“Hakem yazmayız” dediysek; kastımız beyaz çizgiler içindeki “hakem kararlarıydı” elbet… Çünkü “art niyet, eyyam, sinsi plan” gibi ahlaki zaaflarla hakemliğin “şöhret ve sosyal getirisini” teraziye koyduğumuzda, kimsenin aklını peynir ekmekle yiyip itibardan tasarrufa gitmeyeceğini düşünür, geçip giderdik.
İstisnalar, haber değeri taşıyan durumlardı.
Hakemlerimiz Avrupa’da önemli maçlara layık görüldüğünde, aralarından biri Dünya’nın en iyi ikinci hakemi düzeyi yakaladığında veya bugünkü gibi bayram değil seyran değilken aniden yarısı bir poşete koyulup çöpe atıldığında, yazarız, yazacağız…
Dünya Futbol Tarihi’nde görülmemiş bir olayı yazmak zorundayız çünkü.
Ayrıca… Sahada adalet beklediklerimizden “çalışma adaletini” mi esirgeyeceğiz, “lekesiz” iş akdi fesih hakkını mı?..
Sahi, ne oldu da son düzlüğe 13 elit hakemsiz girmesine karar verildi Süper Lig’in? Dün erken miydi, yarın geç mi olacaktı? Devre arası, sezon sonu, sezon başı çuvala mı girmişti?
Neden şimdi, neden 13’ü birden?
Bir hakemin düdüğünü asması bile olaydı… Bir düzineden fazla hakemin düdüğünü kırıp atanlar, günlerce havaya bakarak ıslık çaldılar.
Hayat pahalılığını falan mı unutturmaya çalışıyorlardı acaba?
Meslekten el çektirmek için söz konusu hakemlere ilişkin tek tek pek çok sebep bulunsa da yaşanan toplu “infazın” çok derinlerde ve açıklanamayacak sebepleri olmalıydı büyük olasılıkla.
Üstelik çiğdi, hamdı, sertti ve tutarsızdı.
Kendilerine bağırıp çağırsak da futbol denilen endüstrinin görece “en başarılı” unsurudur aslında hakemler. Futbola ait becerileri nedeniyle içlerinden Dünya standartlarını yakalayanlar var.
Teknik direktörlerimizden, futbolcularımızdan -öyle bir klasman yok ama kıyas yoluyla- yöneticilerimizden daha başarılılar yaptıklarında.
Lakin ortaya çıktı ki, en kötü onlarmış!
Olmasalar her şey yoluna girer, oynayamadığımız futbolda kademe atlarmışız!
En az yarısı işe yaramaz, hatta zararlıymış.
Ortada koskoca bir tuhaflık vardı.
Kulüplerin hoşlaşmadıklarını alt alta dizseniz, bol miktarda hakem dışarıda kalıyordu.
“Bunlar hata yapanlar” deseniz, hakemin hata yapmayanı henüz icat edilmemişti ki…
Ne temayüllere uyuyordu bu operasyon ne akla mantığa, ne iş akdinin etiğine…
Bitmedi…
Hafta sonu maç yönetip Salı günü kovulan hakemler arasında şikayet eden yoktu. Bir tek tepki geldi Kalkavan’dan… Yani kovulmayandan.
Giden hakemlere kafayı takmış olanlardan “çok iyi oldu” diyen, hiç yoktu.
Suç ve cezanın orantılı olması modern hukukun esası olduğuna göre, klasik “maç vermeme, dinlendirme, hatta ücret kesintisi” gibi cezalar yerine kesip atıldılarsa, vatana, millete ve futbola ihanet içindeler miydi yoksa?
Mecburen düşünüyordu insan…
Yoksa… Siyaseten mi yapıldı?.. Futbolu yönetenler içindeki güç dengelerini bozup, olası bir iktidar arayışına girdiklerinden mi yollandılar.
Durmuyor zihin… Yanıt arıyordu.
Bir kulüp başkanının ima ettiği gibi “içerideki fetöcüler” olmasınlardı sakın?
Yoksa hakemlerin içindeki fetöcüler -Adana Demirspor başkanının iddiası- ön alıp örgüt dışındakileri tasfiye mi etti?..
Buyurun size, “kovulmayanları bile zan altında bırakan” şeklinde tarihi bir hamle!
Gençliğimizde Gırgır’dan/Fırt’tan önce MAD okurduk biz ve “saçma sorulara saçma yanıtlar” bölümüne bayılırdık. O hesap işte; olay tuhaf, sorular saçma, yanıtlar saçma ötesi… Yanıt yoktu çünkü.
Yeteri kadar fotojenik olmadıkları için yayıncı kuruluş istemedi demek üzereydik ki, MHK Başkanı Ferhat Gündoğdu kamuoyu baskısıyla ekrana çıkıp bir açıklama yaptı.
Ne açıklama ama!.. İlk günkü yerdeyiz şimdi. Çünkü her şey meçhul kaldı!
Yine klasman belirleme bahaneleri, yine performans hikayeleri.
Bir tek şey netleşti, söz konusu hakemler suç örgütü veya illegal yapılanmalar içinde oldukları için dışlanmamışlar.
Onu da tahmin ediyorduk zaten… Öyle olsaydı, şu anda nezarette olurlardı.
Bu ne biçim muamma Allah aşkına. Kararı veren bile gerekçeyi açıklayamıyor.
Demek ki, bizi bol dedikodulu şaşkın günler bekliyor.
Yahu adamlar kariyerlerinden, işlerinden, ekmeklerinden oldular. Konu komşuya da rezillik cabası…
Çocuğu, eşi, anası, babası; hepsi pay alacak. Ya gerçekten “geriden gelen gençler daha verimli olur” diye uzaklaştırıldılarsa; yazık değil mi bunca spekülasyona özne olan onlara?
Kalemi kırıyorsan yazarsın gerekçeyi olay biter.
Bir tuhaflık daha ekleyeyim; şimdiye dek ne Federasyon ne MHK bu kadar ketum olmamıştı.
Testiyi sırla öyle bir kaplamışlar ki, sızdırmadılar. MHK Başkanı açıklama yaptı, yine sızdırmadı.
Ama nereye kadar?
İnat etmeyin… Yormayın bizi.