Kim Fenerbahçe’yi bu hale getirdi sorusunun cevabını üç sene önce başka yerlerde arıyorduk. Ama o kadar belirsiz ve nesnesi olmayan bir hakikatti ki “işte şu” diyebilmek neredeyse imkansızdı.
Bugün cevap çok açık ve net!
Hiç bu kadar berrak bir gerçeklik olarak önümüze düşmemişti.
Evet, beş hafta önce verilmemiş bir gol, haksız ve emsali olmayacak şekilde tekrar ettirilen bir penaltı atışını konuşmak mümkündü; ama o gün bile Fenerbahçe’nin sorunları, yapmadıkları vardı.
Fenerbahçe futbol oynamıyordu.
Futbolu futbolcu üzerinden değerlendirme olayı aslında on yıldır bitti; ancak ülkemize nasıl matbaanın gelişi 300 yıl sürmüşse, bunu anlamak ya da ayırt edebilmek için bir on yıl daha gerekiyor.
Eğer sorun futbolcuysa Konyaspor’un kalecisine bakın. Kim bu genç adam?
Yıllarını bir gün Fenerbahçe kalesini korur muyum hayaliyle kiralık oradan oraya giderek geçirdi. Dün 9 kişi kalan takımın bir neferiydi. Kalesine doğru yapılan birçok ortayı Altay’ın yapamadığı sayıda çıkarak aldı.
Temel mesele bu değil.
Sorun Jailson’un kafasından sekerek Konyasporlu oyuncuya asist olması ya da Gustavo’nun yerini kaybetmesi mi?
Ya, Fenerbahçe diyelim ki maça 1-0 avans vererek çıktı. İddaa diliyle handikap verdi; şu Konyaspor’a gol atacak bir pozisyon bile üretemeyecek bir takım mıdır Fenerbahçe?
Fenerbahçe’yi bir sene çalıştırmış bir teknik direktörün geriye bıraktığı böylesi bir çaresizlik, taktiksizlik, plansızlık olabilir mi?
20 dakika 9 kişi kalmış küme düşme adayı bir takıma karşı Fenerbahçe’nin yapacağı yegane taktik ceza sahasına amaçsız, hedefsiz orta yapmak mıdır?
20 hafta önce farklı mıydı?
Rakip Antalyaspor, teknik direktörü Bülent Korkmaz ve maç Kadıköy’de. 6. Dakikada rakip 1-0 öne geçiyor. Uzatmalarla üzerine 90 dakika oynanıyor ve Fenerbahçe bütün karşılaşma boyunca 42 orta girişiminde bulunuyor.
Başka da bir taktik göremiyoruz.
Daha sezonun başı, 7. Haftadır, sonra değişir, düzelir diye yarıştan kopana kadar sabır gösteriliyor.
1-0 kaybedilen Kayserispor maçında da 35 orta var.
1-1 biten Alanyaspor maçında 30…
Oyun tıklandığında devreye giren tek çıkış yolu, sonuç ve elde kalan futbol aklı da bu oluyor.
Ne alakası var takımın başında dün Ersun Yanal mı vardı?
Doğru soru bu değil; Ersun Yanal olsaydı farklı bir Fenerbahçe izler miydik çok daha yerinde bir sorudur.
Geçen hafta da futbol aklını sorguladık?
Fenerbahçe’nin sportif anlamda takip ettiği bir futbol aklı var mıdır; iki sene sonunda işte Fenerbahçe’yi bu duruma getiren sorumlu budur diyeceğimiz sonuçtur.
Boşa harcanan iki sene…
Şimdi her şey çok daha zor hatta tamir edilemez bir seviyeye inmiş durumda.
Bildiğini sanıyor ama fark edemiyor; anlamıyor. Haliyle de çözüm üretemiyor.
Geçen sene takımı Ersun Yanal’a teslim ederken de durum buydu. Artık çok açık bir şekilde görülüyor.
Dün akşam öyle bir görüntü vardı ki sahada ligin en dibindeki takımdan bile çok daha isteksiz, dirençsiz, futbolsuz bir takım haline gelinmiş.
Bu görüntü 20 sene öncekiyle neredeyse bire bir aynıydı; ama orada bile Turhan Sofuoğlu gibi bir direnç noktası bulunabilmişti.
Çok daha fazlası vaadedilmişken bu yokluk gerçekten anlaşılır ve kabul edilir gibi değil.