Montella'nın verdiği ders!
Bir çoğumuzun gözünden kaçmış olabilir; hatırlatmakta fayda var. A Milli Takımı Teknik Direktörü Vincenzo Montella, Adana'da geçen yılın vergi rekortmeni oldu.
Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'nin 4. büyük ili konumunda bulunan Adana'dan çıkan rekortmen, 36 milyon 479 bin lira ile bir İtalyan... İyi mi kötü mü bilmem.
Bu, insanın aklına, ister istemez diğer sporcu ve teknik adamları getiriyor. Her ne kadar sporcuların vergilendirilmesiyle, hocalarınki farklı olsa da, mesela; İstanbul'un üç büyüklerinin ve Trabzonspor gibi bir büyüğün sporcularının kaçı, acaba, beyanname verdi, kaçı vergilendi?
Hazine ve Maliye Bakanlığı, bununla ilgili aldığı aksiyonu açıkladı; 400 üst düzey sporcunun beyanname vermediğini, 100'ünün ise beyanname vermesine rağmen gelirini bildirmediğini bildirdi. Evet ama, bu da yetmez. Hadi vermeyenleri açıklamadınız, bari verenlerin bir listesini kamuoyunun göz önüne serseniz de, herkes, "İşte böyle" diyerek işini layığıyla yapanlara takdirle yaklaşsaydı. Dolayısıyla vermeyenler de, bu şekilde ortaya çıksaydı. Ama olayın üzerine gitmesinden dolayı bakanlığın da hakkını vermek gerek. Demek ki istenince oluyormuş. Acaba Türk futbolunu vergilendirmede yeni bir dönem mi başlıyor?
Kulüpler, stopajları geri alabilme adına, günü gününe ödemeye başladı. Çünkü, zamanında ödenen stopaj, amatörler için kulüplere dönüyor. Sonuçta, bu bile can suyu oldu.
Fakat, Bankalar Birliği'nden 2.1 milyar lira ödeyerek çıkan Trabzonspor Başkanı Ertuğrul Doğan'ın söylediği, insanı düşündürmüyor değil... Ne demişti Doğan?:
"Şimdi sıra vergide... Yaklaşık 2 milyara yakın borcumuz var."
Haydaaa... Trabzonspor kaç yıldır vergisini ödemedi? Kaç yıldır birikiyor? Ne kadar gelir elde etti de, bu ortaya çıktı?
Hani, sporcuların vergisi de bu işin içinde diyeceğim, kişisel gelir vergisi kulübe rücu eder mi? Bilmiyorum.
Geçen yılı konuştuğumuz için soruyorum; acaba Galatasaray'dan Icardi, Fenerbahçe'den Dzeko, Beşiktaş'tan Aboubakar'ın beyanları ne kadar? Veya verdiler mi?
- Mi, mı, mü?
O kadar soru işareti var ki...
Vergi konusunu düşünürken, Arda Turan aklıma geliverdi. İspanyol hükümeti, 2 yıllık vergi kaçağı nedeniyle Turan'a hapis ve para cezası vermişti, hapis ertelendi.
Bakalım Türkiye'de bunun sonu nereye varacak?
Bizde neden yok?
İlk transfer dönemi sona erdi ama, malum spor basınımız, yani biz, şimdiden ara transfer ve gelecek sezon için takımların futbolcu namzetlerini sıralamaya başladık bile... Gidecekler-gelecekler ve dahi bizimkilere yakışabilecekler!
Biz "ara transfer" için bekleyeduralım, bazı Avrupa kulüpleri ihtiyaçları nispetinde futbolcu alıyorlar bile... FIFA'nın boşta kalan futbolculara verdiği haktan faydalanan Barcelona, ter Stegen'in sakatlığı sonrasında, emekli olan kaleci Wojciech Szczesny’yi takıma kattı.
Bu da değil... Milli futbolcumuz Yusuf Yazıcı, elinde bonservisi boş boş dolaşırken, Olympiakos ile anlaştı. Juventus'tan ayrılan ve kimseye imza atamayan Adrien Rabiot, 30 milyon euro değerindeki bu Rabiot da, Olympique Marsilya'ya gidiverdi.
Avrupalı, FIFA'nın bu iltimasından, daha doğrusu oyuncuların mesleklerini icra etmelerini sağlama adına verdiği izinden faydalanabiliyor, ama, Türk kulüpleri, talimatlarında yer almadığı için bunu gerçekleştiremiyor.
Türk kulüpleri de bunu yapsın demek yerine, sadece üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken bir konu olarak görüyorum. Ve bu konuya ciddi yaklaşılmasını bekliyorum.
Hakemliğe layık olmayan isimler
Hakemlerin düşmana ihtiyacı yok, kendileri kendilerine yetiyor zaten... Yıllardır klikleşen, artık kapanmayan bir yara halini alan "futbol hakemliği", karpuz gibi ikiye ayrılmış durumda...
Kimi, Merkez Hakem Kurulu'nun kendisine verdiği taltifle "üst klasman"a gelmenin rehavetinde, kimi FIFA kokartını takmanın derdinde... Bazı hakem ve gözlemciler de, ellerinden alındıklarını söylediği hakka, "hukuk" çizgisiyle ulaşmanın sevdasında...
Ancak, "Futbol Hakemliği"nin tepe kuruluşu Faal Futbol Hakemleri ve Gözlemcileri Derneği'nin, Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'ya verdiği cevap var ki, yenilir yutulur gibi değil:
"TFFHGD Genel Merkez olarak bizler de şunu da eklemek isteriz ki, Türk hakemliğinin pozitif yönde kabuk değiştirdiği bu kritik süreçte, camiamıza layık olmayan isimler ile mücadelemiz sonuna kadar devam edecektir."
Alın size cevap!
Aynen şunu söylüyorlar, "Bugüne kadar görev yapan camiamıza layık olmayan isimler, bugün tasfiye sürecindedir."
Bence eksik bir açıklama! Burada şunları da söylemeleri gerekirdi:
"Bundan önceki Türk hakemliği negatif çizgideydi. Özellikle üst düzeyde görev yapanlar, camiamıza hiç mi hiç yakışmıyordu. Hatta, son 10 yıllık süreçte şampiyon olanların da, küme düşenlerin de bu hakemlerle aldıkları sonuçlar tartışmalıydı."
Sahi, dernek yerine Ilıcalı'ya esas cevap vermesi gereken Merkez Hakem Kurulu'ndan, bu yaşananlarla ilgili herhangi bir ses duyan oldu mu? Acaba konudan haberleri mi yok!