Hayır... Yorum yok! Fenerbahçe merkezli “spor disiplini kapsamındaki” operasyonun 17 Aralıktan sonra evrilip hedef değiştirip “toplum mühendisliğinden, iktidar mimarlığına” terfi ettiği, operasyondaki kurmayların ellerindeki Fenerbahçe’yi taş niyetine düşmanına fırlattığı analizi yaparak, dolar hesaplayıp olası zamlara hazırlanan endişeli yüreklerdeki tek keyif bölgesi Sarı-Lacivert kaslara “ucunda hukuk ölüsü asılı lanetli bir ok” da ben saplamayacağım.
***
Yorum yapmayacağım...
Aylarca demlenmiş “şike” kararını, tam da Özel Yetkili Mahkemelerden “suçlu” çıkanların yeniden yargılanması için çareler aranan, hukuka ve mahkemelere güvenin dip yaptığı şu kritik günlerde sonuçlandırıp piyasaya sürenlerin, yeni toplumsal gerginliklerin altına attığı çıralı odunları sayarak Yargıtay hakkındaki spekülasyonlara ben de katkıda bulunmayacağım.
***
Hayır... Yapmayacağım.
Haksızlık, aşırılık, zalimlik iyice göze batsın, Fenerbahçeliler isyan etsin, insanlar sokağa dökülsün ve “faturasını hükümet ödesin” hesapları olduğunu yazarak ve Fenerbahçe gibi bir devin hem metodik hem de çok çirkin kullanıldığını uzun uzun anlatarak ortalığı köpürtmeyeceğim; ülkemin hukuk bağlamında nice zavallı bir durumda olduğunu kendime bile itiraf etmeyeceğim.
***
Hayır...
Fenerbahçe’yi elbirliği ile “harcanacak kıvama” getirdikten sonra “kimin harcadığı çok önemli değil nasıl olsa” demeyeceğim...
Ne kadar zeki olduğumu kanıtlamak için “kime yarar” gibi klasik bir hesapla “Yargıtay’ın şikeye koyduğu nokta, hükümetin mağduriyetine katkıda bulunacak” cingözlüğü edip, belge olarak maçların olmadığı; yani insanların bir araya toplanamadığı devre arasının seçilmesini göstererek içinden çıkılmaz komplolara bir düğüm de ben atmayacağım.
***
Yapmayacağım.
Dün şikeyi yakalayan, iddianame hazırlayan ve hüküm verenleri “kahraman” yapanların, bugün aynı insanları “suikastçı fanatik” ilan ettiğini, “mağdurlarla zalimlerin bir takvim yaprağında yer değiştirdiğini”, kimilerinin buna tereyağdan kıl çeker gibi adapte olduğunu, bazılarının ise dayandığı ağaçları ve kupasını kimden isteyeceğini şaşırdığını falan yazarak malumu ilan etmeyeceğim gibi “siyaset futbola girdi” nahifliğini bırakıp “futbolun tamamen siyasi bir enstrüman haline geldiğini” de söylemeyeceğim.
***
Olmaz...
Türkiye, “en yetkili ağızlardan çıkan itiraflar ve suçlamalarla” en paranoyak günlerini yaşarken, Fenerbahçe’nin kirli savaşta sadece bir mevzi yerine konduğunu, oyunun son perdesinin gerçekten acıklı olduğunu yazarak Devleti teslim almış ve hukukta yuvalanmış bir örgüt varlığını tekrarlayıp, güçlerinden daha korkutucu hale gelmelerine, veya o güçlerle savaşta Fenerbahçe’nin malzeme olarak kullanılmasına katkıda bulunmayacağım.
***
Yorum yok.
Çünkü bu işin sporla falan alakası yok.
Bu kadar gıllıgışlı bir ortamda şu haklı-bu haksızın cevabını, şu yaptı-bu yaptı kararını ben değil, kırk yıllık istihbaratçılar bile veremez zaten. Sadece fillerin kavga ettiği çimenlerin üzerindeki Fenerbahçe ambleminin ezildiği kesin.
Allah kolaylık versin.
Başka yorum yok!