Seyirciye kızmayın
Seyirci tribünde, Fenerbahçe de takım olarak sahada maça iyi başlamışlardı. Oyunun kontrolü sarı-lacivertli takımda gibi görünürken, Samet'in o inanılmaz hatası tüm geceyi berbat etti... Futbolda kabul edilebilir hatalar, şanssızlıklar, sürprizler çoktur. Samet'in bu hatasını da bu kategorilerden birine koymamız mümkün ama ne var ki kendisinin geçmişinde benzer hatalardan çok var ve bunların sonucunda kaybedilen puanlar bulunuyor. İşte bu durum dünkü hatayı üzülerek söylemeliyim ki, affedilemez hatalar kategorisine sokuyor.
İşte bu hatanın sonrasında önce seyirci oyundan düştü, maçı bıraktı, desteği tamamen unuttu, başka bir moda girdi. Taraftarın olumsuz tavrı doğal olarak takımı da etkiledi. Top kayıpları ve düzensiz oyun stratejisi 44. dakikada ikinci golü de getirince İspanyollar ummadıkları kadar rahat bir şekilde, fişi erken çektiler.
Tıpkı geçen sezon olduğu gibi bu yıl da Fred'li ve Fred'siz oyunun getirilerini konuşmaya başlıyoruz. Brezilyalı oyuncu bu sezon her ne kadar ligde beklenenin çok gerisinde kalsa da, iddia ediyorum dün sahada olsa çok daha etkili bir Fenerbahçe izlerdik. Onun yerine oynayan İsmail genç, yetenekli ama kendine çok fazla güvenen bir isim.
Fred'i iyi oyuncu yapan özelliği topa az dokunması. Fred ne kadar çok tek top oynuyor ise İsmail de sanki ona inat o kadar çok topu ayağında tutuyor. Tek topla çıkmak ve o tek pasla tüm takımı ileriye taşıyabilmek, dripling yapmaktan daha büyük bir meziyettir. İsmail neredeyse ayağına aldığı her topa en az üç defa dokunmayı alışkanlık haline getirmiş; oysa tempo yapmak isteyen bir takımda bu kötü alışkanlıktır.
Elbette tüm maçı Samet ve İsmail'in sırtına yüklemek büyük haksızlık olur. Tadic ve Maximin'in kanatlarda son derece verimsiz olduklarını, Szymanski'nin İspanyolların sert orta sahasında kaybolduğunu ve En Nesyri'nin de beslenemediği için gölge boksu yaptığını unutmayalım. Fenerbahçe'nin sadece Amrabat performansıyla bu maçtan puan almasını düşünmek zaten hayalcilik olurdu.
Jose Mourinho bu maçta da, bir hayal kırıklığı olarak karşımıza çıktı. Oyuna müdahalesinin çok daha erken olması gerekirdi. Seyirci baskısıyla Çağlar'ı oyuna alan Mourinho'nun, ikinci yarıya başlarken oyunun çağırdığı asıl değişiklikleri yapmamasına bir anlam vermek de mümkün değil.
Avrupa'da büyük hedefe yürümek artık Kaf Dağı'nın arkasında. Hayalden çıkıp gerçeğe dönmek ise Mourinho'nun elinin altında.