Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş muazzam camialardır ve aynı hedef peşinde koşarken kimi zaman itişmeleri, “kavga” etmeleri doğaldır. Hatta mecbur kalırlar, tabanları zorlar onları.
Bilen bilir... Her kavganın bir mevsimi vardır.
Bazen sahada, bazen saha dışında avantaj sağlamak, bazen taraftarı konsolide etmek, çoklukla kendi mensuplarını korumak gerekir.
Şu sıralar bir kavga varsa... Ki, var... Hiçbir hesaba uymuyor!.. Transfer sezonunda “gerekçesi” ayartılan veya elden kapılan futbolcu olabilirdi pek ala. Oysa defteri kapanmış bir sezon üzerinden sürüp giden, hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan ağır bir mücadele gündem.
Volüm sonuna kadar açık olmadığından ağırlığı belli olmayabilir. Fakat ağızlardan dökülen, zabıtlara girenler yenir yutulur şeyler değil.
Bağlayıcı, rencide edici, yanlış zamanda ve gerekçesiz bir savaş, yeni sezonun yol haritasını çiziyor.
Üstelik kavga “vekaleten”!
Evet, üç büyüklerin yaptığı, resmen “vekalet savaşı”!
Şayet hakemler Galatasaray’ı arkadan itip şampiyonluğuna katkıda bulundularsa, ilk ve en büyük mağdur Başakşehir olmalı, o sızlanmalı, suçlamalı değil mi?
Çıt çıkmıyor Başakşehir’den...
Sanki Fenerbahçe ile Beşiktaş’ı “vekil” tayin etmiş, uzaktan izliyor “duruşmaları”.
Fenerbahçe ve Beşiktaş, Başakşehir’in kaçırdığı şampiyonluk için savaşıyorlar, Galatasaray Başakşehir’e cevap yetiştiriyor adeta.
“Sana ne” derler adama!
Olur mu?.. “Adalet arıyorlar”.
Külahıma anlatsınlar.
Gerçek sebep “niye bana değil de Galatasaray’a”.
Üç büyükler arası denge kaybolacak, “makas Galatasaray lehine açılacak” korkusundan başka neden görülmüyor.
Galatasaray’a gelince... Hakem kararlarıyla puanı artmadı mı?.. “Bazı kararlar içimize sinmedi” yerine, söyleyene “cahil” demek, “hatadan menfaat elde edenlerin” olayı kişiselleştirerek boğuntuya getirmek niyeti değilse nedir?
Laf olsun torba dolsun!
Zaten “şampiyonluğu Galatasaray’a teslim ettiği için memnun, katkısı olduğu iddia edilen hakemlerden hoşnut” Başakşehir’e baktığınız anda “dava düşüyor”.
Elde kalan, eskilere ilave nur topu gibi taze gürbüz bir husumet...
“Kavganın” bile bir zamanı, bir raconu olmalı. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın Galatasaray ile kavgası “kurgu” değilse racon dışı.
Taraftarın karışmaması belki de o yüzden.
Buna üzülmek mi lazım, sevinmek mi bilemiyorum... Çünkü taraftarları da işin içine çekene kadar kavganın dozunu arttıracağı kesin yöneticilerin. Aksi halde kulüpleri yönetenler açısından “başarısızlık” demektir bu durum.
Allah vere de üç büyükler şu mevsimde birbirlerinin futbolcularına veya başka bir adresten aynı futbolcuya talip olmasa... Zaten mayası çalınmış kavga, bir anda topyekun savaşa döner ve işin içine “hassas nokta” transfer girdiğinde taraftarları da çekip uyandırır derin uykudan.
İşte o zaman tufan...
Ancak bugünden yarına değil... Fenerbahçe’nin ve Beşiktaş’ın yeni sezonda Galatasaray ile maçları hangi tarihe denk düşerse, işte o zaman tufan.
O derbilerden önce üç büyüklerin saygıdeğer yöneticileri isterlerse yine “ezeli rekabet ebedi dostluk” lafları etsinler. Ama sahada-tribünde-sokakta olacaklara sakın hayret etmesinler.
“Gerilimin sebebi yöneticilerdir” diyenlerin önüne “biz rakiplerimizi kapılarda karşıladık” falan gibi kaytarmalar koymasınlar. Bugün “vekalet savaşları” ile alt yapısını kotardıkları gerilim sonucu olacaktır gelecek sezonun muhtemel derbi rezaletleri.
Gelsin yine dikiş tutmayacak bir sezon, krizi avantaja dönüştürme cinlikleri, yine tartışmalı finiş...
Bazı yöneticilerin yaptıkları değil söyledikleri doğru.
Bu iş bitmiş.
Kulüp yönetimlerinden başlayarak düzen değişmeli.