Şayet “çalışmalar” mutlu sona ulaşır, Anadolu çimenleri Falcao adındaki futbol üstadının formasına yapışırsa bile, bu sezon Galatasaray’a gelmiş-gelecek “yeni” futbolcular arasında Fatih Terim’i en çok heyecanlandıran isim değişmez.
Dikkat edin; “mutlu eden” demiyorum. Veya “cuk oturdu hissi veren” değil...
Hoca’yı heyecanlandıran futbolcu...
İçini titreten. Üzerine hayaller kurduran. “Proje” adam tekdir.
Emre Mor...
Neden mi?
Çünkü Fatih Hoca öyle bir noktaya geldi ki, artık gözü “büyük sanatkarlıkta”!
O yüzden, bugüne kadar yarattıklarını aşarak kusursuz-eksiksiz ve derinliği olan bir eser yaratmak zorunda.
Galatasaray’ı tekrar şampiyon yapmak, Avrupa’da şeref kürsülerinin kıyısına veya üstüne taşımak, elbette Türkiye’de “best seller” sattıracak bir eserdir. Hatta Avrupa’da da “okunur”... Lakin o kadar.
Sonuçta kendi kendini tekrar etmekten öteye gitmez ki.
Ne lazım Fatih Terim’in yeni kaleme alacağı Galatasaray romanını Nobel adayı yapmak için?
Geçtiğimiz yüzyıldan beri bu işin çaresi belli... Okuyucuyu alıp içine çekecek farklı ve zekice katmanlarla, öykülerle bezemek...
“Roman içinde roman” yani.
Aradığı malzeme Emre Mor’da Terim’in.
Zaten futbolda modern zamanların “külkedisi” masalından farksız Emre Mor’un kısa özgeçmişi. Henüz ergenliği biterken futbolculuğundaki lakabı “Samantha” olan Terim tarafından keşfedilmiş, Milli Takım’a kazandırılmış, Ay-Yıldızlı forma ile oynadığı ilk maçtan itibaren herkesi ayakta alkışlatıp kendine hayran bırakmış...
Ardından “gong” çalmış...
Balo bitmeden saltanatı, şatafatı geride kalan peri masalı kahramanı gibi, işe yaramaz muamelesi görmeğe başlamış geri döndüğü Euro zenginlerinin evinde.
İtilmiş, kakılmış, istenmemiş...
Bu çocuğu tekrar Avrupa futbol sosyetesinin zirvesine taşımak, üstelik bunu Galatasaray formasıyla becermek, Fatih Terim’in yeni sezonda yazmayı planladığı romanın içinde tüyleri diken diken edecek bir öykü katmanı olmaz da ne olur?
Göreceksiniz üzerine ne kadar düştüğünü Terim’in... Emre Mor için ne kadar ısrarcı olacağına tanıklık edeceksiniz.
Zaten sinyaller gelmeye başladı Süper Kupa maçında. Oyuna girdiği 72. dakikada, zinde bir Emre Mor’u tutacak adam yoktur. Demarke Emre Mor da klasını konuşturur.
Ama Terim’in yapacağı eklemeler daha çoktur.
Emre Mor’un tanrı vergisi adam eksiltme yeteneğini abartmayıp, uygun durumdaki arkadaşına pas vermesi, şova değil skora katkı yapması, yaşı ve yapısı icabı ufak tefek şımarıklıklarını sahaya taşımaması için, vakti zamanında Arda Turan’da denediği gibi ensesini yoklarsa şaşırmayın sakın...
Çünkü Terim, Emre Mor yetenekleriyle başarılı olmuş bir Galatasaray yaratmak ve Nobel adayı futbol eserinin kurgusunu kusursuz kılmak niyetinde.
Hatta bir boyutu daha var romanın:
O da Terim tarafından yeniden yaratılmış Emre Mor’un Milli Takım’da milli kahraman olması.
Düşünsenize... Olaylı bir şekilde ayrıldığı Milli Takım iki aşama sonra Ay-Yıldız Şenol Güneş gibi bir üstadın kontrolündeyken, Fatih Terim adeta rol çalıyor, “icat” ve “restore” ettiği genç bir adamla uzaktan performansını katlıyor Milli Takım’ın...
İşte bu şahikasıdır Fatih Terim romanının.
Alamasa bile Nobel’e kesin adaydır.
Ne demiş Victor Hugo?..
“Öldükten sonra yaşamak istiyorsanız ya okumaya değer şeyler yazın ya da yazılmaya değer şeyler yaşayın”.
İkisini birden yapmak peşinde Fatih Terim.
Tabi buraya kadarki öngörülerimizin gerçekleşmesi için Emre Mor’un doğal yetenekleri dışındaki her şeyi unutup (Colleston saç boyasının sarı rengi dahil) Fatih Terim ne istiyorsa onu yapması gerekir.
Belki çalım bile atmayacak sahada, sadece hızını kullanacak.
Ki, ipuçlarını gördük Süper Kupa’da.
Belki kenarda bekleyip, bir önceki haftanın iki katı güçle giyecek formayı.
Benzeri vardı sahada.
Muhtemelen çok daha ötesi gerçekleşecek.
Anahtar cümle, Fatih Terim’e harfiyen riayet.
Olmazsa...
Bu sefer gecenin yarısını beklemez kül kedisinden sihirleri geri alan gong...
Avrupa Futbol Hanedanı’nın büyük balosu olanca hızıyla sürerken ve Süper Lig bayramı en tempolu yerindeyken, kramponlarını bırakıp kaçmak zorunda kalır Emre Mor... Sonra Avrupa kafelerinde masa komşularına “yakalayıp kaçırdığı” büyük fırsatları anlatır.
Fatih Terim’e gelince... Kafasında kurguladığı eser bir boyut kaybeder ama yazmaya devam eder. Çünkü bu sezon tek yönlü onun için. Durmak yasak, iniş asla, yukarı doğru.
Kritik mevzu ise Emre Mor.