Wesley Sneijder, Hakan Balta, Selçuk İnan... Arka arkaya gelen bu üç önemli oyuncunun sakatlığı Galatasaray’ı ciddi biçimde etkilemiş. Bunlara Jason Denayer ve Olcan Adın’ın yokluğunu da kattığınızda, sarı-kırmızılı ekibin sıradan bir takım haline dönüştüğünü kolayca söyleyebiliriz.
Ama bu durum tespitini Eskişehirspor maçının görüntüsüne bakarak yapmaya gerek yok. Bu, maç öncesinde herkesin bildiği acı gerçekti. Galatasaraylı oyunculardan beklenen bu olumsuz görüntüyü biraz fazla sorumluluk alarak pozitif görüntüye çevirmek olmalıydı. Fakat bu düşünceyi bırakın kağıt üzerinde dile getirmeyi, hayal etmek bile tarihi formayı taşıyıp en zor günlerde başarılara imza atan gerçek Galatasaraylılara haksızlık sayılır.
Ligde kalma mücadelesi veren Eskişehirspor gerçekten büyük sorunlar taşıyan bir takım. Özellikle savunması inanılmaz boşluklar veriyor. Bunu görmek için yılların teknik direktörü olmaya gerek yok. Stajyer hocalar bile raporlarında belirtirlerdi. Sanırım Riekerink’e de bu söylenmiştir. Söylenmese bile Eskişehirspor’un son 2-3 maçının kasetlerini izleyip, kendi de saptamıştır. Ama aynı Eskişehirspor’un çok ciddi kanat bindirmeleri yaptığı ve savunma güvenliğini hiçe sayarak kalabalık bir biçimde hücuma çıktığını da görmüştür. Yani kümede kalmaya çalışan klasik bir takımın riskli futbolu.
Bu Eskişehirspor’a karşı çok sakatı olmasına rağmen eldeki kadronun da iş yapması gerekirdi. Ama bence önce Hollandalı hoca sonra da Muslera buna izin vermedi.
Tamam, sakatlar olabilir, bu sakatlar takımın omurgasını da oluşturuyor olabilir. Ama Galatasaray, her zaman Galatasaray’dır. Ve kenardaki hocanın adı, sanı, karizması ve kariyeri ne olursa olsun bu anlayışı değiştirmez. Oysa Hollandalı tüm bunlar yetmezmiş gibi garip bir biçimde Chedjou’yu da kenarda oturttu. Donk’u stopere çekmek, Jose Rodriguez, Tarık ve Bilal Kısa’dan orta saha oluşturmak doğal olarak Eskişehirspor’un ekmeğine yağ sürdü. Riekerink’in bu garip tercihine bir de Muslera’nın çok formsuz bir görüntü ortaya koyması eklendi. Kaledeki 4 golün 3’ünde hatası vardı. İki de diyenler çıkabilir, hiç fark etmez. O CV’de bir kalecinin bir tane bile hatalı gol yemiş olması takımın olmayan moralini, paramparça eder. Üstelik Muslera bu hatalı golleri takımı hep öndeyken arka arkaya yedi. Elbette sarı-kırmızılı savunma bloğu da bu duruma kucak açtı.
Dünkü görüntü ununu elemiş, eleğini duvara asmış, hiçbir iddiası olmayan bir takımı gösterdi bize. Ancak Galatasaray ligdeki durumu ne olursa olsun bütün maçlara ‘Büyük Takım’ olduğunu asla unutmadan çıkmak zorundadır.
Sarı-kırmızılıların tarihi bu oyuncuları buna zorlar. Birilerinin bu takıma yakında bir derbi oynayacağını hatırlatması gerekir.