Sezon başında kazandığı Süper Kupa’nın özgüveni ile lige iyi başlayan, son haftalardaki düşüşünü “kötü oynarken de kazanmasını bilerek” kapatan Galatasaray’a “acı teşhisi” koyan Medipol Başakşehir oldu.
“Bu futbolla şampiyonluğu unut”!..
Aslında çok şey vaat eden bir maçtı. Süper Ligin ilk iki sırasındaki takım oynuyordu ve Başakşehir’i liderliğe taşıyan “takımdaşlık” ile Galatasaray’ı yükselten “bireysel kalite” kozlarını kıyasıya paylaşacaktı.
Sistem ile şöhret karşı karşıya idi...
Lakin, ilk yarıda karşılıklı birer gol olsa da beklenenin çok altındaydı takımlar da futbol da…
Mutlaka tartmak gerekirse Galatasaray bir kademe üstte...
Riekerink nedense Podolski’yi kulübede bırakmış, cezalı Tolga Ciğerci yerine De Jong’u, kadro dışı Yasin’in yerine Sinan’ı monte etmişti.
Galatasaray’ın en çok güvendiği Bruma’nın oynadığı, Sneijder’in takviye ettiği sol kanat, Başakşehir tarafından öylesine sıkı korunuyordu ki, ev sahibi takım sadece sağdan pozisyon üretebiliyordu.
En az ikili sıkıştırma ile karşılanan Bruma, Uğur’un savunmasından kaçmak için zaman zaman sağ tarafa gidiyor, Sabri’nin taşıdığı topları Sinan’la birlikte tehlikeli hale getirebiliyordu. Plan falan kalmamıştı.
Bruma ilk yarı boyunca soldan bir kere sıfıra indi, o da 46.dakikada... İkinci kaçışını ve gol fırsatını yaratması ise ancak 85. dakikada olacaktı.
Başakşehir ise dizilişiyle Arena’ya kazanmak için geldiğini belli ediyor ama özellikle ilk yarıda bunun gereklerini yapamıyordu. Özellikle duran toplardaki alan savunmasını hiç yapamıyorlardı. Zaten Galatasaray’ın golü de böyle geldi.
Başakşehir’in golü ise boy farkından… Başakşehir’in her hava topuna dokunan “mıknatıs kafa” Mehmet Batdal’a pozisyon gereği Sabri’nin engel olması gerekince beraberlik golü geldi.
Aslında ilk yarıya damgasını vuran olay karşılıklı gollerden çok Emre Belözoğlu’nun hakem Ali Palabıyık’a horozlanmasıydı. Takımın beyni, tecrübelisi, ağabeyi ve vazgeçilmezi Emre futbolu bırakma yaşına geldiği halde sinirinden hiç kaybetmedi. Böylesine önemli bir puan mücadelesinde kart görmediyse muhtemelen -kart görse devam eder ve atılırdı, olmazsa 80’deki sarı kartla, yani mutlaka- hakemin hoşgörüsündendi.
Maçın ikinci yarısı Başakşehir’in etkili oyunu ile başladı, Galatasaray’ın her zamanki kurtarıcısı Muslera’nın yaptığı büyük hata ile kırılma noktasına geldi. Muslera kendi hatasıyla rakibe giden topu değil rakibi durdurdu ceza sahasında ve Başakşehir’in kazandığı serbest vuruşu Yalçın gole çevirdi.
Galatasaray tam bir şoka girdi. Bir süre oyun kurmakta zorlanmaya başladı. Bu sıralarda bile ayakta kalan, bireysel yeteneği ile gol arayan Sneijder’di. Ama Başakşehir takım oyunu bir an bile bozulmadı. İkili mücadeleleri kazanıyorlar, geçişleri çok iyi yapıyorlar, sahanın her yerine hakim görünüyorlardı.
Bugüne kadar hamlesiyle maç çevirdiğine rastlanmayan Riekerink maçın bitmesine 20 dakika kala Podolski kulübedeyken Selçuk’u çıkarıp Josue’ye aldı. Podolski’nin Sinan’ın yerine girmesi ise ancak 78. dakikadaydı.
Maçın son dakikaları, ayağına gelen her topu Başakşehir ceza alanına dolduran Sneijder ile kaleci Volkan arasındaydı. Kazanan Volkan’dı.
Evet… Muslera ile Bruma’nın etkisiz olduğu zamanki Galatasaray’a teşhisi Medipol Başakşehir koydu ama vahim durumu çok önceden anlayanlar da vardı:
Galatasaray seyircisi!
Yoksa ligin birincisi ile ikincisi arasındaki böylesine zorlu maçta Arena’nın tribünleri “yarım porsiyon” olur muydu?