Ercan Güven

Ercan Güven

eguven@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mesut Özil ve onun saygın kariyeri kusura bakmasın ama birinin beli diğerinin kibri falan tutar da Trabzonspor maçında sahaya çıkamazlarsa veya çimene bastıkları halde “tarihi bir sörf yapacaklarına” geçmiş yılları yine mumla aratırlarsa… Başkanından tribündeki ergenine kadar Fenerbahçe’nin tüm unsurlarına hitaben samimi bir “özür mektubu” bırakıp ilk uçağa binerek, eskiden mutlu oldukları coğrafyaya kapağı atmalıdırlar.
Hem onlar huzur bulur hem Fenerbahçe.
“Dostluk baki” ama “bu kadarı fazla” noktasıdır çünkü Pazar akşamı. Sabır tükenmiştir. Mafyoz jargonla “kişisel bir mesele değildir bu, iştir”!
Zaten, Mesut ve kariyeri Kadıköy’deki olası hayal kırıklığı ile eksilmez, yıpranmaz, unutulmaz… Lakin Fenerbahçe şu andaki Mesut’a daha fazla dayanamaz.
İsterse o mesajı ben kaleme alabilirim sevabıma.
Çünkü “Mesut Özil yüzünden” taraftarda boş ümitler yaratanlardan, Başkan Ali Koç’u önce kutlayıp sonra eleştirenlerden biri de bendim. Erinmem, sorumluluk alırım.
Evlada söylüyoruz içgüveyleri de anlasın diye… Mesut Özil’den başlasak da Berisha, Pelkas, Gustavo, Novak, Tisserand, Rossi ve sakat/cezalı olmayan diğerleri için de geçerlidir bu yol haritası… Ya Trabzonspor karşısında harikalar yaratacaklar ya da kendilerini, Fenerbahçe’yi ve milyonları daha fazla zorlamayacaklar.
Çünkü, Trabzonspor karşılaşmasının kazanılması, sayın Koç’un çok sevdiği kafiye ile “tercihen” değil “mecburendir” artık… Şarttır!..
Yanlış anlaşılmasın; Fenerbahçeliler biraz keyif alsın diye değil… Keyif, şampiyonluğa katkı yapan derbi zaferlerinde veya kıl payı teslim ettiğin sezonlarda ezeli rakiplerine karşı kazanılan maçlarda hissedilir. Bu sezon çoktan şampiyon olmuş uzak ara Trabzonspor’u Kadıköy’de yenmek ne keyiftir ne teselli; her şeyden önce aynaya bakma yüzüdür Fenerbahçe takımına.
Bakacaksın ki, lacivertten sarıya dönen ekimozları, ezikleri, çürükleri görüp tedavi edeceksin. Sonra ruhundaki yaralara sıra gelecek.
Fenerbahçe’nin yakasını bırakmayan sezonlar boyu sürmüş kronik depresyondan çıkmanın “ihtimali” için bile, Pazar günü saat 19.45’de önde olması lazım; da… Nasıl?
Sistem Trabzonspor’da… Koşan, isteyen yetenekli ayaklar, fizik güç, direnç, moral, oyun içi organizasyon gibi bir takımın galebe çalması için ne varsa hepsi rakipteyken, eğrisi doğrusuna denk gelmiş üç maçlık seriye sevinen “no sistem” Fenerbahçe nasıl kazanabilir bu maçı?
İşte püf noktası burada!..
Bir türlü “parlamayan” yıldızlarının demire sürülen çakmak taşı gibi kıvılcımlanmasıyla… Başta Mesut Özil olmak üzere ne kadar şöhret varsa, tümü hiç olmazsa 90 dakikalığına eski çıtalarına ulaşmalılar önce… İki kişilik oyunla değil, sadece “eski kendileri” olarak.
Çok şey istemiş mi oluruz acaba?..
Kimse kendini kandırmasın. Bu saatten sonra Fenerbahçe’nin bir oyun icat etmesi imkansız. Geriye kalıyor bireysel performans.
Olur veya olmaz…
Ama Fenerbahçe’nin tek kazanma ihtimali, tek tek futbolcularının maçın mana ve ehemmiyetinin farkına varmalarıyla, karakter koymalarıyla, tepki göstermeleriyle mümkündür.
Kaytarmasınlar… Fenerbahçe’nin içinde debelendiği “sistemsizlikten” en az Saraçoğlu turnikesinden hızla geçip giden teknik direktörler kadar kendileri de sorumludurlar. İsmail Kartal’ı söylemiyorum bile.
O bir kader maktulüdür; mahkumu değil! Bile bile yanlış zamanda yanlış taşın altına elini sokturan iyi niyetinin bedelini öderken, Fenerbahçe’yi zıplatmak için yapacak hiçbir şeyi yoktur.
Olay bugün bu noktaya gelmişse ve Fenerbahçe için Trabzonspor maçının muazzam bir manevi değeri varsa, artık sahadaki sorumluların gereğini yapma zamanıdır.
O da yoksa… Kimse kusura bakmasın.
Başta Mesut Özil, Fenerbahçe’ye transfer olduklarında hava alanında karşılanan, alkışlanan, övgüler düzülen ne kadar adam varsa, hepsi yazacaklar “özür mesajını”… Ve bu ülkeye turist olarak geldiklerinde bile Fenerbahçe Stadı’nın önünden geçmeyecekler.