Ne dersiniz; artık şu “İgor Tudor kompleksini” üzerimizden atma zamanı gelmedi mi?
Baksanıza adam ligle birlikte “seriye” başladı... Hem de nice “büyük umutlar” hâlâ tamirat tadilat işleriyle uğraşırken...
Derler ki, “Galatasaray’da elemanlar iyi”!
Buna, nefis bir konserden sonra yaylıları, üflemelileri övüp şefi es geçmeye çalışmak denir... Şef ile kişisel takıntısı veya hesabı olmayan ve müzikten anlayan birinin yapacağı iş değildir.
İmzası kurumadan sahaya çıkan adapte süresi, alışma falan gibi dertler edinmeyen, takımdaşlık içinde hızlı-baskılı futbol ortaya koyan, gol atan, zevk veren futbolcular beğenin beğenmeyin- Tudor’un eseri.
Eh, tribün dolu, taraftar mutlu, seri devam...
Sorarlar; Teknik direktör değil de damat mı arıyorsun be adam?
***
Bir başlangıç, bir deplasman galibiyeti elbette Igor Tudor takımının tüm koşullarda denenmiş olması anlamına gelmezdi... Sivasspor belki de hiç bitmeyecek bu sınava yeni bir parametre getirdi ve Galatasaray bundan da alnının akıyla geçti.
Samet Aybaba zekasıyla kurgulanmış ve sahada tek bir boş alan bırakmamış Sivasspor düğümünü, ikinci yarıya bırakmadan Tolga’nın golüyle çözdü Galatasaray.
Evet... Sivasspor maçın en az üçte ikisini kapalı savunmayla tamamlayıp sonra Galatasaray’ın düştüğü dakikalarda “Aybaba sürprizine” geçmek istiyor ve bu taktiğin gereklerini çok iyi uyguluyordu. Fernando’yu kilitleyip Galatasaray’ın orta sahasının hızını kesmiş, pas servisini azaltmıştı. Yetmemiş, dar alanda baskı yaparak top kazanıp rakip kaleye de gidiyordu.
Belki de ful tribünlerin etkisiyle hızlı oyununu “aceleye” çeviren Galatasaray’a ancak uzun toplarla Gomis’i bulmak ve şansını denemek kalmıştı ki, sadece ilk yarıda dört ofsaytı vardı Gomis’in. İnce ince ama ofsayt. Ceza sahasında topla her dört buluşmasından birini mutlaka gole çeviren Gomis, dört kere bile topla buluşamadı ama 82’deki penaltı atışı ile istatistiğini bozmamış oldu.
Bu arada ev sahibinin şiddetle ihtiyacı olan yaratıcılığı Tolga severek üstleniyordu... Çıkıştaki Tolga bununla da yetinmedi ve güzel futbolunu golle yüceltti. Tolga’nın üç haftadaki üçüncü golüydü bu. 71’de uzaktan attığı ise dördüncü. Ne işe yaradığı sorgulanan Tolga’dan golcü yaratmak Tudor’a yazılmaz mı. Belli ki, kim gelirse gelsin formayı bırakmak istemiyor Tolga.
Gol erken gelince Samet Aybaba da “sürprizini” erkene çekmeye çalıştı ve Sivasspor ikinci yarıya savunmadan çok gol arayarak başladı.
Bu da ayrı bir deneyimdi. Galatasaray artık savunan ve fırsat buldukça hücum eden değil, beraberlik için uğraşan bir takıma karşı sınav veriyordu.
Bunun iki etkisi oldu. Birincisi Galatasaray savunmasının ve özellikle Serdar Aziz’in bir kere daha denenmesi ki, sonuç kötü değil...
İkincisi ise Galatasaray’ın hızlı, dikine oyununa dönebilmesi. Doğal sonucu Tolga’nın ikinci şık golü ve Gomis’in penaltı golü ile tabelanın 3’ü göstermesi oldu.
Galatasaray’ın Sivas galibiyeti ile birlikte asıl kazandığı, tribünler ve seride yükselmesi değil, yumuşak karnı “İgor Tudor kompleksinin” bir basamak daha aşağı inmesidir.