22.04.2020 - 12:01 | Son Güncellenme:
Ali DANAŞ / İSTANBUL (DHA) -
Büyükşehir Belediye Erzurumspor'un teknik patronu Mehmet Özdilek, koronavirüs salgını ile değişen futbol gündemini, Erzurumspor ile ilgili hedeflerini ve Beşiktaş'a dair anılarını Demirören Haber Ajansı ile (DHA) paylaştı.
Koronavirüs yüzünden ara verilen liglerin ne zaman başlayacağı ve nasıl oynanacağı konularını değerlendiren Mehmet Özdilek, maçların başlatılmasının beklendiği tarihe bakıldığında 2.5 aylık bir aranın olacağını ve geri dönüşün kolay olmayacağını belirtti. Deneyimli çalıştırıcı, "Biz lig bittiğinde 35-40 gün dinlenme veririz, şimdi 2.5 aylık ara olacak. Çok uzun bir süreç. Oyuncuları hem fiziksel olarak hazırlamak, bunun yanında psikolojik olarak da hazırlamak çok önemli'' dedi.
Erzurumspor'a bu kez Süper Lig'e çıkma hedefiyle geri döndüğünü söyleyen 54 yaşındaki teknik adam bunu başaracaklarına inandığını ifade etti.
Süleyman Seba'nın futbolcusu olmanın çok önemli olduğunu dile getiren Özdilek, Beşiktaş'ta yaptığı jübilenin Türkiye'deki son gerçek jübile olabileceğini de sözlerine ekledi.
Teknik direktör Mehmet Özdilek'in yaptığı özel açıklamalar şu şekilde:
''EVDE VE SABIRLI OLMAMIZ GEREKİYOR''
Soru : Koronavirüs günlerinde izolasyon süreciniz nasıl gidiyor?
M.Ö.: Herkesin uymaya çalıştığı kurala biz harfiyen uyuyoruz. Korona başladığı gün itibarıyla, liglere ara verildiğinden beri hemen hemen evdeyim. Yani özellikle Sağlık Bakanımızın söylemlerine harfiyen uymaya çalışıyorum. Ailedeki herkesi de uydurmaya çalışıyorum. Bu zamana kadar çok sağlıklı geldik. Ümit ederim ki bundan sonraki süreci de ülke olarak atlatacağız. Biraz sabırlı olmamız gerekiyor. Sağlık Bakanımız bunların altını kalın bir şekilde çizdi, ilacı bulunana kadar iki şıkkı var, dedi. Birincisi izolasyon, uygulanması gereken baş faktör bu. Tabii ki doğal ihtiyaçları almaya maskeyle çıkmak ve 1.5-2 metrelik mesafeyi korumak bugün itibarıyla yapılabilecek en temel 2 hareket gibi görünüyor.
''UEFA'NIN VE FEDERASYONUN BİRİNCİ ÖNELİĞİ OYNAMAKTAN YANA''
Soru: Maçlar oynanmıyor, bundan sonraki süreç nasıl olur sizce?
M.Ö.: Tüm spor kamuoyunun beklediği gibi ben de süreci bekliyorum. Bugün itibarıyla UEFA'nın 55 ülke federasyonuyla yapacağı bir görüşme var. Akabinde kendi birimleriyle yapacağı bir toplantı var. Mayıs ayının ilk haftasında da Kulüpler Birliği ve federasyonun bir toplantısı var. Orada birçok şey netleşecektir. Tabii ki UEFA'nın da, federasyonun da, spor camiasındaki insanların da birinci önceliği oynamaktan yana. Yaşadığımız gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Burada en önemli şey insan sağlığı. Şu anda insanların temel noktada buluşacağı şey insan sağlığının her şeyin önünde olduğu. Bugün sinemadan da, tiyatrodan da, sporun bütün dallarından da çok daha öncelikli hal aldı. Dolayısıyla önce bireysel sağlık, aile sağlığı daha sonra özel işlerimizle ilgili yapabileceklerimiz ön plana çıkacak. Ülke olarak bunu atlatmamız çok önemli bir olgu gibi görünüyor.Söylemlere bakıldığı zaman Ramazan Bayramı sonrasında biraz daha koordineli şekilde dönebileceğimiz ifade ediliyor. Bu bir varsayım. Bunun gerçek kurtuluş noktası bence aşının bulunması. Bu sürece kadar aslında bununla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Eğer başlarsak nasıl olacak, hangi şartlarda başlayacağız bugün itibarıyla kurgulayamıyorum.
''BİLİM KURULU VE TFF EN SAĞLIKLI KARARI VERECEKTİR''
Soru: Liglerin yeniden başlamasıyla ilgili görüşleriniz neler?
M.Ö.: Benim bildiğim kadarıyla UEFA, Temmuz'a kadar bir bildirim istiyor. Her ülkenin kendine göre yaşadığı bir salgın süreci var. Biz bir Avusturya değiliz. Nüfusları 2.5 milyon. Hemen hemen Beşiktaş kadar. İzlanda değiliz. 85 milyon insanın yaşadığı bir ülkeyiz. Bakıldığı zaman süreci en sağlıklı şekilde yürüten ülkelerden birisiyiz. Bunu net şekilde ifade edeyim. Özellikle Cumhurbaşkanımıza ve Sağlık Bakanımıza teşekkür etmek istiyorum. Zaman zaman gelgitler oluyor. İnsanın doğasında var kurallara uymama, ama her geçen gün biraz geliştiğimizi görüyoruz.Bu mutlu ediyor. Dolayısıyla UEFA'nın birinci önceliği oynatmaktan yana ama sporcu sağlığının ön planda olduğunu ifade etti. Aslında bununla ilgili 2 temel noktayı 2 gün önce canlı yayında dinledim. Hidayet Türkoğlu'nu dinledim. Federasyon Başkanımız, eski sporumuz, bizim de gururumuz. Çok güzel açıkladı bazı şeyleri. Hedefimiz oynatmaktan yana ama önemli olgulardan bir tanesi bu 3 ayı kurtarmak mı, yoksa gelecek 3 yılı planlamak mı? Bizim önceliğimiz 3 yılı planlamak, dedi. Bizim önceliğimiz önümüzdeki 3 yılı planlamak. Çünkü; ekonomik ve sosyal olarak büyük bir travma yaşıyoruz. Bunun esas yansımaları bu illetten kurtulduğumuz süreçten sonra belli olacak. Ciddi bir sürece ihtiyacımız var gibi görünüyor. Mayıs sonu, Haziran başında karantina dönemi bitip, 4 haftalık bir süre olduğu zaman bu Temmuz'un başına geliyor. Oradaki ince nokta şu; biz bu 3 ayı koordine ederken gelecek 3 yılın planlamasını kaçıracağız ya da bu 3 ay için bir karar verip gelecek 3 yılımızı kurtaracağız. UEFA'nın da hassas olduğu noktalardan birisi bu. Tabii ki oynatmaktan yana. Nisan olursa Nisan, Mayıs olursa Mayıs, Haziran olursa Haziran, Temmuz olursa Temmuz... Ağustos ayına sarkacağını düşünmüyorum. Bir karar vereceklerse ülkedeki Bilim Kurulu, TFF bununla ilgili sağlıklı bir karar verecektir. Buradaki önceliklerden birisi insan sağlığı olmalıdır. Ne karar verilirse biz de onu uygulamaya çalışacağız. Ligler bittiğinde biz oyunculara maksimum 35-40 gün dinlenme süreci veririz. Yani 25 Mayıs'ta bitiyorsa Haziran ayının sonunda muhakkak ki yeni sezon hazırlıkları başlar. Bugün baktığınız zaman liglere ara verileli hemen hemen 35 gün oldu. Bunun üstüne 35 gün daha koyarsanız hemen hemen 2.5 aylık bir süreç. Çok uzun bir süreç. Bu oyuncuları hem fiziksel olarak hazırlamak, bunun yanında psikolojik olarak da hazırlamak çok önemli olacak. Çünkü, bu liglerin yüzde 80'i bitti. Yani yüzde 20'lik bir periyot kaldı. Kimi şampiyonluğa oynuyor, kimi düşmemeye oynuyor. Bunun ekonomik tarafını bir tarafa koyuyorum, psikolojik tarafı olacaktır.
''FUTBOLA NASIL DÖNECEĞİZ AÇIKÇASI BEN DE MERAK EDİYORUM''
Soru : Bu kadar uzun aradan sonra futbola dönüş nasıl olacak?
M.Ö.: Psikolojik tarafı, ekonomik tarafından çok daha ön planda, bundan sonraki süreçte. Bizim 6 hafta, Süper Lig'in de 8 haftası var. Kimi şampiyonluk, kimi düşme potasında. Birçok süreci hızlı yaşayacaklar. Hızlandırılmış lig ifade ediliyor. 60, 65 gün futbol oynanmamış bir ortamı konuşuyoruz biz. Nasıl döneceğiz açıkçası ben de merak ediyorum. Oyuncuların psikolojik durumları, kalan 6 haftaya hazırlamak bu bizim işimiz, bununla ilgili muhakkak ki planlamayı yapıyoruz, ama karşımızdakinin de insan olduğunu unutmamak lazım. Bugün sen ya da ben markete gittiğimizde tedirginliği yaşıyoruz. Biz bireysel spor yapmıyoruz, takım sporu yapıyoruz. Teması,antrenman sahasında birbirimize uygulamamız lazım.
''OTELDE 1.5-2 AYLIK KAMPA ÇOK SAĞLIKLI BAKMIYORUM''
Soru : Tek bir şehirde, takımların belli otellerde, izolasyon içinde kalarak maçların oynatılması fikri tartışılıyor.Siz bu konuyu nasıl değerlendirirsiniz?
M.Ö.: Tekrar o ambiyansı yakalamak, deplasmana gitmek, uçak yolculuğunu yapmak, maçtan sonra sevinmek bu süreçler hâlâ tedirginliği devam ettirecektir. Bize derlerse ki oynayın, biz elimizden geldiğince en sağlıklı ortamda oynamaya çalışacağız. Sonucunda 28 sporcunun olduğu, çalışanlarıyla ortalama 80, 100 kişinin olduğu bir kulüp yapısında, 1 aylık süreçte bütün çalışanları orada tutmak veya eve gittiği zaman en az 4-5 kişiyle aile ortamında temas ettiğini düşünürseniz ertesi gün 400-500 kişiyle temas etmiş insanlarla bir araya gelecekseniz. Bunları çok irdelemek lazım. Bütün oyuncuları ne kadar kontrol atlına alabileceksin. Eşi var, çocuğu var. Ben otelde 1.5- 2 aylık bir kampa çok sağlıklı bakmıyorum. Sonuçta futbol oynanacaksa herkes kendi sahasında, deplasmanda oynamalı. Tek bir şehir, tek bir ortamda sağlıklı olmayacaktır. Bir otele gitmek, otelin açık büfesinde gidip bir şeyler alıp yiyebilmek, bu tedirginliği atabilmek de bir süreç. Kolay bir şey değil. Bir yerden bir yere giderken insanlarla temas kuracaksınız. Biz sevgiyi gösteren bir ülkede yaşıyoruz. İnsanların sarılmaları var. Biz ne kadar durun desek de oyuncuya çalışana karşı sempatisi olan bir ülkede yaşıyoruz. İnsanların mesafeyi korumak adına gösterecekleri ciddiyeti maalesef zaman içerisinde uygulamadıklarını gördük. Bir otel olur mu bilemem, zor gibi gözüküyor. İnsanları minimum 4 hafta aileleriyle tutabilirsiniz o da ayrı. 6 haftalık periyotta hedefiniz var. O süreçte biraz daha birlikte olmaya ve çalışmaya ihtiyacınız var. Sorun sadece bununla da bitmiyor.
''BENCE SEYİRCİSİZ OYNATMAK CİNAYET GİBİ BİR ŞEY''
Soru: Maçlar eğer oynanırsa seyircisiz oynanacak, bu konuda ne düşünüyorsunuz?
M.Ö.: Tam son haftalarda ayrılığa giriyorsunuz ve tekrar o 6 haftayı oynamak zorundasınız. Birçok oyuncunun transferi var, sözleşmesi bitiyor. Sizin hedefiniz var. 6 hafta sonra kulübünden ayrılacak, gel bu savaşta birlikte olalım diyeceksiniz, oyuncu ne kadar konsantre olacak? Kolay bir süreç beklemiyor kulüpleri. Futbol seyirciyle, statların dolu olmasıyla güzel. Teknik adamı da, sporcuyu da ortama adapte eder. Bence seyircisiz oynamak futbol adına cinayet gibi bir şey.
''ANTALYA'DA HAZİRAN VE TEMMUZ'DA OYNAMAK KOLAY DEĞİL''
Soru : Antalya'da oynanması fikri de var,Rıza Çalımbay bu düşünceyi atmıştı ortaya, ne dersiniz Antalya konusunda? İstanbul da var seçenekler arasında.
M.Ö.: Antalya'da Rıza hocam çalıştı, ben de 5 yıl çalıştım. Hocam iyi bilir Antalya'yı. Bırakın top oynamayı yürümenin bile çok zor olduğu Haziran ve Temmuz'da top oynamak kolay değil. Oynayalım diye de oyuncuların sağlığını riske atamayız. Nemin çok yüksek olduğu, 40 derecenin üzerindeki ortamlarda oyunculardan performans beklemek çok kolay değil. İstanbul'da ise kendi tesislerinizin imkanını bulamayacaksınız. Biz sadece varsayım üzerine konuşuyoruz.
''ERZURUM ŞEHRİ VE CAMİASI SÜPER LİG'İ HAK EDİYOR''
Soru : Geçen sezon düşmemesi için uğraştığınız B.B. Erzurumspor'a şimdi şampiyonluk ve Süper Lig'e çıkma hedefiyle geri geldiniz. Nasıl oldu dönüşünüz?
M.Ö.: Ben futbolun içinde anlaşmaların da, ayrılıkların da dostane olmasından yanayım. Hep zor süreçlerde takım aldım. Ben ilk defa alt ligde çalışıyorum. Benim önceki dönemimde edindiğim bir ilişki yaşadım Erzurumspor ile. Herkesin sevdiği bir Erzurumspor vardı geçtiğimiz sezon. Beklenmedik bir süreç yaşadılar. Bu sezon tekrar büyük hedeflerle başladılar. Ben son 7 hafta için geldim. Dostlarımı kıramadığım için geldim. 7 haftada ne verebilirim, hep beraber bakacağız. Ama benden önceki hocaların hakkını bir yere koymak lazım. Özellikle Erkan hoca, başarılı bir süreç yaşadı. Dalgalanmalar olabilir. Ben oyuncularıma da aynısını söyledim. Bu şehir, bu camia Süper Lig'i hak ediyor. İlk hedefimiz Süper Lig'e çıkmak. Evet seyircimizin gücünü yanımızda hissediyoruz ama bunu yaşamayacağız gibi gözüküyor. Bunun eksikliği olacak. Ama oyuncu grubu, camia, başkan, ileri gelenler, 26-27 haftalık süreçte bu takım ilk 2-3'ün içinde kaldı. Sonucunda da Süper Lig'e dönecek diye çalışmalarımız var. İlk önce hayal edeceğiz, sonra gerçekleştireceğiz. Bunu yapabilecek bir gücü var Erzurumspor'un.
''2 GÜNLÜK ÇALIŞMAYLA AKHİSARSPOR MAÇI OYNADIK''
Soru : Sadece 1 maça çıktınız ve takımı da biliyorsunuz, bunu başarabilecek bir ortamınız var mı?
M.Ö.: Aslında 2 günlük çalışmayla Akhisarspor maçı oynadık, Yılmaz hoca da 4'te 4'le geliyordu. Bizi yenselerdi 4'üncülüğe düşüyorduk. Alt lig de Süper Lig kalitesinde, büyük bir katma değer katıyor futbola. 6 takımın da bunu başarabilecek gücü var. Son haftalarda baskı ve stres var, camianın gücü, oyuncu kalitesi çok daha öne çıkacak. Bunu yapacak gücümüz var, buna hazırız. Oyuncularımın bu sorumluluğu alacağını düşünüyorum.
''BEŞİKTAŞ'TA 156 GOL ATTIM''
Soru: Beşiktaş'ın efsane oyuncularından birisiniz, hatta çok özel olan 1903'üncü golü attınız.
M.Ö.: 1903 Beşiktaş tarihinin önemli bulgularından, bu rekorumu bilmiyordum. Ama çok gol attığımı biliyorum. 156 gol attım, sadece tek bir kulüpte ve sadece ligde. 200'e gelen birçok oyuncu farklı kulüplerde bunu yaptılar. Bir kulüpte bunu başarmak daha fazla fedakârlık istiyor.
''BENİM JÜBİLEM SON GERÇEK JÜBİLE GİBİ DURUYOR''
Soru : Muhteşem bir jübile yaptınız ve sizin jübilenizden sonra neredeyse Türkiye'de jübile hiç yapılmıyor.Tekrar geri gelmeli mi bu âdet?
M.Ö.: Yeniden jübile maçları organize edilebilir. Aslında 4 Ağustos 2001... 19 sene geçmiş futbolu bırakalı. Geçen süreç içerisinde jübile yapılan oldu mu hatırlamıyorum. Son jübile gibi gözüküyor. İçeriği ve anlamı çok önemliydi benim için. Eğitim Gönüllüleri Vakfı'na destek vermek önemli bir vurguydu benim için. Beşiktaş Kulübü'nün, Milan Kulübü'nün, Fatih hocanın yaklaşımları. Bunun yanında gönüllü çalışan farklı kulüpten isimlerin amatör ruhla destek vermesi, eşi benzeri olmayan bir jübile ortaya çıkardı. Futbolu bırakan herkes bu güzellikleri yaşamalı. Bunu isterim. Maç öncesinde bir planlama yaparken, duygunun pik noktaya çıktığı anı hesaplıyorduk. Ben oynayabilirim, diyordum. 90 dakika oynarım, dedim. Sonra konuştuğumuzda, evet bu olabilir ama maçın sonunda insanları statta tutmak çok zor olur, dedik. Jübilelerle 10 dakika oynanır en azından ama ben bayağı da oynadım. Devre arasında da duygusal anlar yaşadık. 42-43 bin kişi vardı İnönü Stadı'nda. Devre arasındaki ambiyansın insanlar üzerindeki duygu yoğunluğunu yukarı çıkarmasını istemiştik, başarılı da olduk. Bence Türkiye'de ender yapılabilecek önemli bir vedayı yapmış bir kişi olarak bunun gururunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Tüm futbolcu arkadaşlarımın da bunu yaşamasını isterim. Vedalar önemlidir. Uzun süre büyük takımlarda forma giyiyorsanız, bunu hak ediyorsunuzdur. O gece bence ülkenin bütünleştiği önemli gecelerden bir tanesiydi.
''SÜLEYMAN SEBA'NIN OYUNCUSU OLMAK ÇOK ÖNEMLİYDİ''
Soru: Futbol hayatınızda sizin için en önemli ismler kimlerdir?
M.Ö.: Celal Soydan, benim hâlâ ikinci babam gibi değerlendirdiğim çok değerli bir insandı. Rauf ağabey vardı, Beşiktaş'ın o dönemki gönüllü scout'larındandı. Bu kapıyı bana açan insanlar bunlar. Yerleri çok ayrı. Ben Beşiktaş'ta 2 başkanla çalıştım. Süleyman Seba ve Serdar Bilgili. Bir kulüpte 13-14 sene çalışırken uyum çok önemliydi. Süleyman ağabeyin yeri çok farklı. Hamurundan gelen bir kişi. Onun döneminde onun oyuncusu olmak, o süreçte başarılarla pekiştirmek çok önemliydi. Oyuncu grubuyla, yönetimiyle, taraftarıyla, başkanıyla, Beşiktaşlılık duruşuyla kamuoyuna başka bir Beşiktaş vurgusu vardı. O günlerde o saygıyı ve sevgiyi her kesimde çok net bir şekilde yaşadık. Medya oyuncu ilişkisiyle aramızda çok şey kaldığını bilen bir insanım. Günümüz ortamında eskiye özlem fazla gibi gözüküyor. Ama o günleri yaşayan biri olarak çok mutluyum kendi adıma.
''BİZİM OYUNCULARIMIZA AKTARDIĞIMIZ ŞEYLERİ GEÇMİŞTE BİZE AKTARAN OLMADI''
Soru: Geçmişle bugüne kıyasladığınızda neler değişti futbol ortamında?
M.Ö.: Eskiden biraz daha samimiydi, daha dostane ilişkiler vardı. Ama güne de uyum sağlamak gerekiyor.Futbolun bu kadar geliştiği bir ortama da ayak uydurmak zorundasınız. Çok yetenekli oyunculardık. Ama bugün itibarıyla bizim oyuncularımıza aktardığımız şeyleri geçmişte bize aktaran olmadı. Saha içinde kararı veren bizdik. Şimdi hafta içinde oyunculara her şeyi yazılı, görsel olarak aktarıyoruz. Türk teknik adamlarını bu yönden çok başarılı buluyorum. Antrenmanların seviyelerinin hep aynı olduğu teknik adamlarla çalıştım. Rakiple ilgili analiz yapmadan, sadece takımı yazıp oynayacağız diyen çok teknik adamla çalıştık. O dönemlerde saha içindeki oyuncular sorumluluk alırdı. O günkü futbolla, bugünkü futbolu kıyaslamak çok gerçekçi gelmiyor bana. Bugün takım olgusunun ortaya çıktığı bir futbol anlayışından bahsediyoruz. Adapte olmak da oyuncunun kendisine bakış açısıyla gelişti. Geçmişte 34 tane lig maçı oynuyordun, final oynuyorsan 40, iki de hazırlık maçıyla en fazla 42 maç oynuyordun. Şimdi daha fazla. Ayak uydurmak zorundayız.
''VERİLEN SÖZLERİN NAMUS OLDUĞUNU SÜLEYMAN AĞABEY DÖNEMİNDE YAŞADIK'
Soru: Süleyman Seba'nın tranasfer görüşmeleri meşhurdur, çok uzun sürmezmiş. Sizin görüşmeleriniz de bu kadar kısa mı sürüyordu?
M.Ö.: O yıllarda çok yetenekli bir oyuncu grubu vardı. O grup 3 sene üst üste şampiyon oldu, 4'üncü sene averajla kaçırdık. O dönem kaçan şampiyonluğun yaşattığı travmayı çok analiz edemedik, şimdi yaşıyoruz, belki 4-5-6 diye devam edecekmişiz. Öyle bir dönemdi. Bir sene evvel 4-5 oyuncuyla transfer pazarlaması olurdu, bir sonraki sene de önemli futbolculara teklif yapılırdı. Rakip takımlardan çok teklifler geldi. Ama ben ayrılmayı düşünmedim, sevildiğiniz yerden ayrılmak çok akla yatan bir şey değil. Ben hiçbir zaman paraya önem vermedim. Süleyman ağabey döneminde zorlandığımız ve onu da zorladığımız dönemler oldu. Geçmişte mukaveleye her şeyi yazamazdınız, şu an yazabiliyorsunuz. O dönemde belli aylarda alacaksanız derlerdi ve alırdık. Hiç sektiğini görmedim. Güvene dayalı bir ortam vardı. Şimdi söz verilen şeyler yerine getirilmiyor ama geçmişteki insan kültüründe o vardı. Verilen sözler namus olarak görülürdü. Ben Süleyman ağabeyin döneminde bunu çok iyi yaşadım. Şu dönemde alacaksınız, derdi ve alırdık.