Sondan başlayalım… Sokaktaki çocuğun bile milli maç arasında “gönderileceğini” bildiği, medyanın “yeni hoca totosu” oynadığı süreçte, -eski- Fenerbahçe teknik direktörü Erol Bulut’un kendi taburesine tekme atmak yerine kovulmayı beklemesi, “strateji, öngörü ve karar verme” konusunda Fenerbahçe hocalığından ne kadar uzak bir noktada olduğunun kanıtıdır aslında.
Hadi “bu ne biçim futbol” diyen bizlere inanmadın… Beşiktaş derbisinden önce birlikte fotoğraf bile vermeyip en azından yeni hoca arandığı haberlerini yalanlamayan, çünkü arayan ve sezon başından öncesi için olumlu yanıt alamayan Fenerbahçe Yönetimini de mi anlamadın?
İnsan şöyle bir bakar durumuna…
Fenerbahçe bu sezonu da ziyan ettiğinde, “Erol Bulut yüzünden” şampiyon olsa “Erol Bulut’a rağmen” fermanı ligin son çeyreği oynanmadan yazılmış, uğuru/bereketi kaçmış Saracoğlu Stadı’nın kapısına asılmış…
İki maç üst üste iyi oynamayı bırak, koca sezonda sadece iki maç iyi oynamış Fenerbahçe. Birkaç tane de tek devre… İleri taşıdığın, geliştirdiğin bir futbolcu yok, hatta kendi performansında oynayan bile yok.
Futbolcular “el-kol hareketlerini” geride bırakmış, sinirden ağlamaya başlamış ki, Altay’ın gözyaşları Belhanda’nın “özü doğru sözü yanlış” saha isyanından farksızdı, adresi hocaydı aslında…
Sen sevinç gözyaşları mı sanmıştın?
Bas istifayı git… Birkaç sezon Akdeniz’de falan dolaş, yine dönersin geriye; balık hafızamız sağ olsun.
Bekledin… “Şu ara yeni hoca bulamazlar, sezon sonunu getiririm. Bir de bakarsın şampiyon oluveririz, kariyerim şenlenir” dedin.
Evet… İlk düğmeyi yanlış iliklediğini ancak son düğmeye gelince kavrayan Fenerbahçe yönetiminin hali ve istikbali başka bir yazı konusu ama orası Fenerbahçe; Emre’yi monte ediverdi yerine.
Bu kadroyu daha kötü oynatamazdı ki, kimse.
Yazık ettin Erol Hoca.
“Kulübüme, başkanıma, takıma zarar vermemek için” sözleriyle başlayıp alıp şapkanı kendin gitseydin, “Fenerbahçe’ye bir numara küçüktü ama şövalye adammış” diye takdir edilirdin hiç yoksa.
Zaten gönderilmek üzereydin. Sezon sonunu görsen asla devamı olmayacaktı. Tam zamanıydı kendini feda eder görünmenin! Fenerbahçelisin sonuçta.
Oysa sen giderken bile problem bıraktın arkanda… En başta Fenerbahçe’nin “çağdaş kulüp yönetimiyle” bire bir bağlantılı sportif direktörlük serüveni yine rafa kalktı sayende. Görev tanımında teknik direktörü de belirlemek olan o makam, tekrar “teknik direktörlük bekleme salonu” haline geldi. Ali Koç’un “niyet edip yapamadıklarına” bir çentik daha atıldı.
Elbette Emre Belözoğlu kolları sıvayacaktır.
Lakin, ilk teknik direktörlük deneyiminde, üstelik ligin son düzlüğüne girerken, Fenerbahçe gibi bir dev takım için sistem yaratıp uygulamak zorluğu yetmezmiş gibi, “kendi getirdiği hocanın yerine geçen” bir sportif direktör imajı var bagajında şimdi.
İki misli zor işi.
Neyse ki, başardığı takdirde kimse “Erol Bulut’un kurduğu sistem kazandı” diyemez. Günahı da sevabı da kendinin olacak.
Ve iddiaya girerim Emre Belözoğlu, Erol Bulut’tan daha başarılı olacak. Çünkü, bugüne kadar Hoca’nın etkisi “negatifti” Fenerbahçe takımına. Belözoğlu aklı başında biri olarak hiç tasarrufta bulunmasa bile eksiden sıfıra gelir “katkı göstergesi” ki, ibre eskisinden daha yukarda olur.
Ancak, Fenerbahçe -orta saha gereğinden çok, santraforlar var ama yok tespitleri bir yana- böylesine muazzam yatırımını bu kadar sıradanlaştırıp Kadıköy’ü “korku evine” çeviren, kovulmak üzereyken bile aksiyon alamayan, sahaya yeni bir şey koyamayan “keyif ve umut celladı” bir hocayı kolay kolay unutmayacak.
Bari gidişin muhteşem olsaydı Erol Hoca.
Yazık oldu sana.