Karşılaşma Fenerbahçe açısından iniş çıkışlar gösterdi.
Maça beklenen aksine durgun başlayınca Akhisar hem topa sahip oldu hem de atak üstünlüğünü ele geçirdi. Akhisar’ın yakın ve sert oyun anlayışı Fenerbahçe’nin oyun kurmasını da kısmen etkiledi.
Devreye doğru ilerlerken Fenerbahçeli oyuncular özellikle Van Persie’nin hareketlenmesiyle birlikte daha istekli oynamaya başladılar. 35 ile 45 arasındaki son on dakikada Fenerbahçe’nin topa sahip olma oranı Akhisar’ın çok üzerindeydi.
Burada Aatıdf için bir şeyler söylemek gerekiyor.
Mehmet Ekici transferi sırasında takımla bir anlamda ilişkisi kesilen futbolcunun son haftalarda Advocaat’ın kendisine verdiği şansı çok iyi ve doğru kullandığını görüyoruz. 90 dakika sahada Lens ile birlikte diri kalması bir anlamda gücünü de test etmemiz bakımından önemliydi.
Akhisar ilk yarıyı gol yemeden tamamlamak için söz ettiğimiz bgölümde 11 oyuncuyla birlikte topun arkasına geçerek Fenerbahçe’ye boş alan bırakmadı.
Fenerbahçe’de Akhisar’ın bu kurgusu içinde bir boşluk bulmak için tek paslarla rakip savunmayı denedi durdu.
Aatıf solda zaman zaman Hasan Ali ile birlikte etkili oldu.
Golün savunma zafiyetinden rakibin kendi kalesine gönderdiği toptan olduğunu söylemek Lens’in köşe vuruşuna haksızlık olur.
Fizikte tarif edilen gerçek “momentum” tam da Lens’in topa verdiği hız ve yönlendirmede karşılık buluyor işte. Bazen çok uygun durumda yapılan ortalara forvetlerin saçma sapan kafa vuruşu yaptıklarına şahit oluruz. Burada topu kaleye gönderen kadar gol pası veren oyuncunun topa kazandırdığı ivme önemlidir ve bu her zaman atlanan bir detay olur.
Lens’in attığı ikinci gol yine kendi takipçiliğinin, arzusunun ürünüydü. Oyunun bu son bölümünde karşılaşma bitmeye hazırlanırken Lens’in rakip oyuncunun hatasını kovalaması profesyonellik anlayışının sonucuydu. Gol vuruşu da aynı güzellikteydi.
İkinci yarının hemen başında Fenerbahçe’nin yediği gol sezon başından bu yana Fenerbahçe’nin bir türlü kurtulamadığı türdendi. Penaltı pozisyonuna kadar savunmada yapılan gereksiz paslaşmalar Akhisarlı oyuncuyu Volkan ile baş başa bıraktı. 15 yıldır bu formayı giyen bu kadar tecrübeli bir kalecinin o pozisyonda kalesini terk etmesi de yine Fenerbahçe’nin bu sezon kalesinde yaşadığı sorunun sonucuydu. Volkan hamle yapmadan rakibin karşısıda kalmayı becerebilseydi stoper tandemleri pozisyona yetişebilirdi. Sonrasındaki penaltı ve sarı-kırmızı kart polemikleri de yaşanmazdı.
Eşitlikten sonra kazanmak için oynadığı bölümse karşılaşmanın Fenerbahçe adına en güzel kısmıydı. Gole kadar yapılanlar zaten yaklaşmakta olan golün de sinyalini veriyordu.
Geçen hafta Sow’un Van Persie’ye attığı gol pasının bir benzerini bu sefer Van Persie Souza’ya verdi.
Burada kuşkusuz Van Persie’nin niyeti pas vermek değildi ancak eğrisi doğrusuyla buluştu.
Sarı kart sınırındaki oyuncuların derbi öncesinde kart görmemesi önemliydi.
Fenerbahçeli oyuncuların kazanma alışkanlığı kazanmaları, bunu da bol golle yapmaları önemliydi.
Advocaat’ın 90 dakikayı aynı 11 ile tamamlaması ise kafada yine soru işaretleri bıraktırdı.
Advocaat eğer bu kadroya inanıyor ve oynama alışkanlığı kazanmalarını bekliyorsa yaptığı bir dereceye kadar anlaşılabilir ancak bunu yaparken bile kadroyu 11 değil 14 kişi düşünmek gerektiğinin doğru olduğuna inananlardanım.
2-1’den sonra bir iki değişiklik hakkı kullanılmalıydı. Çünkü olası bir beraberlik golünden sonra geç kalan bu hamlenin fazlasıyla baş ağrıtması da mümkündü.