Bu maçla ilgili hakem yazacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi... Sezon başında ‘İşte geleceğin Cüneyt Çakır’ı’ diyerek O’nu en çok alkışlayanlardan biri bendim.
Bazı hakem hocaları ‘Çok erken sorumluluk verildi. Bunun altından kalkamaz. Cin olmadan adam çarpmaya çalışır’ dediklerinde hakem eskisi değerlendirmesi düşüncesiyle önemsememiştim bu yorumları. Çok haklılarmış. Hepsinden özür diliyorum.
Deniz Ateş Bitnel, Spor Toto Süper Lig maçı yönettiğinin farkında değil. Çayırda mahalle maçı yönetiyor sanki. Yakasındaki FIFA kokartının da ağırlığını hissetmiyor.
Tüm maçı paramparça etti. Kendini de bitirdi, MHK’yi de. Yazık, çok yazık. 4 kırmızı karttan sadece bir tanesini tartışmam; o da Salih Dursun’un kartı. Ama Salih de o kadar doğru bir hareket yaptı ki, keşke o anda öyle bir uygulama olsa, Salih’in kırmızı kartıyla Deniz Ateş Bitnel sahadan çıksaydı.
Verilen ve verilmeyen penaltılar, kartlar, birçok şeyden de bahsedebiliriz. Ama asıl konuşacağımız şu; otorite olayım derken rezil olmak diye bir şey vardır. Artık herkes Deniz Ateş Bitnel ismini, Salih Dursun’un gösterdiği kırmızı kartla hatırlayacak. Umarım, MHK de Deniz Ateş Bitnel’e en azından sezon sonuna kadar kırmızıyı gösterir. (Bu arada yanlış anlaşılmasın Salih Dursun’un yaptığı hareketi asla tasvip etmiyorum; bu da biline)
Mustafa Denizli’nin Sneijder’i nadasa çekmesi ve yine savunma yönü ağır basan bir takımı tercih etmesi Trabzonspor’un ekmeğine yağ sürdü. İlk 20 dakikada Galatasaray’ın cılız ataklarını kolayca savuşturan Trabzonspor, sonrasında öylesine geniş alanlar buldu ki Hami hoca bile şaşırmıştır kenardan.
Gol, daha da Trabzonspor’u yüreklendirdi. Bu yüksek cesaret aslında Galatasaray’a da geniş alanlar bıraktı. Ama Donk, Chedjou, Selçuk üçlüsü yaratıcı olamayınca önce Deniz Ateş Bitnel’e sonra da Sneijder’e ihtiyaç hasıl oldu. Bitnel olmadık bir sarı kartla Özer’i oyun dışında bırakınca, Galatasaray maçın mutlak hakimi oldu. O ana kadar bırakın şut çekmeyi Trabzonspor ceza alanında 3-4 pas yapmayı aklına bile getiremeyen Galatasaray, tam anlamıyla fırtınaya dönüştü. Sneijder, Podolski ve elbette Bilal, Onur’un koruduğu kaleyi şut yağmuruna tuttular. Bildiğiniz Galatasaray gibi rakibi boğan, dönen bütün topları toparlayan ve rakibe hiç boş alan bırakmayan bir takım vardı sahada. Sonucunda Podolski’den muazzam bir gol geldi. Ve bence maç orada bitti.
Sonrası yine Deniz Ateş Bitnel. Erkan Zengin’inki nasıl penaltı değilse, Umut’unki de hiç değil. Umut’un kendini attığı pozisyonda sarı kart görmesi gerekirken, müthiş itirazını da sanatçılığına vermek lazım. Sonrası bence tamamen karanlık. Sanıyorum 90. dakikadaki penaltıda çok sayıdaki Galatasaray’lı Selçuk’un topu auta atmasını istemiştir. İşin en acı tarafına gelelim. Son 2 dakika oynamayan Trabzonspor... Neredeyse en az 7 dakika uzaması gereken maça hakemin 1 dakika uzatma vermesi. Yazık, çok yazık.