Galatasaray aynen Dr. Jekyll ve Mr. Hyde’ın Türk versiyonu olarak karşımıza çıktı. Nasıl oluyor da, bir takım 3 gün içinde böylesine büyük farklılık gösterebiliyor. Avni Aker’de herkese bir futbol şöleni yaşat, sonra Arena’da taraftarına acıyı yaşat. Bunun açıklaması olamaz.
Fatih Terim, cumartesi günkü 4-2’lik galibiyetten sonra sandı ki, Trabzonspor’u evinde daha kolay avlanacak. Ancak öyle olmadı. Ava giden avlanır misali sahasında önemli iki puanı rakibine kaptırdı. Daha da ileriye gideyim. Neden Trabzonspor bu sahadan 3 puan ile ayrılamadı ? Çünkü Burak Yılmaz gününde değildi. Galatasaray’da ise gününde olan tek kişi kaleci Muslera’ydı. Uruguaylı eli ve ayağıyla iki yüzde yüz golü öylesine kurtardı ki, benden 10 üzerinden 10 aldı. Muslera belki de Süper Final’in en iyi karşılaşmasını çıkardı. Bir sözüm de Semih Kaya’ya... Sanırım bu maçı hafızasından silmek isteyecektir. Öylesine kötü bir karşılaşma çıkardı ki, orta hakem bile ona yardımcı olarak ikinci yarı yaptığı bariz penaltıyı çalmadı.
Muslera’nın tam aksine Tolga Zengin gününde değildi. Galatasaraylı forvet oyuncuları öylesine becerisizdiler ki, Tolga bile bu forvetin arasında devleşti. Şenol Güneş’e soruyorum, neden Onur’a şans vermez ki ? Son iki karşılaşmada Onur, formsuz Tolga’nın yerine kahramanlar gibi kaleyi koruyabilirdi.
Galatasaraylı taraftarlara da diyeceklerim olacak. Türk Telekom Arena’nın yarıya yakın tribünlerinin boş olması beni oldukça düşündürdü. Takımlarını bu şampiyonluk yolunda yalnız bırakan Aslanlar benden kırık not aldılar. Aynı durumda İspanya’da iki takım karşı karşıya gelseydi, tribünler tıklım tıklım dolardı.
Bu beraberlik herşeyi finallerin finali olarak adlandıracağım Şükrü Saracoğlu’na bıraktı. Umarım Fenerbahçe, Beşiktaş önünde Galatasaray’ın düştüğü hataya düşmez. Aslında sanmıyorum. Galatasaray’ın tüm sezon boyu gölgesi olan Fenerbahçe’nin enseye yapıştığı bir konumda fırsatı kaçırmaz gibi geliyor.