3 Temmuz Türkiye’nin adalet mekanizmasında bir dönem yaşanan tek tip ve özel yargılamanın son davasıydı.
Genel çerçevesini ve niteliğini 3 Temmuz’u izleyen ilk on gün içinde görmüş, buna göre tavır almış, süreci izlemiş, sorular sormuştuk.
Sürecin hiçbir seviyesinde aşamasında normal bir hukuk yoktu.
Çok “taraflı” ağır bir suçlama vardı.
Adalete güven onun tarafsızlığına dair genel kabulle sağlanır.
Adalet sağlayıcıları sürecin en başından beri suç ve suçlu üretmek üzere çalışırlarsa, yargılamayı da gerçeği bulmak değil de suçu sabit kılmak için formalite gereği yaparsa orada güven kalmaz.
3 Temmuz hukukunun özeti budur.
Bir oldubitti süreci vardır ortada.
93 kişinin 4,5 ay gibi kısa sürede yargılanıp, gerçeğin anlaşıldığı bir mahkeme süreci dünyanın hiçbir yerinde yoktur!
Suçu kameraların önünde işlenmiş, herkesin suçlu olduğundan emin olunulan bir katil bir bu kadar kısa sürede hüküm giymez.
Çünkü adalet sadece ceza vermek için yoktur, gerçeği bulmak, nedenlerini de ortaya koymak durumundadır.
Yoksa buradan topluma bir mesaj çıkmaz.
Toplum bu süreci nasıl izlemiş ve değerlendirmiştir.
“Herkes yapıyor ancak Fenerbahçe yakalandı!”
Bu bile başlı başına adaletin çarpık bir uygulama şeklini ortaya koyan çok net bir ifadedir.
Bugün sokağa çıkın 100 kişiye sorun 3 Temmuz’la ilgili bu cevabı verir size.
Sadece Fenerbahçe’nin yargılandığı, bir iki futbolcunun ceza gördüğü bir şike davası olabilir mi?
Daha önce defalarca kere sormuştuk?
19 maçtan kaç türlü ilişki, suç çıkar diye?
En son CAS’ın açıklanan gerekçeli kararı... Kararın yazılması bile 8 ay sürdü. Bir hakim kararın altına imza atmaya çekince koydu; sonra da kerhen, adet yerini bulsun diye zorla imza attı.
Suç iddia edilen maç sayıları düştü.
Ortada bulanık bir ifade var. Aslında hiçbir yargı mekanizması 3 Temmuz’u tam olarak ifade edemiyor. Yazamıyor.
Ne 16. ACM ne Yargıtay ne de CAS suçu tarif edemiyor.
Biz bu konuşmaların içinden şüphelendik diyor.
Şüphe nedir?
Algıdır!
Algıyı kim yaratır?
İşte bütün mesele burada düğümleniyor. Fenerbahçe’nin üzerindeki suçlu algısını kimler yaratıyor?
Bundan menfaatleri nedir?
600.000 kişiye yakın imza; Adalete Fener Yakın, diyor. Bu kadar yoğun katılıma ulaşmış kampanya dünyanın her yerinde önemsenir, dikkate alınır.
Çünkü toplumun ezici bir çoğunluğu 3 Temmuz adaletine güvenmediğini, buna inanmadığını, yeniden yargılama gerektiğini düşünüyor, söylüyor ve bunun için irade koyuyor.
Bu yargılama öyle ya da böyle yapılacaktır.
Sorumluluk sahipleri konuyu önemser gündeme alırlar ya da kaçarlar.
Neden böylesine güvensizlik varken gereğinin yapılmadığını kimseye anlatamazsınız.
Bir oldubittiye göz yuman ve bundan da bir çıkarı olanlar konumuna düşersiniz.
http://twitter.com/uzaygokerman