Şampiyon olmak ne kadar yoğun bir “emek” gerektirirse, o şampiyonluğu doğru yönetip yaygın mutluluğa ve ekonomik değere çevirmek de en az o kadar efora/özene ihtiyaç duyar.
Biri eksikse öteki pek işe yaramaz yani.
Bunu en iyi Galatasaray bilir!
Sayın Ali Dürüst’ün yıllar önceki “UEFA kupası kazandık, iki yakamız bir araya gelmedi” itirafı her şeyin özetidir.
“Dur bakalım, nereden çıktı” demeyin sakın...
İşaretler öyle.
Bence Galatasaray ters ayak üzerinde yakaladı şampiyonluğu.
Üç başkan iki hoca değiştirdiği ve liderliğin elden ele gezdiği “mutlu sonu sezonun son haftasında ulaşırım” diye hesaplıyordu herkes gibi... Fenerbahçe sürpriz yaptı tarihi öne aldı.
Peki, ne gördük biz medyada Galatasaray şampiyon olduğu gece?
Yaş ortalaması 65 civarı yöneticilerin podyum performansı ile eğreti kutlaması. Daha doğrusu veda yemeğinin kutlamaya çevrilmiş hali...
Biri birine yastık hediye ediyor, diğeri bardak altlığı gibi yıldızları dağıtıyordu mesai arkadaşlarına.
Yahu küçük de olsa Fenerbahçe maçıyla şampiyon olma ihtimali yok muydu? Zulaya bir iki bayrak/konfeti falan konmaz mıydı?
Haber muhteşemdi ama resmen ters köşeye yatmıştı Galatasaray. Sevinç hayrete ipotekli, coşku “pantolon uyduramadık gömlek verelim” kıvamında, zaferin tapusu kimin belirsiz bir gece...
Ertesi gün manşette havaya ateş eden sarı-kırmızı formalı magandalar!.. Talihsizlik ama daha iyisi yoksa medya mensupları ne yapacaklar? Ve şampiyon mu olmuş, küme mi düşmüş belli olmayan futbolcu demeçleri:
Selçuk diyor ki, “küfür edenler gerçek Galatasaraylı değildi”!
Ne alakası var?.. Türkiye tarihinde ilk kez dördüncü yıldızı takmışsın; eski defterler arasında bula bula küfür edenleri mi hatırladın?
Burak başka alem!.. Onun aklına gelen “sevmeyenler”. Onlara sesleniyor; “saygı duymak zorundasınız” diyor.
Neden?.. Çünkü “çok acı” çekmişler şampiyon olurken!
Genç yaşında milyonlarca lira sahibi ve milyonların taptığı bir Burak olarak, şampiyonluk gibi kıymetli, dördüncü yıldız sahipliği kadar sıra dışı olayın ertesinde aklına “acı” geliyorsa, tekstilde son ütücülük yapan asgari ücretli yaşıtı ne yapacak bu ülkede?
“Arabeskliğin alemi yok” demiyor hocası falan. Ve son haber; Galatasaray Rize’de unvanının kutsanacağı maçı yapacak, dönüş geç olur diye İstanbul’daki kutlamaları da ertesi güne öteliyor Galatasaray...
Coşkunun ertelenmişi güneşte beklemiş balık gibi olur bilesiniz. Bırakın kutlayan kutlasın. Biraz geç giderdiniz eve. Ama o gece tarihe geçerdi. Randevulu coşku olur mu?
Bitmedi... Mesleğinde iyi olduğunu kanıtladı ama Hamzaoğlu da henüz acemi! Terim olsaydı dünden beri her gazetede tam sayfa teknik direktör söylemleri garantiydi. Doğrudan girmez ama ezerdi rakipleri.
Zaten Aziz Yıldırım tecrübesini konuşturup gündemi Galatasaray’ın elinden almak için her şeyi yapıyor... Başkanı henüz mazbatasını almamış Galatasaray, “kucağına gelmiş” şampiyonluğa “muhtemel” şampiyonluk kadar sarılamıyor vesselam.
Neyse...
Galatasaray müthiş bir olayın failidir. Tadını doya doya çıkarmalı, paraya çevirmeyi unutmamalıdır. Bu tarihi vakanın da UEFA şampiyonluğu gibi yaka bağır dağıtmaması için kulüpte Başkan Özbek’in, takımda Hamzaoğlu’nun dizginleri ele alıp “olağanüstü koşullar” yönetimine dönmesi gerekmektedir.
Yani, olağanüstü güzel koşullar yönetimi.
Küçümsemeyin; kriz yönetimi kadar önemlidir bir kulüp için.