Franco’nun (gönlü gitmekten yanaysa) vazgeçilmez olmadığını düşündüren bir Ufuk vardı sahada..

70’lerin Şampiyon Kulüpler şampiyonu Neeskens, 80’lerin Avrupa galibi Rijkaard, 90’ların Dünya şampiyonu Lemerre ve 2000’lerin Dünya üçüncüsü Özat’ı 2010’da saha kenarında bir araya getiren; bu adamları hayranlıkla seyrettiğimiz yılları düşününce hem gülümsetip, hem ceket ilikleten bir maçtı bu...
80’lerin sonlarında her perşembe akşamı TRT’den izlenen Avrupa’dan Futbol’un jeneriğini duyduğunda hâlâ duygulanan futbol âşıkları için de siyah-beyaz çocukluklarıyla randevu gibiydi dün gece. Sahadaki birçok futbolcunun da çocukluğunun o yıllara denk geldiğini düşününce, kulübedeki idollerine daha iyi bir maç seyrettirmelerini beklememiz de normaldi herhalde.
Ama gerek Ankara’nın ayazı, gerekse kupanın garip beşli grup statüsü baltaladı futbolu. A.Gücü’nün Temmuz’da başlayıp Ocak’ta hâlen bitmeyen hazırlık dönemi de bıktırdı tabii. Yine de Lemerre’in hem iki stoper tercihinin de ayağı iyi adamlar olması, hem de “ne öldürür ne güldürür Hürriyet-Adem” ikilisinden vazgeçilip yetenekli Bilal’e dönülmesi olumlu gelişmeler.

Haberin Devamı

Servet Çetin daima sahada
“Sakatlara vefa” konusunda bir sınav yaşayan G.Saray içinse, Franco’nun (eğer gönlü gitmekten yanaysa) vazgeçilmez olmadığını düşündüren bir Ufuk vardı sahada. Rijkaard’ın kulübede bir fazla ileri uç oyuncusu bulundurmak için Uğur’u savunmanın iki kanadına alıştırmaya çalışması da olumlu; ama genç adamın “çizgiye inip penaltı noktası üzerine hedefsiz yüksek top atmak” planını sorgulaması lazım.
Geçen yıl Türkiye Kupası’nda Altay önünde sakatlanan Servet’in, Emre Aşık-Semih kulübedeyken maçı tamamlamasıysa bir unutkanlık olsa gerek.