Kemale ermiş olgun bir Galatasaraylının üç hafta önceki zehir zemberek mesajını saklamıştım... Köpüren, terbiyesini bozan, kahve jargonuna çalanlardan değildi. Nispeten nazikti. “Bir daha Galatasaray’a ilişkin yazı yazmamamı” rica ediyordu!
Neden?..
Tespit ve öngörülerimi beğenmiyor, hatta kasıtlı buluyordu.
Hamzaoğlu-Denizli değişikliğini içime sindirememiştim.
Hoca değişikliğinin yetmeyeceğini, sıranın yönetime geleceğini söylemiştim.
Çünkü, Galatasaray’daki sorunların Mustafa Denizli’yi aştığını iddia etmiştim... Üç hafta sonraki durum yani.
Hani aile içinde tartışma yaşanırsa kulaklarını tıkayıp bağıran ve algılarını durdurmaya çalışan çocuklar olurlar ya... Aynen öyle; duymak bile istemiyordu kadim Galatasaraylı.
Kim bilir... Belki de Perşembe günü Arena’da sahaya sırtını dönerek protesto edenlerden biriydi beni Galatasaray yazmaktan men eden o muhterem!
Peki, Galatasaray’ın bu hale geleceğini nasıl tahmin etmiştim?
Kırılma noktasını, kıranı, kıranın konumunu tartarak!
Hepsi aynı tabela altındaydı:
“Sadece dikiz aynasıyla yol almaya çalışan” yönetim.
Ortada Mustafa Denizli kartviziti olunca, medya olayı fazla irdelemedi ama sadece o hamle bile bana yetmişti anlamak için. Yapılanlar, yapılacak olanların teminatıydı!
Bir kere başarısız değildi eski hoca.
Yönetime başarısız geliyorsa, sebebi yine kendileriydi!.. Şampiyon takımı eksiltmişlerdi takviye yerine.
Yeni hocanın eline ne vereceklerdi ki, lig olanca hızıyla devam ederken takım çıta atlatıversin?
Bir yönetimde böylesine hesapsız hamleler yapabileceklerin hakimiyeti varsa, devamı gelebilirdi.
Yazdıkça nefretini kazandım Galatasaraylıların.
İş, “ne olur bizim hakkımızda yazma”ya kadar geldi.
Bugün kimse “helal olsun erken gördün” demiyor tabi. Ama tepkiler de yok.
Çünkü her şey kötüye gitti.
O kadar ki, takımın kazandığı kupa maçında bile futbolculara, yönetime sırtını dönüyor kimileri.
“Yönetim istifa” diye bağırıyorlar.
Hamzaoğlu’nu anketlere bakarak gönderen, kendisi hakkında yapılan anketten yüzde 76 “istifa et” sonucu çıkan sayın Dursun Özbek ve ekibi ne yapacak şimdi?
Size söyleyeyim...
Yönetimi, - Alex’in söylenmemiş cümlesini keşfedenlerden başlayarak- şahinlerden arındıracaklar. Galatasaraylı “akil adamların” geçici bile olsa desteğini alabilmek için buna mecburlar.
Sonra, bir yandan UEFA’yı narkozlarken bir yandan da transfere abanarak “halletme sözü verdikleri” tüm sorunları gelecek yönetimlere miras bırakacaklar. Sezonu kurtarmaya çalışacaklar.
O zaman da demiştim; şimdi yineliyorum:
Bütün bu perişanlık yerine Hamzaoğlu’na bir iki futbolcu alıp geçmiş şampiyonluk gazıyla yola devam etselerdi daha mı iyi olurdu, daha mı kötü?
Galatasaray yine şampiyon olursa Hamzaoğlu Galatasaray’ın genç Fatih Terim’i olurdu, olamazsa önümüzdeki sezona Mustafa Denizli ile başlar, onun kariyerini de zedelemezlerdi.
Evet... Bu arada Denizli ismi fena halde zedelendi. Normal koşullarda şu anda sözleşmesi feshedilecek bir teknik adam durumundadır kendisi.
Kimse Denizli’ye ilişmiyorsa, önünde yönetim gibi daha büyük suç ve sorumluluk sahibi bir hedef olduğundandır.
Ve onu da listeye alarak “çaresiz” kalmak istemiyor Galatasaraylılar.
Çünkü bir tek olumlu ihtimal varsa, onu yaratacak adamın da Mustafa Denizli olması kuvvetle muhtemeldir.
Kızmasın Galatasaraylılar.
Yazmayalım da Galatasaray’ın altındaki ateşi besleyelim mi yani?