Şanssızlıkla-beceriksizlik arasında kimilerine göre ince bir çizgi, kimilerine göre ise bir hayli fark vardır... Ben bir hayli fark olduğunu düşünenlerdenim. Volkan Şen’in kaçırdıklarının şanssızlıkla hiçbir alakası olamaz. Bu olsa olsa beceriksizliktir. Yeteneklerini bu kadar çok zorlayan ve gücünü hem kontrolsüz hem de boş yere harcayan son dönemlerde başka bir oyuncu hatırlamıyorum.
Benim gençliğimde izlediğim Rıdvan Dilmen bu takımda olsaydı, dünkü karşılaşmanın ilk yarısı 4-0 rahatlıkla biterdi. Volkan Şen’e, Rıdvan Dilmen’in eski videolarını seyretmesini öneririm. Bu kadar etkileyici dripling yapan oyuncu ligimizde neredeyse yok. Driplingler sonrasında pozisyonları bu kadar çok harcayan oyuncu konusunda da Volkan Şen birinci sırayı açık ara kimseye bırakmaz. Örnek verdiğim Rıdvan Dilmen’in en büyük özelliği kafasını kaldırarak oynamasıydı. Volkan ise topa bakarak oynuyor. Aradaki bu fark aslında birçok maçın sonucuna da etki edebilecek bir farktır...
Yazıma Volkan Şen ile başlamamın ana nedeni Şen’in takım arkadaşlarını bile çileden çıkarıcak noktaya gelen çalım sevdası sonrasında neredeyse üç puanın kaybedilecek olmasıdır. Yetenekleri Volkan’dan daha kısıtlı ama derli toplu oynayan herhangi bir oyuncu dün Fenerbahçe’nin ilk on birinde başlamış olsaydı, iddia ediyorum sarı-lacivertliler daha ilk yarıdan maçı koparırlardı.
Gaziantep gibi savunması kısa olan bir takıma yüksek toplarla hücum etmek görünen ve uygulanması en doğru sistemdir. Fenerbahçe maçın ilk yarısında 1, ikinci devresinde de 3 kere bu biçimde hücum etmeyi düşündü ve yaptı. Sonucunda da iki gol geldi. İşte bundandır ki Volkan Şen’in öldürdüğü o toplar, Fenerbahçe’nin belkide yüksek topla hücum ettiği anlar olmalıydı. Sanırım Dick Advocaat bu noktada Volkan’a gerekli uyarıları yapacaktır.
Maçın ilk yarısında izlediğimiz Fenerbahçe, kaçan ve beceriksizce harcanan pozisyonları bir tarafa bırakarak söylemeliyiz ki çok özeldi. Ersun Yanal’ın haftalar önce şampiyon olan takımına çok benziyordu. Ve dünkü ilk devre bize Fenerbahçe’nin on numara olmadan hızlı hücumlarla çok şey becerebileceğini net biçimde gösterdi. Bir başka net görüntü de Lens’tir. Hollandalı’nın Fenerbahçe’ye müthiş bir ivme kazandırdığını artık herkes görüyor. Emenike ile olan pas trafiğinin benzerini vatandaşı Wiel’den görmesi halinde hem atan hem de attıran bir Lens izleriz. Bu sezonun en önemli Fenerbahçe adına transferi gibi görünüyor.
Elbette, giderek takım oyununa uyum sağlayan Emenike ile olağanüstü bir istikrarla oynayan ve taraflı tarafsız herkesin ‘aman nazar değmesin’ dediği Mehmet Topal’ı da unutmayalım.
Ve şunu da hatırlatmakta fayda var maçın son 30 dakikası Fenerbahçe adına bir karabasan gibiydi. Bu süre içinde yaşanan ve sonraki maçlara yansıması mümkün görünen tedirgin hatta korkak oyuna da aman dikkat...