“Ah” dedim duyunca… Elimdeki çakı, kayıp diğer elime saplanmış gibi zihnimin bedenimde yarattığı ani ve keskin bir acıydı sanki Fatih Hoca’nın korona virüse yakalanma haberi. “Ah” dedim duyunca… Elimdeki çakı, kayıp diğer elime saplanmış gibi zihnimin bedenimde yarattığı ani ve keskin bir acıydı sanki Fatih Hoca’nın korona virüse yakalanma haberi. “Olamaz” dedim…Kafamı topladığımda tepkime hayret etmeye gelmişti sıra.Evet, Fatih Terim’i uzun yıllardır tanırdım. Defalarca söyleşiler yapmış, hakkında olumlu olumsuz yorumlar yazmıştım. Bazen övgüde, bazen eleştiride sınırları zorladığım olmuştu ama tam bir iş ilişkisiydi aramızdaki. Karşılıklı saygı ve nezaket çizgisi hiç aşılmadan, geçmiş asırdan bu yüzyıla sarkan bir iş ilişkisi… Ama, içtiği su ayrı gitmez dostu, yakını, akrabası değildim ki. Niye Terim’in enfekte olması kendi testimin pozitif çıkmasından beter etmişti beni?Galiba futbolun asli unsurlarından, olmazsa olmazlarından biri olarak yer etmişti kafamda. Ne onsuz futbolu düşünebilmiştim, ne de onsuz futbola hazırdım. Canlı anıt gibiydi. Hastalanması bile alıştığım dünyaya bir saldırıydı ve fena halde canımı yakmıştı. Ya Allah korusun bir şey olursa?..Önce “olmaz” dedim. Sonra yine “olamaz”!Güçlüydü, karizma sahibiydi, işinde bir numaraydı ama o da bir insandı. Bulaşacak adam arayan Covit-19 kimseyi ayırt etmiyordu ki. Bile bile lades sanki. Salgında sahaya sürülerek kendisinin ve futbolcularının ne kadar büyük bir tehlikeye atıldığının altını çizmişti derbiden sonra. “Bizim canımız ailemiz yok mu” diye isyan etmişti…Ve derbiyi oynatanlara haykırmıştı:“Hiç mi Allah’tan korkmuyorsunuz”?Diyorlar ki, “Korona salgını ivme kazanırken Futbol Federasyonu hiçbir şey yapmadı”!Ayıp… Daha ne yapsınlar… “Allah’tan korkmuyor musunuz” diyen teknik direktörü Ceza Kuruluna sevk etmediler işte!İşte böyle göstere göstere gitti Fatih Terim hastaneye. Başta TFF, hepimizi yıktı gitti.Prag-Berlin Treni’nin pencere kenarında muhteşem şiiri “Severmiş Meğer”i karalayan Nazım Hikmet gibi, kendi kendimize hayretler içinde bıraktı bizi. Terim’i ne kadar severmişiz meğer. Neyse, iyi haberlerini alıyoruz ve aynı şeyleri yüzüne söylemeyi iple çekiyoruz. Federasyon’u bilemem, ama ben kendi adıma onsuz futbolu aklıma bile getiremem. Zaten sporcu adam, sigarayla vedalaşalı da çok oldu. Bir tek yaşa takılıyor ama Covit-19 dediğin nüfus memuru değil ki. Göreceksiniz; yine kendisini kurtarmakla kalmayacak, benim de dahil olduğum pek çok akranı için “pozitif test sonucunun” hayatın sonu olmadığını kanıtlayan kahraman olacaktır yine… Onun misyonu bu; kahramanlık. Yani daha yapacak çok işi var, bir yere gidemez. Ona, ailesine ve sevenlerine geçmiş olsun dileklerimle…
En delikanlı başkan Çebi
Süper Lig’in ya Çarşamba-Pazar maçlarla ya da Play-Off’la tamamlanıp her şeyin kaldığı yerden devam edeceğini sanan hayalperestlere müjde!.. Okulların Korona tatili Mayıs başına kadar uzatıldı, artık bol bol seyirci gelir sizin hayali maçlara.
Yahu, bu bildiğiniz gibi bir pandemi değil… Yerküre hapishaneye dönmüş, mezarlığa dönmemek için kafa patlatıyor. Üretmeyen dünyayı hangi finansal oyunlar doyuracak, giydirecek, cebine para koyacak da maça gönderecek?
Yeni sezon top santraya konursa öpüp başınıza koyun.
Hadi, sırtında yumurta küfesi olmayanlar ortaya/karışık fikir sürüyorlar… Peki, koskoca camiaları sırtlaması, koruyup kollaması, hem kulüplerine hem de “içinde var oldukları” futbola yol haritası çizmesi gerekenler ne yapıyorlar?
Hiç!..
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç kayıp.
Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz gizlenmiş.
Trabzonspor Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun boynu kıldan ince; büyükler nasıl tensip ederse, öyle yapılacağını söylüyor maskesiyle.
Valla şu salgın başladığından beri bir tek Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi cesaret örneği gösterdi ve “Salgın devam ederse lig oynanmamış kabul edilsin” dedi.
Altını da doldurdu üstelik:
Avrupa’ya gidecek takımlar UEFA’da son 5-10 yıllık puanlara bakıp tespit edilebilir. Avrupa gelirlerini tüm kulüpler kardeş olarak paylaşabilirler”
Katılırsınız katılmazsınız…
Ama gerçekçi ve adil olmadığını söyleyemezsiniz.
Ayrıca… Herkes bıraksın hayal kurmayı. Varsa daha iyi önerisi, taraftar ne der derdini geçip onu söylesin.
Bu salgını Nostradamus gibi sekiz yıl önce öngören Alman Üniversitesi taa o zaman “virüste ikinci-üçüncü dalgadan ve sönümlenmesi için yıllardan” bahsetmiş ki, gidiş o gidiş.
Şimdi hepimiz için hayat-memat meselesi; seneye yırtarız belki… Ama futbol dayanamaz. Daha doğrusu futbolun ana unsurları kulüpler ayakta duramaz gelecek sezon. Daha da uzarsa, zaten herkese geçmiş olsun. Virüsten olmazsa açlıktan ölür insanlar.
Saklanmakla, istikbali devlete ihale etmekle olmaz. Her türlü senaryoya göre çıkış yolu bulmak, yaratmak, önermek zorunda futbolun “baş aktörleri”.
Bir tek Ahmet Nur Çebi sinyal verdi şu ana kadar, kutlarım.
Yeni normal
Epey zamandır “Yeni Normal” diye bir kavram vardı piyasada; Koronovirüs salgınıyla ete kemiğe büründü.
Artık her şey “normal”!
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” ise buna “normali de ekleyelim” fikrinin mucidi ekonomistlerdi, pratiğe çeviren Covit-19 pandemisi oldu.
2020 Yılbaşında biri çıkıp “üç ay sonra Dünya evine kapanmak zorunda kalacak” dese, ya “meczup” damgası yer ya da alkol muayenesine götürürlerdi.
Şimdi Normal.
Geçen haftaya kadar it-kopuğun sokakta yakaladıkları yaşlı insanlara eziyet çektirip videosunu iftiharla internete koyacaklarını düşünebilir miydiniz mesela?
O da “Yeni Normal” artık.
Peki üç ay sonra ne bekliyor Dünya’yı?
Bilen yok…
Gelsin gıcır gıcır “normaller”!
Spor açısından bakarsanız çoktan “Yeni Normal” eşiğini aştık. Tüm alt şampiyonalarla birlikte sporun şahikası Olimpiyat Oyunları’nın ertelenmesi ve hepimize “normal” gelmesi ne demektir sizce?
Bu işin sonu nedir biliyor musunuz?
2022 Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyatları’nın da ertelenmesi!
O güne kadar gidişat belli olur ama tamamı temassız branşlardan oluşan, iki yıl sonrasına tarihli organizasyon da yapılmazsa, yeryüzünde spor en az bir nesil için bitmiş demektir.
Seneye yapılacakmış Tokyo Olimpiyatları.
Acaba?
Tüm ülkelerde sıfırlanacak mı Korona o zamana kadar? Sınır kapıları açılacak mı?
Virüs sıfırlandı, seyahat mümkün diyelim; hem insanları hem de ekonomileri can vermiş ülkelerin sporcu yollayacak kadar yol parası kalacak mı o güne kadar?
Bir de bakarsınız, Olimpiyatların “Video Konferans” gibi yapılması “Yeni Normal” oluverir.
Hem ekonomik hem hijyenik!
Karşılıklı mücadele gerekmeyen ve her olimpiyatın omurgası sayılan atletizm, yüzme, jimnastikte sporcular kendi ülkelerinde koşar, zıplar, atar, yüzer, barfikse, paralele, halkaya çıkar, şampiyonlar saptanır.
Güreş olmaz ama halteri ekleyebiliriz “evden” olimpiyata… Atıcılık, okçuluk ha keza.
Saçma mı, “Yeni Normal” mi bilemiyorum…
Benim de aklım karışık.
Ne güzel alışa alışa yürüyecektik Yeni Normale; bizi bu Korona virüsü mahvetti.