasında disiplinsizliğe prim verilemez. Kimse kurumların veya bağlı bulunduğu ekiplerin, takımların önüne geçemez. Alex'in yaptığı şey o gün takım içinde dengeleri bozacak bir disiplinsizlikti, gereken ceza verilemedi.
Ve biz hala bugün bunu konuşmak durumunda kalıyoruz.
Acı ama gerçek de bu!
Fenerbahçe ve Fenerbahçeli doğru düşünmesini, tepki vermesini öğrenemediği sürece yaşadığı kahırları, acıları, yenilgileri ve başarısızlıkları tekrar etmeye mahkumdur.
Fenerbahçe ve Fenerbahçeli reflekslerini, ön yargılarını değiştirmediği sürece hayatı bir deja vu şeklinde yaşamaya devam edecektir.
Bugün sorun Aykut Kocaman'ın başarısızlığı değildir; bu sınavı Aykut Kocaman değil, bütün Fenerbahçeliler geçiyor. Aykut Kocaman Fenerbahçe'nin kaderi de değildir, belki geleceği de olmayacak ama sırf bu yüzden takımın başından uzaklaşmasının Fenerbahçe'ye bir yararı olmayacaktır.
Dün oynanan futbola ve yenilgiye odaklanmak yanılgının en büyüğü olur.
Çuvaldız... Bize düşen görev sürecin en başında gelişmeleri gördüğümüz, bu noktaya gelebileceğini hissettiğimiz halde bugün yazdığımız yazıyı o gün kaleme almamızdı. Ama yapamadık. Sonuçta ortaya kolektif bir sorumluluk paylaşımı çıkıyor. Kimse kendisini sıyırmaya kalkmasın.
http://twitter.com/uzaygokerman