El Clasico’nun olduğu gün Türkiye’de de bir derbi oynanıyor olması ülke futbolu adına büyük bir şanssızlık. Erken başlayan Barcelona-Real Madrid karşılaşmasının ilk 45 dakikası bile Fenerbahçe-Beşiktaş derbisinde kralın çıplak olduğunu bize gösterdi. İki şampiyon adayının maçında sıfır beceri, sıfır pozisyon, sıfır heyecan ama onlarca faul, bir o kadar da kalitesizlik vardı.
Hiç kuşku yok ki Fenerbahçe Feyenoord, Beşiktaş da Dinamo Kiev maçı öncesi yara aldılar. Bu yaranın karşısında yorgunluk yazıyor. Özellikle Şenol Güneş’in kaybetmeme üzerine kurduğu yapı siyah-beyazlıları bir hayli yordu. Ama gerçekçi de olmak lazım Güneş, Kadıköy’den istediğini alarak ayrıldı. Maç öncesi kendisine ‘4 puan farkla geldin. Oynama, 4 farkla geri dön’ deseler, mutlaka kabul ederdi.
İşin ilginç yanı sarı-lacivertliler de seyirci desteğine karşın pozisyon üretmekte çok zorlandı, her geçen dakikada gol atmaktan çok skoru koruma, daha doğrusu yenilmeme sevdasına kapıldı. Oysa kağıt üzerinde Advocaat’ın 11’i gole daha yakın, daha hücumu isteyen takım gibiydi. Ancak Beşiktaş’ın tıpkı rakibi gibi sert oyunu tercih etmesi, taktik faullere sıklıkla başvurması, Fenerbahçe’nin hücum gardını düşürdü. Böyle olunca da belki mücadele yanı yüksek görünse de, son derece kalitesiz ve hatta sevimsiz bir derbi ortaya çıktı.
Ev sahibi ekip adına dün en büyük kazanç çok kısa süre oynasa da sakatlıktan kurtulduğu ve oynamaya hazır olduğu görünen Jeremain Lens’ti. Hollandalı oyuncu hem dripling yapma becerisi hem de iki kritik ara pasıyla seyircinin o ana kadarki gözüne inen perdeyi de kaldırdı. Lens, Feyenoord karşısında takımının en büyük silahı olmaya aday. Dün bize bunu çok net bir şekilde gösterdi.
Orta sahada dün kilitlenen oyun, kanat hücumlarıyla çözülüyor dediğiniz her anda ya bir Beşiktaşlı ya da bir Fenerbahçelinin taktiksel olarak yaptığı faulle karşılık buldu. Böyle olunca normalin çok üzerinde duran oyun temponun düşmesine neden oldu. Özellikle de oyun kalitesini yerle bir eden yapı doğdu. Ne yazık ki bu çirkin görüntüye maçın hakemi Hüseyin Göçek oyunculardan önce ayak uydurarak belki de kalitenin düşmesindeki başrol oyuncusuydu. Göçek’in hem olur olmadık her pozisyonda düdüğüne başvurması, hem kartları cebinde unutması, hem de özellikle oyuncuların kendisine yönelik el kol hareketlerini ve söylemlerini görmezden gelmesi onun adına bir başka kötü puanlamaydı.
Derbi gibi bir derbi beklerken sıradan bir maçla karşılaştık. Keşke maç öncesi El Clasico’ya göz ucuyla bile bakmamış olsaydık.