Adana Demirspor’un Galatasaray maçında sahadan çekilmesi, Türk futbolunda özellikle son iki yıldır makyajlanan sorunları yeniden gündeme getirdi. Herkes el birliğiyle futbolun temeline dinamit koydu, olanlar oldu.
Her ne kadar tabelada, Türkiye “Futbol” Federasyonu yazsa da, özellikle Mehmet Büyükekşi ve İbrahim Hacıosmanoğlu döneminde alınan her kararda, hazırlanan talimatlarda kulüpler ön plana çıktı. Genel kurullarda Süper Lig’deki her kulübün 7’şer oy hakkı bulunurken, amatör spor kulüpleri 10, futbolcular, Profesyonel Futbolcular Derneği Başkanı ile en fazla A Milli olmuş ve faal futbolculuğu bırakmış 5, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği Başkanı ile en uzun süre A Milli Takım teknik direktörlüğü yapmış 5, Türkiye Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği Başkanı (faal olduğu için oy kullanamıyor) ile ön eleme müsabakaları hariç Şampiyonlar Ligi ya da bu lig öncesinde bu statüye denk organizasyonlarda en fazla müsabaka yönetmiş 5 delegeyle temsil edilince, doğal olarak oy kaygıları ön plana çıktı.
İki dönem boyunca üzerinde en çok oynanan müessese hakemler oldu. Kimi hakem, “yapı”nın elemanı olarak refüze edildi, kimi “baba”dan torpilli diye gitti, bazıları da, İbrahim Hacıosmanoğlu’nun Trabzonspor Başkanlığı döneminde yaşadıklarının bir intikamı olarak “güle güle” dendiği iddia edildi. Yapılan hatalar sonrasında kulüpler, “düdük” astırmayı vazife bildi. Merkez Hakem Kurulu Başkanı olarak göreve gelen Ferhat Gündoğdu, görev yaptığı iki dönem de “tartışılan” isim oldu, ancak Riva’da hiç tartışılmadı. Yeni gelen, FIFA yapılacak hakemler için bir günde talimat değiştirilmesi için hiç beis görülmedi. Kulüplerin yöneteceği bir hakem yapısı için Danışma Kurulu dendi, yalan oldu. Yapay zeka veya adı her ne olursa olsun, dijital destekli bir atama düzeni dendi, talan oldu. Yabancı VAR hakemleri de benzer hataları yapınca, yerliler ziyan oldu.
Türkiye Futbol Federasyonu, kuralına göre oynamayı bıraktı, kurallarla oynamayı tercih etti. Sıkıştığı her yerde, takıldığı her engelde talimatlarla oynadı, bununla bazı şeyleri aşmaya çalıştı. Bunun FIFA, UEFA yansımaları veya maç oynanırken kural değiştirmek mantığı birçok konuda gözardı edildi. Günü geldi kuralsızlık kural haline geldi. Yabancı futbolcu kuralı, hakem klasman değişikliği, ProLisans sahibi olmayan teknik adamların rahat rahat görevlendirmesi, bir çırpıda göze batanlar... Bunun dışında TFF, Tahkim Kurulu’nun kuruluşundaki usul hatalarından dolayı da mahkemelik oldu. Kulüp Lisans Kurulu da, kulüplerle ilgili nihai kararını 21 Mayıs’ta vermesi gerekirken, bunu düne kadar uzattı.
Profesyonel Futbol Disiplin Talimatı, PFDK (Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu) ve Tahkim Kurulu’nun elinde çerez oldu. Sadece son haftaya bakıp, neler olduğunu anlamak yeterli... Hakeme ‘F..k off’ diyen Çaykur Rizesporlu Ghezzal, kırmızı kart gördü. Hakem raporları doğrultusunda ‘hakaret’ ve ‘sportmenliğe aykırı hareket’ten PFDK’ya sevk edildi. Kitaba göre minimum 4 maç ceza görülen futbolcu, bir maçla kurtuldu. Galatasaraylı Abdülkerim, “bilinçli kart görme” suçlamasıyla Disiplin’e sevk oldu, cezasız çıktı. Futbolun ve kurumların itibarını zedelemeye yönelik açıklamalardan 45’er gün ceza alan Galatasaray Başkanı Dursun Özbek’in ve Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un cezaları 22’ye indi. Geçmişten de üç örnek... Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, şampiyonluk kutlamalarında rakibiyle ilgili küfürlü tezahürat es geçildi, Kasımpaşa maçında, önceki gün yarıda kalan Adana Demirspor maçının hakemliğini yapan Oğuzhan Çakır’a yönelik tehdit suçlaması da, sportmenliğe aykırı hareket kabul edildi. Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Mourinho, Trabzon’daki olaylar nedeniyle hakaretten ve sportmenliğe aykırı açıklamalardan PFDK’ya gitti, o da sportmenliğe aykırı hareketi nedeniyle 1 maç ve para cezasıyla kurtuldu.
Son dönemde Galatasaray ile Fenerbahçe’nin diğerlerinden koparak yarışması, geçen dönemki TFF Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin Galatasaray genel kurul üyesi olması, mevcut TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, Kulüpler Birliği Başkanı sıfatını da taşıyan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç ile ilişkileri, Federasyon içerisinde iki büyük kulübün söz sahibi olduğu yönündeki eleştirileri de gündeme getirdi. Tahkim ve Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nda iki kulübe yakın bazı isimlerin varlığı da iddia edildi. Bu iki kulüple ilgili kararlarda, “oy çokluğu” çıkması da dikkat çekici bir etken olarak göze battı.
Özellikle, yine Galatasaray ve Fenerbahçe arasında başlayan, bazen diğer kulüplerin de dahil olduğu sosyal medya atışmaları, ezeli rakiplerde artık hakaret boyutuna yaklaştı. Üstelik bunlara, futbolcuların rakip kulüp yöneticilerini hedef alan sosyal medya mesajları da dahil oldu. Galatasaray’da Icardi’nin Fenerbahçe’ye yönelik göndermeleri, sarı-kırmızılı yönetimce hiç yadırganmadı. Tüm bunlar artık adeta olağanlaşırken, Türkiye Futbol Federasyonu da bunları takip edemez hale geldi. Üstelik taraftarların da buna katkı vermesiyle ortalık tam bir kirliliğe dönüştü. İşin ilginç yanı, hem kulüplerin hem de Türkiye Futbol Federasyonu’nun “sosyal medya” paylaşımlarını fazla önemsemesi... Adeta yol haritasını artık sosyal medya belirliyor.