Uzay Gökerman

Uzay Gökerman

uzaygokerman@yahoo.com

Tüm Yazıları

Ülkemizde araştırmacı gazetecilik kavramı maalesef 1993 yılındaki bombalı saldırıda yaşamını kaybeden Uğur Mumcu ile ortadan kalktı.

Uğur Mumcu takip ettiği olayların enini boyunu ölçer, ortaya koyar ve mutlaka birden fazla kitapla da süreci toparlardı.

Bu onu Papa Davası’nda İtalya’da sözü dinlenir, bilirkişi tanık pozisyonuna kadar yükseltti.

Uğur Mumcu bize neyi öğretti; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayın!

Bunun peşinden başka şeyler de işaret etti.

Bir olay sadece kendi fiziki şartları çerçevesinde değerlendirilemezdi. Mutlak surette onu yaratan diğer etkenler de incelenmeliydi.

Haberin Devamı

Bugün araştırmacı gazetecilere kalsa Abdi İpekçi ve Papa Suikastları Mehmet Ali Ağca başlar ve orada biterdi. Muhtemelen de Türkiye ucu Susurluk ve çok sonraları Ergenekon davalarına kadar uzanan isimlerle hiçbir zaman tanışamazdı.

Oysa bizler söz konusu isimleri daha 1980’lerin sonlarına doğru hafızamıza iyice işlemiştik.

3 Temmuz Süreci ve Davası’nı takip eden gazeteci muhabir anlayışı bırakın bu çizgiden gitmeyi mesleğin gerektirdiği en ufak şeyleri bile yapmaktan malul kaldı.

Uğur Mumcu olsaydı ne yapardı diye bir soru sorup bunun cevaplarını aramaya koyulalım.

3 Temmuz sabahında hepimiz bir Aziz Yıldırım liderliğindeki bir organize suç örgütü ile tanıştırıldık. Örgütlü suç olduğu için adres özel yetkilendirilmiş savcılık makamıydı.

Uğur Mumcu büyük bir ihtimalle sabahın ilk saatlerinde başlayan bu operasyonla ilgili hemen bir fikir sahibi ol(a)mazdı.

Kuşkusuz bütün gazeteciler gibi bilgiye, kaynağa ulaşmaya çalışır; emniyetin elindeki delilleri toplardı. Mevcut durum üzerinden bir durum değerlendirmesi yapardı.

Ortada çözülmesi veya göz önünde bulundurulması gereken iki ana eksen vardır.

  1. Aziz Yıldırım liderliğindeki suç örgütü
  2. Aziz Yıldırım’ı ve örgütünü yaratan futbol dünyamızın içindeki ilişkiler ağı

Temiz futbol adına hareket edenlerin bu iki şeyi birbirinden ayırmaması gerekmekteydi. Evet, kanımızı emen ortada birçok haşere olabilir ama eğer siz kaynağa ulaşmazsanız sadece odanızdakileri temizlemeye kalkarsanız bir süre sonra şartlar oluştuktan sonra aynı sorun sizi gelip bulacaktır.

Ancak süreç içinde gördük ki ülkemizdeki tüm araştırmacı gazeteciler birinci yolu tercih edip, diğeri ile uğraşmayı kendilerine vazife bilmediler.

Haberin Devamı

Şimdi biz soruyoruz; operasyon ve dava sürecini sonuna kadar takip eden ve bu anlamda her türlü bilgiye yakın bu kişiler neden ikinci yolun dikenli, zahmetli ve zor şartlarına girmeyi reddettiler, görmezden geldiler?

Ortada bir Aziz Yıldırım gerçeği varsa ve her fırsatta, onun çok meşhur olmuş “maçların sahada kazanılmadığını öğrendim artık” sözünden hareketle bu sistemin nasıl çalıştığını incelemek yerine bu söz üzerinden Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe’den bir suçlu yaratmaya gayret ettiler?

Bu soru bugün gazetecilik anlayışının cevaplandırması gereken temel çelişkisidir.

Uğur Mumcu büyük bir ihtimalle ikinci yola girerdi. Çünkü birinci yolun zaten hukuksal süreci başlamıştır. Birinci yolla ilgili bilinmeyen hiçbir şey yoktur.

Gazeteci bu şekilde taraf olmaz.

Ama gördük ki bu kişiler bir an önce Aziz Yıldırım’ın ceza almasını beklemekten başka hiçbir şey yapmadılar.

Haberin Devamı

Daha önce sormuştum, bir daha soruyorum; siz bu davanın temelindeki şeyi anladınız mı?

İkinci yol futbolun kirli yüzünü ortaya çıkartacaktır.

Uğur Mumcu büyük bir ihtimalle geçmişe dönük tüm şaibeli sezonları masaya yatıracak, eski futbolcularla, bir köşeye çekilmiş yönetici ve hakemlerle görüşecektir.

Ortada olanlarsa zaten bu sürecin bir parçasıdır. Yıllarca bu sistemden nemalandıktan sonra birileri ortalığı karıştırdığında hemen temizLİG anlayışına bürünen kişilerdir.

Ellerini hemen taşa uzatanlardır.

Bu kişilerin vereceği bilgiler değersizdir.

Bu kişiler bu kadar temiz futbol aşığıydılar da neden bunca zaman karşılıklı ortaoyunu oynamışlardı? Her şeyin farkındaydılar da niçin susmuşlardı bu kadar zaman?

Hiç kuşkusuz bu soruların cevaplarını aramak gerekiyor? Uğur Mumcu büyük bir ihtimalle bu kişilerin de peşine düşerdi.

Bunca sene böylesine büyük bir tezgâh varsa ve bu kişiler sessiz kaldılarsa en başta suçu örttükleri, gizledikleri için sorumlu olmalıydılar; hesap soran pozisyonunda değil.

Büyük bir ihtimalle de bu isimleri alt alta sıralar ve kendilerine “bugüne kadar ne yaptınız, bey’fendiler?” derdi.

Bugün burada ara verelim, sonra kaldığımız yerden devam edelim.

http://twitter.com/uzaygokerman