Futbol şahane, lig heyecanlı, mücadele keyifli ama gün aşırı terörle “hayatına maç” yapan insanların coğrafyasında biraz nahif kalıyor azizim!..
Absürt geliyor bazen...
Bazen liste dışı, bazen de son sırada.
Üç büyüklerin maç günlerine bakın:
Beşiktaş oynamış eve gidecek kırım, Galatasaray maç oynuyor taziye, Fenerbahçe sahaya çıkacak cenaze...
Kara... Kapkara her şey... Yayıncı kamerası mutlu portre bulamıyor tribünde. Bırakın kahkahayı, gülmeyi, sırıtanların bile ya vatan sevgisinden ya da aklından şüphe edileceği günlerden geçiyoruz maalesef.
Antalya’da Cüneyt Çakır kale seçim atışını genç bir polise yaptırınca, Beşiktaşlı Bursalıya evini açınca, İstanbul Şehitler Tepesi’nde hasım, rakip hatta düşman sanılanlar kol kola girince “ne hoş” diyeceğimize gözlerimiz yaşarıyorsa, ruh halimizi varın siz hesaplayın.
Futbol da fayda etmiyor, taraftarlık da gol de galibiyet de.
Taze, günahsız, güzel insanlarımızın şehitliğine şahit olmaktan bıktık be kardeşim.
Bu ne çile?..
Onlar oynamaya biz yazmaya devam ediyorsak, geleceğine inandığımız güzel günlere kadar işi aksatmamak ve biraz inat, biraz kuyruğu dik tutmak için... Gerisi vatan millet sevgisi.
HHH
Yorgunluktan mı mecbur kaldı yoksa Antalyaspor’un “ilk yarılarda sadece iki gol yedi” istatistiği mi ikna etti Advocaat’ı bilinmez; Fenerbahçe açık açık “şu devreyi kazasız belasız ve golsüz bitirelim” diye çıktı maça...
Muhtemelen doğru yaptı!.. (Tersini yaptığında golü yedi çünkü ikinci yarıda.)
Zaten ne zaman rakip kaleye gitse takımın boyu 70 metreye çıkıyor, hızlı rakiplerin sprintleriyle kaptırdığı top dönüp tehlike oluyordu.
Antalyaspor sert takım olmuştu çünkü Rıza hocanın elinde. Tatlı sert de değil, ikili mücadeleler yerde bitiyordu Fenerbahçeliler için. Antalya, Volkan’ı, Lens’i markaja almış, Sow atıl durumda kalmıştı.
Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki durumunu anlamak için 27. dakikaya bakmak yeter:
Hemen ilk kez rakip ceza sahasını abluka altına almıştı Fenerbahçe... Ancak pas verecek boş adam bulamayan her futbolcu geriye oynadı ve top son adam Skrtel’i kadar geldi. O sırada Skrtel’e yakın olan Eto’o topu kapınca Antalyaspor’un golünü Volkan güçlükle önledi.
İkinci yarıda Fenerbahçe, üzerinde liderden yedi puan geride olmanın baskısı ve her maçı kazanmak zorunda olmanın telaşı vardı.
Soyunma odasında orta sahayı da forveti de üçleyen Advocaat, Sow’u uyarmış olmalıydı ki, oyuna katılmaya başlamış, Alper orta sahaya ağırlığını koymuştu. Hollandalı Hoca’nın dışarı almadığı Volkan, Fenerbahçe takım halinde çıktığında markajdan kurtulabiliyordu. Bir tek Lens’i oynatmamak için ikili baskı devam ediyordu Antalya savunmasından. Lens çıkana kadar da devam etti.
Ama Fenerbahçe gol atmak zorundaydı, bu da gol yeme tehlikesini içinde barındırıyordu.
Artık Fenerbahçe’nin oyununu oynuyordu Antalya. Eto’o’nun uzaktan şutları Yekta’nın uzaktan golü ile sonuca ulaştığında dakikalar 66’dıydı.
Fernandao da yetmedi Fenerbahçe’ye Aatıf da... Maçın sonunda baskı yapıyordu ama koskoca birinci devreyi boşa harcayan, maç boyu takımın boyu eni bir türlü tutturamayan Fenerbahçe’yi ancak rakiplerinin üst üste yenilmesi tutabilir şampiyonluk yarışında. Yoksa hedeften düşenlerin formdan da düşme zamanı yakındır.