Çok ilginç bir durum var ortada; tarihin en kötü, kadro mühendisliği hiç yapılmamış, üstelik bir de 9 kişi kalmış bu Fenerbahçe’yi yenemeyen tarihin en iyi Beşiktaş’ı şimdi bu mudur?
Anlamadım?
Ortada bize yutturulmaya çalışılan bilmediğimiz başka bir şey yoksa burada bir tuhaflık olduğu kesin!
Ne olduğunu biliyoruz da yine de sorma gereği duyuyoruz.
Bir de şu tarafından bakalım…
Dün Beşiktaş’ın 9 kişi kalmasına rağmen yenemediği Fenerbahçe’nin sağ kanat savunma oyuncusu yoktu; iki sol ayaklı bekini sahaya sürdü.
İsmali Köybaşı gerçekten çok kötü bir oyun ortaya koydu, karşısında oynadığı Quaresma karşısında neredeyse yok gibiydi, sağından, solundan sürekli geçti de faul bile yapamadı.
Buradan ne anlıyoruz; Fenerbahçe savunmada aslında çok kötü durumda…
Orta alanda Mehmet Topal geçen hafta hakemin uydurduğu bir kart nedeniyle cezalı konuma düştü.
Mehmet Topal bu sene biri kırmızı olmak üzere 9 sarı kart gördü ve toplam dört maç cezalı olduğu için formasından uzak kaldı. Onun yerine oynayan Roman maalesef aynı etkiyi vermekten çok uzaktı.
Uzatmayalım, Fenerbahçe maçın ilk yarısını zaten 9 kişi oynadı.
İşte tarihin en iyi Beşiktaş’ı böyle bir Fenerbahçe karşısında ilk 25 dakika kendi taraftarı önünde deplasmandaymış gibiydi.
Oyunun bu ilk yarım saatinde etkili hücumlarla rakip kaleye gitmeye çalışan bir Fenerbahçe vardı.
Orta alanda Beşiktaş’a karşı kısa süreli de olsa bir üstünlük kurmuştu. Ancak bu kısa sürdü çünkü Beşiktaş sert ve çok yakın savunma anlayışıyla Fenerbahçeli oyuncuları sürekli yere indirdi.
Oyunun bu bölümünde hakemin müdahale edip oynamaya çalışan tarafı koruyacağını bekledik.
Ancak Atınç’ın, Tolgay’ın ve Oğuzhan’ın kartlık faullerinin bir kısmını bırakın sarı kart göstermeyi bir kısmında durdurmadı bile.
Avantaja bıraktığı pozisyonların devamında kart göstermeyi unuttu!
Skrtel’i oyundan attığı pozisyon ile ilk yarı Tolgay’ın yaptığı hareket bire bir aynıydı.
Birine verip, diğerine vermediğinde, evet yanlış anlaşılıyor, bu ülkenin futbol standartlarının terazisi bozuluyor. Oysa daha ilkini verebilmiş olsa Şenol Güneş’in sözlerinde ifade bulan “Fenerbahçe’yi ezdik” cümlesi belki de hiç kurulamayacaktı.
Maçı televizyondan izlediğimiz ve yayıncı kuruluş da göstermediğinden Volkan Demirel’in bir pozisyonda kendini kaybettiğini, hakemlere bir şeyler anlatmaya çalıştığını gördük.
Kupa maçında dil çıkardı diye tüm Türkiye’nin lanetlediği Van Persie’nin hareketine karşı Taliska’nın Volkan’a yaptığı orta parmak hareketi orta ve yardımcı hakemler tarafından yok hükmünde sayıldı.
Taliska’nın hareketi sonrasında sarı kartı gören yine Volkan Demirel oldu!
Beşiktaş böylece ilk yarım saatte Fırat Aydınus’un desteği ile kritik eşiği geçip, saha avantajını kullanmaya başlayınca maçta da dengeyi sağladı.
Bundan sonrası kuşkusuz daha kolaydı çünkü yazdık, Fenerbahçe’nin takım omurgası ve kurgusunda sorunlar vardı.
Quaresma’nın İsmail’in tarafından bir şeyler üreteceği çok açıktı.
Beşiktaş Quaresma ile oynamayı seviyor, ikinci yarı Hasan Ali orijinal yerine geçtiğinde de durum değişmedi. Bu nedenle zaten hatalı tercihle başlamış Advocaat’ın tam da bu bölümde ya İsmail’i çıkarması hadi yapamadı en azından zaman zaman nasıl Lens ile Sow’u ileride kanat değiştirebiliyor, bu iki oyuncunun yerlerini kaydırabilmeliydi.
Yapmadı!
45+1’deki gol İsmail’in pozisyon bilgisinin zayıflığı ve adamına çok uzak oynaması sonucu geldi.
Bu rahatlatıcı golden sonra ikinci yarı çok daha farklı bir Beşiktaş izleyeceğimizi bekliyordum açıkçası.
Advocaat’ın Ozan ve Salih hamlesi Fenerbahçe’nin bozulmuş oyun şeklini düzeltmekten çok uzaktı; rüzgârı bu kadar arkasına almış, tüm sezon boyu kimsenin yere göğe sığdıramadığı Beşiktaş’ın farkı arttırması eşyanın doğasına uygun olurdu.
Ancak mesele de bu işte; bu sezon Fenerbahçe ile üç resmi maça çıkan, birinde Fenerbahçe kalesine bile gidemeyen, diğerini evinde kaybeden bu Beşiktaş sezon içinde karşılaştığı hiçbir önemli maçta iyi değildi.
Şampiyonlar Ligi grup maçlarının son ikisinde 9 gol yemiş, daha geçen hafta ligdeki en önemli rakibine 19 dakika 3 farkla geriye düşmüş Beşiktaş’ın özellikle 9 kişi kalmış rakibinin attığı golü bile şansa bağlaması sadece komik olmuyor, bizim futbol bilgimizi küçümsemek anlamına geliyor.
Maalesef tüm sezonu Fenerbahçe’nin kadrosunun ne kadar kötü kurulduğu ve çok kötü futbol oynadığını, kazandığı maçları şansla elde ettiğine inanan ve bu şekilde geçinen bir futbol kamuoyumuz var.
Mesele Fenerbahçe’nin ne kadar kötü olduğu mudur yoksa genel lig ortalamasının bu olduğu gerçeğini bir türlü göremeyişiniz midir?
Gerçekleri net olarak görebiliyor olsaydık futbolumuz başka yerde olurdu.
İlk yarıda tüm takdir haklarını Beşiktaş’tan yanan kullanan Fırat Aydınus’un maçın son yarım saatinde gösterdiği performans olağanüstüydü.
Beşiktaş’ın bu maçı tek kartla tamamlamış olması tamamen Fırat Aydınus’un yönetim anlayışının ürünü olurken Fenerbahçe’nin 9 kişi kalması hakemin yönetim şekliyle uyumluydu.
9 kişi kalmış Fenerbahçe’yi son 10 dakika geride kapanarak bekleyen Beşiktaş da Şenol Güneş’in eseriydi.
Bu iki takım arasında sezonun tamamlanmasına 4 hafta kala sadece 8 puanlık fark olması, Beşiktaş’ın ligin ilk üç sırasındaki takımlara karşı galibiyet alamamış olması da bu ligin kalitesinin göstergesidir.
80. dakikada Emenike karşı karşıya kaldığı pozisyonda golü atabilmiş olsa bu maçın sonucu ne olurdu ve biz bugün ne konuşuyor olurduk, tahmin edebiliyorum ancak yazamıyorum.