24.07.2012 - 11:03 | Son Güncellenme:
Özgür ÖZTÜRK/Antalya DHA
Eski Avrupa şampiyonu ve dünya ikincisi Türk atlet Süreyya Ayhan Kop, 2012 Londra Olimpiyatları'nda olması halinde kesinlikle olimpiyat şampiyonu olacağını söyledi.
Doping testinin pozitif çıkması sonucu büyük bir ceza alarak atletizmden kopan Süreyya Ayhan Kop, doping konusunda da suçsuz olduğunu söyledi. Antalya'daki evinde konuşan Kop, şunları söyledi:
Soru: Doping sürecinde neler yaşadınız? Bu süreçte Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün ve Atletizm Federasyonu'nun yaklaşımı nasıl oldu?
Süreyya Ayhan Kop: Öncelikle iki tane olay geçirdik. Bir tanesi prosedür gereği hata yapıldığından dolayı ceza aldık. Dava hala devam ediyor. İkinci ceza olarak da 2007 yılında numunemden pozitif çıkmasından dolayı alınan bir ceza var. Biz bunu hiçbir şekilde bilinçli yaptığımızı söylemiyoruz. Bu bir şekilde oldu, bulaştı ve sonuç pozitif çıktı. Bundan dolayı da hala mücadelemiz devam ediyor. Hala davamız AİHM'de görülüyor. İsviçre'de avukatımız var, Türkiye'de avukatlarımız var. Bu konuyla ilgili hala gereken neyse yapılıyor ve gidebileceği en son neyse gidecek. Çok sıkıntılı ve çok zor bir süreç yaşadım. Hala bitmiş değil. Çünkü ben 'akım' biliyorum fakat bu cezanın üzerimden kalkması beni biraz daha rahatlatacak. Çünkü hak etmediğim bir cezaydı. Çok sıkıntılı günler yaşadık. Tam atletizme başladım dediğim an atletizm hayatım bitti. Bu gerçekten çok üzücü. O dönemde kimse sahip çıkmadı aslında. Ne genel müdürlüğümüz ne Atletizm Federasyonu ne Hacettepe Antidoping Laboratuvarı... Çünkü biz Amerika'dan geldikten sonra bu tür olayın birçok sporcu üzerinde dünyada çeşitli örnekleri olduğunu araştırdık. Etten bulaştığını, çeşitli gıdalardan geçebileceği yönünde birçok bilgi edindik, birçok küpür bulduk. Özellikle bizim kamp yaptığımız yer New Mexico sınırına yakın olduğu için oradan gelen etlerde bu tür maddeler olduğu, bu şekilde birkaç sporcunun ceza almış. Fakat araştırma sonucunda etten bulaştığı görüldükten sonra ceza kaldırılıyor. Biz de böyle bir olasılık olabileceğini düşündük. Türkiye'ye geldik. Hacettepe Antidoping Laboratuvarlarına gittik. Bize yardım edin dedik. Ben geldiğimden beri hep çığlık çığlık yardım istedim. Oraya gitmemizin sebebi; normal sporcuların aldığı multivitaminlerde de bulaşık madde olabileceği yönde birçok olayla karşılaştık. Olayın içine girince sporcuların o kadar çok olaylarla karşılaştığını gördük ki, ben bunu bilinçli yapmadığıma göre mutlaka bir şekilde oldu. Nasıl olduğunu bulmamız gerekiyor ve ben bunu tek başıma yapamıyorum. Birilerinin desteği gerekiyor. Federasyonu, genel müdürlüğün, laboratuvarların desteği gerekiyor. Biz hemen eşimle birlikte vitaminlerimizi aldık. Bizzat gidip, lütfen yardım edin, vitaminlerimi, beni kontrol edin dedik. Ben her 15 günde bir ayda bir numune vereceğim ve böylece o madde vücuda ne zaman girdi bulabilirler. Çünkü benim vücudumda çıkan maddeler tamamıyla hayvanları şişiren, kas kütlesini ağırlaştıran bir madde. Yani hiçbir şekilde bize yarayan bir madde değil. Çıkan maddeler bize yararlı olsa insanın kafasında şüphe kalır. Ama kesinlikle bize yaramayan maddeydi bunlar. Yardım istedik olmadı. Ülkemiz 4 sene verdi. Ben kesinlikle bu olayda suçsuz olduğum için 4 seneyi beğenmedik. CAS'a gittik. CAS'a federasyonla birlikte gittik. Karşılıklı aynı masada oturduk. Orada CAS Başkanı'nın sorduğu sorulara cevap verdik. Ben yaşadıklarımı anlattım, hedeflerimden, yaptıklarımdan bahsettim. Beni dinledi daha sonra o zaman şu anki genel sekreter Nihat Toker gelmişti federasyonu temsilen. Sizin federasyonunuz hangi cezayı istiyor diye soru sordu, 'ömür boyu istiyoruz' dedi. Artı Nihat Toker'e şöyle bir soru sordu, üst üste basarak üç kere tekrarladı, 'siz şahsi olarak Süreyya'ya ne ceza verilmesini istiyorsunuz' dedi. Bu olayı bizzat eşim orada, avukatım orada, kendisi de orada, artı bizim çevirmenliğimizi yapan bir Türk vardı. Türk şahit olarak 4 insan var. Bizzat ben sizin fikrinizi soruyorum, 'ne ceza verelim' dedi, 'ömür boyu istiyorum' dedi. Ben orada bittim. Ben insan olarak orada bittim. Benim ülkemdeki Atletizm Federasyonu yetkilisi orada 'ben Süreyya'ya ömür boyu ceza verilsin' istiyorum diyorsa ben bittim, ben hiçbir şeyin mücadelesini verecek durumda değilim. Çünkü benim ülkemdeki vatandaş, diğer ülkedeki yetkilinin yanında ömür boyu isterse benim söyleyecek hiçbir şeyim yok. O yüzden orada inanılmaz bir üzüntü yaşadım. Çünkü ben bilerek, isteyerek hiçbir şey yapmadım. Kaldı ki öyle bir yanlış yaptığım zaman mutlaka bunu itiraf ederdim, emin olun söylerdim. Kaldı ki, öyle bir durum olsa bile bir ülke şunu yapması lazım; 'kızım, oğlum gel bakalım bu olay böyle böyle, sen bunu yaptın mı veya sen niye böyle bir şeyde bulundun, senin ihtiyacın yok, sen zaten dünyanın bir numarasısın. Veya niye yaptın, nasıl yaptın, gel bunu yaptıysan itiraf et, söyle. Lütfen ben bu yanlışı yaptım, etraftakilere siz bu yanlışı yapmayın deyin' de. Hiçbir vatandaş, hiçbir yetkili, hiçbir görevli 'Süreyya gel bakalım, kızım sen bu işi yaptın mı? Yaptıysan niye yaptın' demediler. Yani bu olayda inanılmaz yalnız bırakıldık. Niye yalnız bırakıldık hala bilmiyorum. İşin özeti, çok yalnız bırakıldım. Ama şu anda bile benim olayımın üzerine gidilse, gerekli araştırmalar yapılsa inanın bana ben şu anda yurt dışında kendi hakkımı arıyorum. Ben ülkemde aklanabileceğimi düşünüyorum. Gerekli araştırmalar hala yapılmış olsa emin olun ki 'Süreyya bu işi yapmadı, delilleri de şunlardır, şundan da olabilir' diye hala bir şans var. Kendi ülkemde aklanma şansım var. Ama ben bu ülkede yardım göremediğim için maalesef yurt dışında İnsan Hakları'nda ve olayın gidebileceği en son noktaya kadar gideceğim. Maddi manevi herşeyimizi döktük bu yol için.
Soru: Ceza çıkmadan önce ve ceza çıkmasından sonra gerekli ilgiyi ve yakınlığı görebildiniz mi?
S.A.K: Vatandaşlardan, ailemden, sevdiklerimden her zaman destek gördüm. Hala da görüyorum. Hatta bazen 'insanlar artık tanımasın' diyorum. İnsanların inanılmaz ilgisi var. Yapılanların gerçekten çok büyük haksızlık olduğunu, işin içinde kesinlikle başka bir şey olduğunu düşünüyorlar. O nedenle, insanlardan, çevremden, dostlarımın dışında yetkililerden görmem gereken ilgiyi görmedim. Zaten görmüş olsaydım bu seviyeye gelmezdim.
Soru: En verimli döneminizde ceza aldınız? Ceza almamış olsaydınız neler yapabilirdiniz?
S.A.K: Süreyya spora devam etseydi o yıl Dünya Şampiyonu, Olimpiyat Şampiyonu ve Dünya Rekoru koşabilecek seviyede bir Süreyya vardı. Ben kaybettim, ülkem kaybetti maalesef. Bir dünya rekortmeni çıkacaktı 10 sene önce, olimpiyat şampiyonu çıkacaktı 10 sene önce. Şu anda atletizm 10 sene gerimden geliyor. Çünkü ben 2002 yılında Avrupa Şampiyonu oldum, 2003'te Dünya 2'ncisi oldum. Dünyanın en iyi derecesini koştum. Hala derecem koşulmuyor. Yani ülkem ve ben gerçekten ciddi anlamda atletizmde çok ciddi şeyler kaybettik.
Soru: Türk sporu sizin bu talihsiz olayınızdan sonra neler kaybetti?
S.A.K: Türk sporunun bir şey kaybettiğini düşünmüyorum. Tam tersi benim o verimli dönemimde, özellikle 2002 yılında o kadar çok kazanımlarda bulundu ki 2000, 2001, 2002, 2003... Çünkü 2000 yılında olimpiyatlarda yarı final koştuğum zaman ülkede olimpiyat şampiyonu olmuş havası vardı. 10 ile atletizm tesisi yapılma kararı alındı, imzalar atıldı. 2000 yılından 2003 yılına kadar atletizme çok fazla şey verdiğimi düşünüyorum. Şu andan sonra da vereceğim. Çünkü sporculara eşimle birlikte elimizden geldiğince destek çıkıyoruz, yardım etmeye çalışıyoruz. Atletizmin dışında da yardım isteyenler oluyor. Herkesin yanındayız ve herkese elimizden geldiğince yardım ediyoruz. Ben ceza almış olabilirim. Hala davamız devam ediyor. Bizim gerçek anlamda yaşattığımız bazı sevinçler, güzel madalyalar var. Edindiğimiz tecrübeler var. Yaşadığımız herşey olumlu, olumsuz bunlar hep birer tecrübedir. Biz bunları spor yapan herkese, özellikle atletizmde olan herkese anlatıp, yardımcı olup destek çıkıyoruz.
Soru: Pekin ve Londra'da olacaktınız büyük ihtimalle. Ne tür dereceler yapardınız?
S.A.K: Kesinlikle olimpiyat şampiyonu olurdum. Olimpiyat şampiyonu olduğum gibi, belki olimpiyatta değil ama ondan öncesi veya sonrası bir dünya rekoru gelebilirdi.
Soru: Türk atletlerinin Londra'daki şanslarını ne görüyorsunuz? Sizce madalyaya en yakın sporcularımız kimler olacak?
S.A.K: Atletizm hakikaten güzel durumda şu anda. Atletizm aslında bireysel bir spordur. Tamamıyla insanın kendi gücüyle olan bir spordur. Etrafta tabi ki destekleyecek unsurlar vardır ama o piste çıktığınızda hiçbir yerden destek almıyorsunuz. Sadece siz ve Allah var. Başka hiç kimse yok size yardım edebilecek. Bir takım oyunu gibi değil, çok farklı. O nedenle bireysel bir spor. Sporcularımızın elde ettiği başarılar tamamen bireyseldir. Ben ümitliyim. Özellikle kendi branşımda olan 1500 metrede Aslı'dan çok ümitliyim. Canı gönülden ilk 3'te yer alsın istiyorum. Eğer Aslı benim branşımda madalya alırsa benim üzüntüm biraz daha hafifleyecek. O yüzden onun madalya almasını çok istiyorum. Buna çok yakın olduğunu görüyorum. 3.56 gibi müthiş bir derece koştu. Çok güzel, benden sonra en iyi dereceyi koşmuş insan ve şu anda dünya sıralamasında 2. olmaması için hiçbir sebep yok. Orada altın madalyayı boynuna takar ve Türkiye'de bir ilki gerçekleştirir. Atletizmde Nevin'den, Aslı'dan, Fatih'ten, Eşref'ten çok ümitliyim. İnşallah orada bir Nevin'in madalya alması benim için sürpriz olmaz. Çünkü Nevin gerçekten sağlam adımlarla gidiyor. O madalyayı almak onun çok hakkı diye düşünüyorum. İnşallah hedefine ulaşır. Canı gönülden onu destekliyorum. Ama ben bayanların madalyaya daha yakın olduğunu düşünüyorum.
Soru: Devşirme atletler hakkında ne düşünüyorsunuz?
S.A.K: Avrupa'ya gidiyoruz, madalya alıyoruz. 3 tanesi bizim madalyamız, diğerleri maalesef devşirme sporcuların aldığı madalya. Ben her zaman söylüyorum; ben öncelikle kendi ülkemdeki sporcuların madalyası çok ilgilendiriyor ve beni çok duygulandırıyor. Ülkemize para karşılığı geliyorlar, yarışıyorlar ve madalya alıyorlar o kadar. Ama gerçek anlamda benim için kendi ülkemden bir Nevin, bir Aslı, bir Gülcan sayamadığım diğer sporcuların verdiği hazzı, sevinci, mutluluğu asla vermez.
Soru: Pistlerde olmamanız sizden maddi ve manevi olarak neler götürdü?
S.A.K: Çok şey götürdü. Bunun büyüklüğünü veremem ama çok şey götürdü. Hepsi geride kaldı. Şu anda bir oğlumuz var 4 yaşında. Spor hayatı bitti artık. Koşmuyorum fakat sporculara, insanlara yardım etmeye çalışıyoruz. Onun dışında oğlumuzla uğraşıyoruz. Çok mutlu bir hayatımız var. Normal bir insan gibi mutlu bir şekilde hayatımızı devam ettiriyoruz. Herşey spor değil, herşey atletizm değil. Tabi ki çok isterdim çok şeyler götürdü. Hala istek ve arzum var. Ben olimpiyatları istediğim zaman orada olup koşacak kadar güçlü hissediyorum kendimi. Hala çok taze, yeni bırakmışım gibi hatta sporu bırakmamışım gibi hissediyorum. Ama gerçeğe döndüğünüz zaman öyle değil. O yüzden onu kabul edip hayatımıza devam ediyoruz.
Soru: Yaşadıklarınızdan sonra antrenman yapmaya, koşmaya devam ediyor musunuz?
S.A.K: Tabi ki. Eşimle her gün sabah antrenmanı yapıyoruz. Biz spor adamıyız, spordan kopamayız. Ne olursa olsun sporun içerisindeyiz. Günlük hayatımızda her zaman spor var. Bunun dışında eşimin ve benim bilgilerimden yararlanmak isteyen sporcular var, antrenörler var. Onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.