Sakatlıklar, cezalar ve büyük moral bozukluğu, Kayseri karşısında Galatasaray’ı yeni bir sorun yumağına sokacak iddiaları boşa çıktı. Boşa çıkaranlar da, kendilerinden umut kesilenler, yedekliği kader kabul edenler, giydikleri formanın büyüklüğünü bilmeyenlerdi. Galatasaray, ne kadar özel bir camia olduğunu dün onca soruna karşın bir kez daha kanıtladı.
Kayserispor önünde; Ozan, Maicon ve Serdar Aziz’den kurulu üçlü bir savunma ile yer alan Galatasaray, istenmeyen adam noktasına gelen Feghouli’nin liderliği, hamle oyuncusu gibi duran Onyekuru’nun, “Bu takımın değişmezi benim” mesajıyla dün farklı sonuca gitti.
Kimine göre temposuz, kimine göre disiplinsiz, kimine göre ise vurdunduymaz diye tanımlanan Feghouli, kumaşının iyi olduğunu ona mecbur kalındığında gösterdi. Yüksek temposuyla Kayserispor’un oyundan düşmesini sağlayan Feghouli, bu bireysel becerisi ile Galatasaray’ın takım olarak belki de bu sezonun en aklı başında, en haddini bilen performansını göstermesini sağladı.
Feghouli, yanına Belhanda’yı da alıp orta sahada gösterişsiz ama şaşırtıcı bir pres uygulayınca daha 25. dakikadan itibaren maçın ibresi tamamen Galatasaray lehine döndü.
Hücumda üçlü, savunmada ise beşli bir defansla oynayan, ama defansını olabildiğince ileri çıkaran Galatasaray, Kayserispor’a özellikle kanatlardan boş alan bırakmayarak iki sarı-kırmızılı takım arasındaki hem kalite hem de maçı kazanma arzusundaki farkı ortaya koydu.
Gerçekçi konuşmak gerek, zorunlu tercihler Galatasaraylı oyuncuları havaya sokmuş. Özellikle kısa bir süre önce Fenerbahçe maçında yaşanan olaylar, sonrasında gelen ağır cezalar ilginç bir biçimde takım bütünlüğünü oluşturmuş. Kenarda oturmaktan adeta paslanan Feghouli, artık emeklilik dönemi geldi denilen Selçuk İnan, stoperden önce santrfor oynaması akıllara gelen Maicon yeniden doğmuş gibiydiler. Lider Feghouli’ydi ama yönetmen Selçuk İnan’dı. Elbette o bildiğimiz ve özlediğimiz Selçuk İnan’dan hâlâ çok uzaktaydı ama zor günlerde kendisine güvenenleri mahcup etmeyeceğini bir kez daha göstererek, formayı hak ederek giydiğini kanıtladı.
Aslında konuşulması gereken konu, Galatasaray’ın çok eksik kadrosuna rağmen son derece iyi ve kontrollü bir oyun performansı ortaya koymasıydı. Yani, 1-0’dan sonra o skoru hazmedip oyun üstünlüğünü devam ettirdi, 2-0’da da, 3-0’da da aynısını yaptı.
Kısacası öndeyken, hem de farklı öndeyken bu takım skoru koruyabiliyor, rehavete kapılmayıp oyun üstünlüğünü sürdürebiliyormuş. Fenerbahçe maçında bu niye olmadı, açıkçası bir hayli merak ediyorum.
Hakemlerin çok konuşulduğu, çok tartışıldığı haftalarda Ümit Öztürk mükemmel bir yönetim gösterdi. Aslında derbide de olması gereken oydu. Umarım MHK bundan sonraki haftalarda daha hakkaniyetli atamalar yapar.