Sahanızda oynadığınız böyle maçları kazanmanız gerekiyor; ancak sürekli geriden gelmeye çalışma geriliminin bu takımı olumsuz etkilediğini, yeterince taşıyamıyor olduğunu ligin artık yokuş aşağı inişe geçildiği bu bölümünde söylememiz gerekiyor.
Öncelikle kazanan Akhisar’ı tebrik etmeliyiz; Salı günü yarı final eşleşmesinde kendisini finale taşıyacak karşılaşmada olmadığı kadar bu maçı kazanmayı ne kadar çok istediklerini ve motive olduklarını bize gösterdiler.
Akhisarlı Seleznyov’un bir maç içinde kaleci Kameni’ye üç defa yaptığı baskıyı sezon boyunca kaç kere tekrar etmiş olduğunu hatırlamaya çalışalım; var mı?
Futbolumuza kalite gelecekse bu şekilde gerçekleşecek; ancak takımların ve futbolcuların rakip seçtikleri bir ortamda elbette standart sapmalar büyüyerek artıyor. Kazanırken aslında nerelerde kaybettiğimizi ayırt edemiyoruz.
Takımların maç seçmelerinin lige olan etkisinin ne olduğunu hafta içinde tablolarla anlatacağım.
Akhisar bu sezon Fenerbahçe’den 6 puan aldı. Bu aynı zamanda Fenerbahçe’nin zirveyle arasındaki puan farkına karşılık gelmesi de ligimizin gerçekten açıklanması zor tuhaflıklarından biridir.
Diğer taraftan eğer sezon bu farkla tamamlanırsa bir takımın şampiyonluk yarışına etkisini de göreceğiz.
Konuya bir başka açıdan bakarsak; kamuoyunu genel algısı Fenerbahçe’nin “kadro mühendisliğini” iyi yapmadığı, Aykut Kocaman’ın yaslanarak oynadığı, hücumu düşünmediği yönündeyken bu kadar yetersiz bir takımın buralarda olmaması gerekirdi.
Kuşkusuz fazlasıyla zorlama bir yorum, ters manyal yapıyoruz.
Aykut Kocaman, son bir hafta içinde Beşiktaş ile iki maça çıkan ve hem mental hem fiziksel yorgunluk yaşayan takımda birkaç değişikliği uygun görmüştü.
Maçın sonucundan hareketle şu görüldü ki Romon ve Skrtel senkronizasyonlarını yitirmiş bir tandem gibiydiler. İkisinin de gollerde çok önemli payları vardı.
İlk gol öncesinde Skrtel’in Seleznyov’a bire birde yaptığı müdahale gereksizdi. Kuşkusuz bu türden bir faulün başka stadyumlarda bu kadar kolay neden çalınmadığını hatta aynı maçta önce Fernandao sonra da Soldado’ya ceza sahası içince yapılan benzer müdahalelere nasıl devam kararı verdiğini sorgulamak gerekiyor.
Hiç kuşkusuz duran top organizasyonunun Fenerbahçe kalesinde bu kadar kolay golle sonuçlanması da beklenen bir durum olmamalıdır. Topa yükselen iki boş durumdaki Akhisarlı oyuncudan en kısasının Fernandao’nun önünde topa vurup gol atması tamamıyla savunmanın yerleşim ve konsantrasyonuyla yakından ilgilidir.
Sezon boyunca defalarca kere yazdığımız gibi Fenerbahçe böyle goller yememelidir.
Üçüncü golde Roman’ın sahadan tamamen koparak bizim gibi izleme pozisyonuna geçmesi belki de dönmek üzere olan maçın kaybedilmesine neden oldu. Fenerbahçeli hiçbir forvet rakip ceza sahasında bu kadar müdahalesin topa dokunamıyor bile.
Bir iki derken üçüncü golü çıkarabilmek, oradan geri gelmek kolay olmuyor.
Fenerbahçe maça hiç iyi başlamadı. Kendi oyununu kuramadı. Yediği goller hem kendi odaklanmasını etkiledi aynı zamanda saha ile tribünler arasında bir gerilim yaşanmasına neden oldu.
Bir kere daha Valbuena’nın takım oyununa tartışmalı etkisini izledik. Belki ondan teknik bakımdan geri durumda olan Aatıf’ın bu anlamda çok daha olumlu katkı yaptığını söyleyebiliyoruz.
Bu tarafıyla taraftarın beklentilerinin gerisinde kalan ve sürekli tepkisini çeken oyunculardan Dirar’ın kafa ile verdiği akıl dolu ince gol pasının kalitesi de mutlak surette görülmelidir.
Bundan sonra Fenerbahçe birkaç haftalık gerilim dolu bir sürece giriyor Haftaya Malatya’da mutlak kazanması gereken bir karşılaşmaya çıkacak.
Ve sonra da sezonun belki de en kritik maçı olan Galatasaray derbisi…
Fenerbahçe buradan 6 puan çıkarabilirse Mayıs ayındaki bitiş çizgisine kadar son sürat devam eder.