Bu skor ve kupadan eleniş bir Fenerbahçe beceriksizliği değil, tam anlamıyla Hırvat hakem Ivan Bebek organizasyonudur. Ofsayttan atılan ilk gol, penaltıyla uzaktan yakından alakası olmayan pozisyon ve ardından gelen kırmızı kart aslında 90 dakikanın tam bir özeti.
Ülkemizde çok sayıda hakem uleması var. Her hafta ahkam kesip duruyorlar. Bizim hakemlerimizi yerin dibine sokup, zaman zaman kasıttan zaman zaman eyyamdan dem vuruyorlar. Merak ediyorum, bu maçla ilgili ne yazacaklar.
Gerçekten bir Avrupa kupası maçında hele ki çeyrek final yolunda bir FIFA hakeminin sonuca bu kadar net hem de bilinçli bir şekilde etki ettiğini görmedim.
İlk 45 dakika çaldığı düdüklerin neredeyse yarısı tartışmaya açık. Kalan diğer yarısı ise Fenerbahçe’yi sindirmek üzere kurgulanmıştı. Hırvat Ivan Bebek’e kötü hakem demek, onun dünkü tereyağından kıl çekercesine organize ettiğe yapıya hakaret olur. Bu kadar başarılı bir taraflı yönetimi ancak üst seviyede ve bu işleri çok iyi bilen hakem yapabilir. Ivan Bebek de dün bunu net bir şekilde bize gösterdi.
Vitor Pereira’yı oyun dışına attığı pozisyon ne kadar maça ön yargılı çıktığının kanıtıdır. Bırakın Avrupa Ligi’ni açın Şampiyonlar Ligi’ni hatta en yakın 4-2’lik Bayern Münih-Juventus maçını izleyin. Çok sayıda futbolcunun taç atışlarını 5-10 metre ileriden attığını ve hakemlerin de bu durumda son derece toleranslı olduğunu gördük.
Zaten bir hakem eğer toleransını bırakıp maça çıkmışsa o zaman mutlaka sahada facia izlenir. Bir taraf hiç hak etmediği sonuçla maçı kazanır. Diğer taraf da göz göre göre yediği dayak ve kupadan elenişle kös kös evine döner. İşte dün tıpkı böyle oldu.
Türkiye, siyasette, sporda, sanatta ve eğitimde dünyanın her yerinde yalnız bir ülke. Hiçbir alanda ne desteğimiz var ne de lobimiz. Her gelen ‘vurun abalıya’ misali tekmeleyip geçiyor. Bu Ivan Bebek, herhangi bir İtalyan, İspanyol hatta Yunan takımının maçını böyle yönetsin de göreyim.
O yakasındaki FIFA kokartını, onun gözüne sokarlar. Biz ise sırtını sıvazlayıp duruyoruz, belki az canımızı yakar diye. Bebek, Allah’ından bulsun, başka söyleyecek bir şey yok.
Ama şu bir gerçek ki Pereira’ya söyleyecek çok sey var. 1-0’ın avantajıyla gittiğin deplasmanda Diego değil, Ozan oynardı. Daha bir oyunu tutardık, belki daha az sarı kart görürdük. Aslında ilk yarıda her şey istediğimiz gibiydi. Golü de en iyi olduğumuz anda kalemizde gördük. Yanıtı da Braga’nın en iyi olduğu anda verdik. Beklentimiz, soyunma odasından dönüşte orta sahası Ozan ya da Meireles’le güçlenmiş bir takımdı. Ama Pereira bunu tercih etmedi.
Yazık, gerçekten çok yazık. Fenerbahçe, bu Braga’yı rahat geçerdi. Hiç hesapta olmayan Hırvat’ı unuttu. Bundan sonrası artık toparlanma vaktidir.